• turk musikisi bestekari
  • tam adı, hâlid lemi atlı' dır üstadın..
    1869 - 1945 yıllarında yaşamıştır..
  • halit lemi atlı (1870-1945). tanburi mustafa çavuş'la başlayan ve hocası hacı arif bey'le kişilik bulan şarkı bestekârlığı zincirinin en önemli halkalarından biri olarak kabul ediliyor.saz semaisi formunda bestelediği bir eser ve bir istiklal marşı dışında bütün eserlerini şarkı formunda veren lemi atlı, bir ses sanatkarı olarak da musikimizde önemli bir yere sahiptir.168 bestesi var.mezarı, erenköy sahrayı cedit mezarlığındadır.

    kaynak:lemi atlı, tercüman 22 ocak 1991.
  • bestekarın nota bilmediği ve arada sırada mırıldanarak kafasında oluşturduğu besteyi müzisyenlere çaldırıp notaya aldırdığı bilinmektedir.
  • istanbul’da doğdu. soğukçeşme askerî rüşdiyesi’nden, yani ortaokulundan mezun oldu. özel derslerle arapça, farsça ve fransızca öğrendi. devrin içişleri bakanlığı’nda çalıştı ve gazetecilikle uğraştı. bir süre izmir’de yaşadı. hacı ârif bey, hacı faik bey, hânende ali bey, bolâhenk nuri bey ve hacı kirâmi efendi gibi hocalardan musiki öğrendi. ilk eserini henüz on dört yaşındayken besteleyerek kısa zamanda büyük bir üne kavuştu. 1907’den itibaren memuriyetten ayrılarak tamamen musiki ile uğraştı. sesinin güzelliği ile bir efsane haline geldi ve “boğaziçi bülbülü” diye anıldı. eserleri en çok sevilen ve icra edilen bestekârlardandır. yüz yetmiş civarındaki eserlerinden biri saz semaîsi, biri de istiklâl marşıdır.
  • bugün ölüm yıldönümü olan büyük üstad. ruhu şâd olsun.
  • halid lem’i atlı 1869 yılında istanbul'da, üsküdar'da dünyaya geldi, 25 kasım 1945’te istanbul erenköy’de hayata gözlerini yumdu. yirminci yüzyılın unutulmaz şarkı bestekârları arasında yer alan ve ortaya çıkardığı şaheserleri dillerden düşmeyen lem’i atlı için; yakın dostu ve arkadaşı ünlü güfte şairi vecdi bingöl şunları söylüyor:

    “lem’i atlı gerçekten anadan doğma bir aşıktı. beşikten mezara kadar hep sevdi; kimi zaman sevildi kimi zaman da terk edildi. hayat felsefesinin en özlü ana prensibinin aşk olduğuna inanmıştı.”

    1888 yılında bestekârlığa başlayan lem’i atlı 19 yaşında iken komşusunun kızına uzaktan âşık olmuş fakat duygularını ona söylemeye bir türlü cesaret edememiş. bir yaz günü güzel komşusunun sokaktan geçtiğini görünce, elden ayaktan kesilmiş ve dermansız bir şekilde ağaca dayanmış. önceden reşit mümtaz paşa’nın verdiği güfteyi; “hüsnüne edvarı nazın şan senin, bende takat kalmadı ferman senin” karcığar makamında bestelemiş ve bu ilk bestesi olmuş.

    ikinci bestesinin hikayesini ise üstâd şöyle naklediyor:

    " o tarihlerde henüz yirmi iki yaşında bir delikanlı idim. devrin nafıa nazırı mahmud celaleddin paşa'nın kuzguncuk'taki yalısında yaz geceleri fasıl musikisi yapıyoruz. paşa, ne zaman bir şarkı
    güftesi hazırlatsa ertesi gün mutlaka bizi davet eder. fakat, yalıya gelinceye kadar. sabredemediğinden, vapurun vükelaya ait yan kamarasına girer, hepimizi etrafına toplayarak şarkısını yüksek sesle okurdu. "

    yine böyle bir akşamdı; köprüden kalkan vapurda paşa ile karşıya geçtik. " gel, gel, lem’i bey " diye yanına çağırdı; hemen koştum, yan kamaraya yerleşince , paşa cebinden bir kâğıt çıkararak meşhur şarkısını okumağa başladı:

    pembelikle imtizaç etmiş tenin
    sime ya kâfura benzer gerdenin
    ben siyah pırlanta zannettim benin
    görmedim cananım emsalin senin

    herkes gibi o zamanlar benim de kulağıma çalınmıştı. paşa'nın "canan" adındaki bir cariyesine âşık olduğu söyleniyordu. bu şarkıyı işte besbelli ki canan’ı için yazmıştı. güftenin okuması bitince yüzüme baktı, (haydi, lem’i bey göreyim seni; yarına kadar bu şarkıya güzel bir beste hazırla) dedi. temennayı basıp ayrıldım. ertesi güne kadar kim sabır eder ! doğruca köprü gazinosu'na gittim.

    iki saate varmadan besteyi bitirdim. akşam vapur dönüşü karşısına çıkıp, (paşam, beste hazır) deyince şaşa kaldı. hazırladığım besteyi yan kamarada ağır ağır geçtim. ertesi sabah bir de ne bakayım, paşa'nın ağası, elinde pırlantalı bir altın sigara tabakası harıl harıl beni arıyor. aksi gibi elimde de on para yok. tabakayı kuyumcunun birine götürüp beş altına sattım."

    bu değerli sanatkârın uzun sayılabilecek ömrünün her deminin sevda seline kapılmış olması, musikimize birbirinden güzel şarkılar ve çok duygulu bazı güfteler kazandırmıştır. tanburi mustafa çavuş'la başlayan ve hocası hacı arif bey'le kişilik bulan şarkı bestekârlığı zincirinin en önemli halkalarından biri olarak kabul edilmektedir. 400’ü aşkın bestesinden günümüze 168 kadarı ulaşabilmiştir. saz semaisi formunda bestelediği bir eser ve bir istiklal marşı dışında bütün eserlerini şarkı formunda veren lem’i atlı, bir ses sanatkarı olarak da musikimizde önemli bir yere sahiptir. gür ve etkili bir sese sahip olan lem’i atlı kısa zamanda “boğaziçi bülbülü” sıfatı ile anılır olmuştur. kendisini dinleyenler “akan bir su şırıltısını, yahut şakıyan bir bülbül sesini andıran gırtlak nağmeleri ile okur” diyorlarmış.

    üç kez evlenen bestekâr, mutluluğa bir türlü erişememiş ve sürekli ıstırap çekmiştir. nihayet üçüncü eşinin de kendisini terk ederek bir başkasıyla kurduğu evlilikten oldukça mutsuz olduğunu duyması üzerine meşhur kürdilihicazkar eserini bestelemiştir.
    “bir kendi gibi zalimi sevmiş, yanıyormuş,
    duydum ki şimdi beni vefasız anıyormuş
    kalbim gibi feryâd ediyor, sızlanıyormuş
    duydum ki şimdi beni vefasız anıyormuş”

    http://www.youtube.com/…up3nl0xs4de&feature=related

    * * *
    türk musikisinde zâlim temasını işleyen meşhur üç kürdilihicazkar eser bulunmaktadır. bunlardan ilki hacı arif bey’in, çeşm-i dilber hatun’un kendisini terk etmesi üzerine bestelediği “niçin terkeyleyip gittin a zalim” isimli eserdir. diğer kürdilihicazkar eser ise hacı arif bey’in yetiştirdiği öğrencisi lem’i atlı’nın eski eşine yazdığı “bir kendi gibi zalimi sevmiş yanıyormuş” adlı eserdir. sonuncusu ise lem’i atlının talebesi selahattin pınar’ın, ümitsiz aşkı afife jale için bestelediği “nereden sevdim o zalim kadını” isimli şarkıdır. ..
    * * *
hesabın var mı? giriş yap