*

  • ernst gombrich tarafından yazılmış, okura 2.tekil şahıs kullanarak hitab eden, insanın varoluşundan birinci dünya savaşı na kadar ( kitabı bitirdiğinde yıl 1918) olan süreyi kapsayan, kolayca okunan ve bir çırpıda biten şirin bir kitap. yazar kitabını yayınlattığında 25 yaşındaymış, ilk basımdan 60 yıl sonra kitabın başarısına ilişkin bir son söz yazmayı uygun görmüş. ülkemizde çevirisi yaşar mumcu tarafından yapılmış olup, inkılap yayınevi tarafından basılmıştır.
  • internetini yeni açanlar için kitaptan özet:

    --- spoiler ---
    "big bang'den bir süre sonra kıyamet koptu"
    --- spoiler ---
  • yillar once ilginc bir arkada$imin tavsiyesi ile alip okumanin bugunlere nasip oldugu, "ke$ke yillar once okusaymi$im" dedigim kitaptir. tarihten pek ho$lanmayan ben -ve egitim sistemimizin sacma dayatmalari ile ayni sebeple tarihten ho$lanmayanlar- bu kitabi bir cirpida okuyabilmi$imdir.

    dunya tarihi hakkinda bilmedigimiz bircok ilginc bilginin yaninda, bircok sohbette alinti yapabileceginiz ilginc tarihi sozlere de yer vermektedir kitap. bunlarla beraber yabanci dillerdeki gun adlarinin taa babilliler zamanindan kalma oldugunu, fransizca mercredi'nin "merkurun gunu", ingilizce saturday'in "saturn'un gunu", sunday'in gune$'in gunu ve almanca montag'in ay'in gunu oldugunu bizlere ogretmek gibi super ilginc mevzulara da parmak basmi$tir yazar.

    maalesef dunya tarihinde cok onemli rolleri olan turk devletlerini biraz gozardi etmi$ olan yazarin bu acigini, kitabin turkce'ye cevirisinde mumcu'nun kapatmaya cali$tigini gorebiliyoruz. ama kitaba yapilan bu fazla yanli yamalarin da kitabin butunlugunu az da olsa zedeledigini soyleyebiliriz.

    bu kitabi ne kadar erken ya$ta okursaniz, sizler icin o derece yararli olacaktir diyerek ba$ka seruvenlere dogru yelken aciyorum...
  • sonlarına doğru atatürk'ün çanakkale'de bir siperde çektirdiği fotoğrafın resimlenmiş halinin bulunduğu kitap. resmin altındaki ilginç bir not şöyle demekte:
    ''genç subay mustafa kemal, çanakkale'de düşman güçlerini kovarken siperde. bu büyük türk askeri makedonyalı idi.
    tıpkı büyük iskender gibi uygarlık ateşi ile yanardı. kurtuluş savaşı'ndan sonra türkiye'yi; japonlar'ın yaptığı gibi ''batı tarafından ezilmemek için'', batı uygarlığı içine soktu.

    okumaya geç başladığımı düşündüğüm, son derece samimi ve akıcı bi kitap. ayrıca die zeit'a göre:
    ''yazar okuyucusuna 'sen' diyerek sesleniyor; ama her şeyi bilen bir amcanın otoriter tavrı yok bu seslenmede.''
  • ernst gombrich*'in the story of art'tan önce yazdığı, çocuklara yönelik tarih kitabı. çok başarılı olan bu kitabın ilk baskısını 6 haftada yazmıştır. bir 80-90 sayfasını okuduktan sonra yorum yapabilirim ki çocuklar böyle bir kitaba sahip olduğu için şanslı. yayınevim olsa çevirttiririm. 80-90 sayfadan sonra daha fazla okuyamamamın tek sebebi arkadaşın arabasında unutmuş olmam.

    http://www.amazon.com/…rld-e-gombrich/dp/0300108834

    kısacası basit, eğlenceli ve bilgi dolu bir kitap.
  • birinci bolumunun adi ''once upon a time''* olan kitap. sadece 4 sayfalik bu bolumu bitiren herkes ''neden bu kitabi daha once okumadim'' diye hayiflansa yeridir. insanligin gelisimini, dinleri, cografyalari, savaslari, kesifleri bir cocuga anlatir gibi inanilmaz bir sicaklik ve akicilikla okuyucusuna aktarir gombrich. okurken sizi sikmaz, her chapter da birseyler ogrendiginizi iliklerinize kadar hissedersiniz. yazarin tarih bilgisine ve bunu okuyucuya yansitma bicimine gipta ile bakarsiniz. belki de bunun icin elinize aldiginizda bir daha asla birakamazsiniz ve en fazla 3 gun icerisinde bitirirsiniz.

    kitabin yazilis hikayesi cok ilginctir:

    '' gombrich viyana universitesini bitirdiginde issizdir, cok zor zamanlar gecirmistir ve hicbir beklentisi yoktur. tanidigi genc bir yayinci ondan cocuklar icin yazilmis bir ingilizce tarih kitabinin almancaya cevirilmesi konusunda yardimini ister ve gombrich ''knowledge for children'' adli bu tarih kitabini okumaya baslar. birkac gun sonra yayinciya ugrar ve okuduklarindan etkilenmedigini, almancaya tercume etmenin gereksiz oldugunu, buna degmeyecegini soyler. ardindan da ekler: ''ben daha iyisini yazabilirim istersen?'' ve kitabi 6 haftada yazar!

    gombrich bu kitabi kendi deyimiyle '' 13 - 14 yaslarinda zeki bir gencin anlayabilecegi sekilde'' yazmistir. yine de 30 yasinda da olsaniz bu kitabi okumaktan cok keyif alirsiniz. insanlik tarihini tas devrinden atom cagina kadar bir cirpida beyninize kaziyiverir.

    gombrich gercek bir oryantalist olmasa da, osmanli imparatorlugu ve islamiyet ile yazdiklarina bakinca satir aralarindaki onyargiyi ve alayciligi hemen farkedersiniz. roma imparatorlugu, yuzyil savaslari, hacli seferleri, protestanlik, papaligin kralliklar uzerindeki konumu ve etkisi gibi konularda muazzam bilgilerle doludur bu kitap.
  • ernst gombrich viyana üniversitesi'nde sanat tarihini bitirdikten sonra kara kara ne yapacağını düşünmektedir. işte bu sıralarda, daha 25 yaşındayken, viyana'lı bir yayıncı kendisine çocuklar için bir dünya tarihi yazmasını teklif eder. hatta altı hafta gibi oldukça kısa bir sürede bitirmesi şartını da koyar. gombrich genç yaşına ve kısıtlı zamanına rağmen müthiş bir eser ortaya koyar. bu öyle bir kitaptır ki hem dilinin yalınlığı ve meseleleri olabilecek en sade ve anlaşılır haliyle anlatabilmesi sayesinde 12-13 yaşlarında bir çocuk okuyabilir; hem de insanlığın beş bin yıllık yazılı tarihindeki öyle çarpıcı noktalara parmak basıp öyle güzel ayrıntıları yakalamaktadır ki örneğin 40-50 yaşlarındaki meslek sahibi bir insan ve hatta bir sosyal bilimci bile bu kitabı okuduğunda çok güzel bakış açıları kazanabilir. kitabın beni en çok etkileyen yanı seçiciliği oldu. sadece birkaç gün süren olaylar hakkında bile cilt cilt kitapların yazıldığı tarih gibi bir alanda beş bin yıllık insanlık tarihinine damga vurmuş önemli olay ve olguları ayıklayarak 320 sayfaya sığdırabilmek ve bunu yaparken de bana kalırsa gerçekten doğru seçimleri yapabilmek başarılması çok güç bir iş. bir diğer güzelliği de bunu yaparken olaylar arasındaki bağlantıları oldukça iyi kurarak hiçbir kopukluk oluşmasına izin vermemesi.

    kitabı 1996 yılında hukuk tarihçisi ahmet mumcu, "genç okurlar için kısa bir dünya tarihi" adıyla türkçe'ye kazandırmış. maalesef almanca bilmediğimden aslını okuyamamış olsam da iyi bir çevirinin, kitabın aslı okunmadan da iyi olduğunu hissettireceğine inandığımdan, çevirinin oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum. kitabın yalın dilini ve anlatımını oldukça iyi muhafaza etmiş. aralara parantez içinde yerleştirdiği türk tarihine dair eklemelerin de rahatsız edici boyutta değil, tam aksine türk okuru için bütünlüğü kurmak adına yararlı olduğunu düşünüyorum.

    aslında bu yazıyı yazmak için kitabın sonunu görmeyi bile bekleyemedim. bitirmeme henüz 60 sayfa var. ancak ileride de eklemeler yapacak olmakla birlikte, kitaptan hoşuma giden bazı kısımları şimdiden aşağıda alıntılamak istiyorum:

    1- "bu yazıya hiyeroglif denir. kutsal işaretler anlamına gelmektedir. çünkü mısırlılar yeni buldukları yazı sanatı ile gurur duyuyorlardı. bundan dolayı toplumda kâtiplik mesleğini seçenler en onurlu yere gelmiş sayılıyor, büyük saygı görüyorlardı. yazmak kutsal bir iş gibiydi.

    hiyeroglif yazısının çözümü bir taş yazıtın bulunması ile mümkün oldu. bu yazıtın bir yanında hiyeroglif yazısı ile yazılanların aynısı bir başka mısır yazısı ile yunanca olarak tekrarlanmıştı. böylece tıpkı büyük bir bulmacayı çözer gibi bilim adamları her iki yazıyı karşılaştırıp eski mısır yazısını çözebildiler. bu söylenilen bulgunun adı 'rosetta taşı'dır ve onu bugün londra'daki ünlü british museum'da görebilirsin"

    *

    2- "bir süre sonra bütün devletler gibi, hitit devleti de zayıfladı. isa'dan önce 750-600 tarihlerinde anadolu'ya gelen savaşçı frigler 600 yıldan fazla yaşayan bu devleti yıkmaya çalıştılar.

    diğer yandan frigler, batı anadolu'ya doğru da yöneldiler. bu sıralarda iyonlar da ege sahillerine yerleşmeye başlamışlardı. çok büyük bir olasılıkla bu şekilde iyonlar, mısır ve mezopotamya uygarlıklarının ürünleriyle tanıştılar. iyon kentleri atina'dan çok daha önce, son derece canlı ve büyük kültür merkezleri oldu. yunanistan'daki aydınlanma, hititler yolu ile eski mezopotamya düşüncesini alan frigler'in, bu kültürü iyon kentlerine taşıması ile başlamıştır. gerçekten eski büyük düşünürler ilk önce, anadolu'daki bu büyük kültür kaynaşması nedeniyle beliren kentlerde ortaya çıkmıştı. bu kaynaşma gelişip karşı kıyıya, yani yunanistan'a sıçramıştı.

    eğer ankara'da veya yakınında oturuyorsan mutlaka 'anadolu medeniyetler müzesi'ne git. burası dünyanın en güzel müzelerinden biridir. orada karain mağarasından başlayarak anadolu'nun eskiçağ tarihi, özellikle hattiler, hititler, frigler ve urartular hakkında çok yararlı bilgiler edinecek, pek hoş ve değerli sanat eserleri ve başka eşyalar göreceksin"

    *

    3- "ısparta'nın kurucuları dorlar'dı. dorlar isa'dan 1100 yıl önce bu ülkeye gelmişler, buldukları yerli nüfusu köleleştirip tarlalarda çalıştırmışlardı. ama bu kölelerin sayısı, onların efendileri olan ıspartalılar'dan çok daha fazlaydı. bu nedenle ıspartalılar sürekli dikkatli olmak ve geldikleri ülkeden kovulmamak için ellerinden geleni yapmak zorunda idiler.

    bir ıspartalı çocuk doğduğu zaman onun zayıf görünüşlü ve ileride iyi bir savaşçı olacak durumda bulunmadığı tahmin edilirse hemen öldürülürdü. ama eğer güçlü bir çocuksa ... acılara, açlığa ve soğuğa dayanmayı öğreniyordu. bu tür çok sert eğitime günümüzde bile "spartan" sıfatı veriliyor.

    atinalılar ise 'yaşamak' için uğraştılar. onlar rahat ve iyi bir yaşam değil, bir anlamı olan yaşamı bulmaya uğraşıyorlardı. atina'da da bir zamanlar tıpkı ısparta'daki gibi soylular egemen olmuşlardı. bu soylular arasında biri vardı ki çok akıllı ve bilge bir insandı. bu soylunun adı solon'dur. yaptığı temel düzenleme, nabukadnezar'ın mezopotamya'da hüküm sürdüğü isa'dan önce 594 yılına denk düşer. bu düzenlemeye 'solon anayasası' denir. bu temel yasaya göre, kentin yurttaşları neler yapılması gerektiğine kendileri karar vereceklerdi ... bu nedenle orada yaşayan herkes kentin işleriyle ilgiliydi. yunanca kent, polis adı taşır, kentle ilgili işlere de politika denilirdi"

    *

    4- "yazı ortak da olsa, ayrı dilleri konuşanların bu yazıyla yazdıklarını diğer dilleri konuşanlar nasıl anlayacaklar? ama çin yazısının çok önemli bir özelliği vardı. bu yazı o dili hiç bilmeden de okunup anlaşılabilirdi. çinliler sözcükleri değil nesneleri yazarlardı, tıpkı resim gibi. örneğin 'güneş' sözünü yazmak istersen şöyle bir resim yapardın: ?. her nesne, her kavram için çin'de ayrı bir işaret yapmak gerekiyor. bugün çince'de 40.000 işaret var, bazıları da oldukça karışık ve çözümü zor ... asya'nın da büyük bir bölümünde insanlar bir kelime çince bilmeseler bile bu yazıyı okuyabiliyorlar. bu nedenle çin'deki büyük düşünürlerin etkileri kısa zamanda geniş alanlara yayılmıştı"
  • a little history of the world
    icinde kaybolunup gidecek bir kitaptir. yasiniz kac olursa olsun veya biraz dunya tarihi okuyayim diyen her insan bu kitaba bir goz atmali.
    tarih okumaya ya da dinlemeye bir onyarginiz varsa bu kitap sizi ters koseye yatirabilir.
  • nuno momento, yarım kilo çimento.
hesabın var mı? giriş yap