• (bkz: güvence)
  • 1 bok olmasi durumunda odenecegi soz verilen teminat.
  • (bkz: laz dursun),(bkz: avrupa yakası)
  • ülkemizde şöyle işleyen sistemdir :

    - yahu hanımefendi, bu ürünün orijinal garanti belgesini de yanında veriyorsunuz, gerçi yurtdışında tamire verdiğim zaman cihazı kabul etmiyorlar ama bunda 7 sene garanti yazıyor. türkiye için sizin verdiğiniz garanti iki yıl. ayrıca bakıyorum ben bu ürün resmen tamir görmüş, refurbish yazıyor ürün kontrol sayfasında. ama ben bir avrupalı'nın bu ürüne verdiği paranın en az 2.33 katını verdim size, yani bu ürün için en az 2.33 kat fazla çalıştım o adamdan. en azından tamir görmemiş bir ürün getirip satsaydınız olmaz mıydı?

    - beyefendi biz hötözöt firması olarak 20 yılı aşkın süredir ülkemize hizmet getiriyoruz, dünyanın en kaliteli markalarını beğeninize sunuyoruz. ürününüzün iki sene içinde arızalanması halinde 3 gün içinde onarımını gerçekleştirip size geri göndereceğiz. ( kısa bir sessizlik sonrası hafif dedikodu sesi ile) zaten bunlar pek bozulan ürünler değil xhd- t3 modelini alsaydınız onlarda daha çok sorun çıkıyor.

    - e benim ki zaten xhd- t3 modeli.

    - kontrol ediyorum ( müzik sesi)

    - konu ile ilgili kayıt oluşturdum, yetkili birim sizi arayacak, iyi günler ( yüze telefon kapatma)
  • kadının en sevdiği şeydir. ortada bir garanti varsa bilin ki onun etrafında bir düzine kadın vardır. elektron gibi.
  • çantada keklik
  • bir ilişkiden ne beklediğini kim bilir? bir kişi asla bir kişi değil. bir kişinin kendini ol'ması, gerçeklemesi, tanıması bir matris işi. "ilişkiden ne beklediğini bil" tipindeki arka plan emri geçerli olamıyor. olmaz ama, doğrudan isteğimi dile getirirsem, ben bir ilişkide kendimden sadece ilişebilirsem bir şekilde ilişme bekliyorum. bir arkadaşa bakıp çıkacaktım. duygu, beden, arzu, fikir, arkadaşlık, bilgidaşlık, hangisinden yol bulur, geçerlik kazanırsam. davranım kalitem elbette duruma göre değişken. bir ilişkiden sonunda ayrılma garantisi veya umudu arıyorum desem doğru mu olur, yanlış mı? etiği değil de gerçekliği.

    "bir başka insanı, kendimizi anladığımız* ya da anlamaya çalıştığımız* gibi anlarız. kendimizde anlamadığımız şeyi başkasında da anlamayız. bu nedenle onun imgesi çoğunlukla öznel olacaktır. bildiğimiz gibi, çok yakın bir arkadaşlık* bile nesnel bilgiyi garanti etmez*." carl gustav jung - rüyalar

    (bkz: garantilemek), garantici, garanticilik
    (bkz: garantiye alayım kendimi yaklaşımı)
    (bkz: güvence)
  • türkiye'de bir satis veya servis sözlesmesinde verilen garantiler kullaniciya/müsteriye güvence vermekten öylesine uzaktir ki, yasal bir hak olan "garanti"yle üreticinin/saticinin taahhüt ettigi ek haklara tekabül eden "garanti" icin farkli kelimeler dahi olusmamistir dilde. halbuki bunlar aslen farkli kavramlardir ve örnegin ingilizcede ve almancada birbirlerinden net bicimde ayrilmistir.

    warranty*/gewährleistung*: ürünü/hizmeti satin alan tarafin yasal olarak sahip oldugu minimum teminatin güvencesi.
    guarantee*/garantie*: ürünü üreten/satan tarafin alan tarafa taahhüt ettigi ek göstergeler.

    yani türkcedeki bunun garantisi sahsen benim abi yaklasimi "guarantee"ye tekabül ediyor, "warranty"e degil.
  • aptalları kandırmak için kullanılan trick bir kelime, özellik..
hesabın var mı? giriş yap