aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • (bkz: hayalet)
  • geriye kalan şeyin canavar, aslında ayı olduğu film.
    sinemada izlediğim için iki kere izlemediğim filmin, eminim ki bol referansı olmuştu.

    genel olarak öteki olma haliyle (yaş alsa da eskimeyen kavram) ilgili filmler yapan ümit ünal'ın izlediğim en geniş coğrafyalı projesi. ki nar 1 evde, dokuz 1 polis karakolu itiraf odasında, ara ise tek eve odaklanan zihinsel akışlarda geçiyorken, gölgesizler ünal'ın geniş mekanda ve bir başkasının metniyle de hikaye anlatabildiğini hatırlatmıştır.

    bu arada, ümit ünal'ın sinema salonunda izlediğim filmini internetten tekrar film izleme taraftarıyım, ki okuyabileyim. okunacak bir şeyler koymuş olmalı ki..

    şimdi de aklıma at geldi..

    o at sahnesi muhteşemdi.. onu da sinemada görmek keyif verdi.
  • müthiş bohem ancak tam anlamıyla bir sanat filmi. teatral sahneler almış başını gitmiş, özellikle ilk sahnelerdeki oyunculuklarda görüyoruz bunu. bu beni çok rahatsız ettiydi ilk başta ama allahtan devam etmedi yada film öyle içine aldı ki, farketmedim. türk edebiyatıyla arası iyi olmayan biri olarak kitabı henüz okumadım ama en kısa zamanda edinmeyi planlıyorum bu arada.

    --- spoiler ---

    bence bu filmi/kitabı yahu neydi şimdi bu? o bunu niye yaptı, bu bunu niye yaptı? diye sorarak anlamaya çalışmak anlamsız. hikaye öyle yüksek bir yerde ki, birileri bu soruları sorarak ve cevaplayarak bu yüksekliği alçaltıyor giderek.

    ayının kız kaçırması mı yoksa ensest ilişki mi? bu tartışma misal. niçin tartışılıyor ki? neden illa bir cevap bulmak gerek? neden sadece öyle kalmasın ki? o kadar rahatsız oldum ki burdaki yorumlardan, anlamaya çalışmalardan. gerçekten gereksiz. burda yaratılan dünya başka. bambaşka.

    son olarak hayatımda ilk defa arsen gürzap'ı köylü kadın rolünde gördüm, görmez olaymışım, o diksiyonla köylü teyze mi olur ya hiç olmamış. gerçekten aşırı eğretiydi. onun dışındaki oyunculuklar gerçekten muazzamdı.

    ümit'ciğim 10 numara, 5 yıldız, seviyorum senin filmlerini. saygılar.

    --- spoiler ---
  • "kar neden yağar kar? "filmide çekilen hasan ali toptaş romanı
  • (bkz: şeffaflık)
  • derin sorgulamaların ve iç çekişlerin romanıdır. kurgunun neresindeyim diye birçok kez nörotransmitter maddeyi devreye sokarsınız. olay akışının içerisinde yer aldığınız anlarda kurgunun bir başka noktasından bakmak zorunda kalmanız ise zihni de diri tutar, olay örgüsünü şekillendirmenize de yardımcı olur. dili akıcı ve şiirseldir. kaybolur, şairlerle iç sesi konuştururken bulursunuz kendinizi.

    --- spoiler ---

    abartılı ve kasvetli gelen yanı ise, berberde oturmaktan helak olan filmde altan erkekli'nin canlandırdığı, yazarın ta kendisine atıfta bulunan karakterdir. bu kadar uzun ve dayanılmaz anlatım hikayenin bu kısmında bendenizi sıkmıştır. ayrıca, beyaz perde uyarlamasındaki muhtar rolündeki selçuk yöntem'in ise bu rolü kafasına silah dayayıpta oynamış gibi bir hali vardır. diğer faso ise berber çırağıdır. özgün bir yaklaşımla uyarlanmış ve hasan ali toptaş tarafından senaryo serbest bırakılmış, lakin okurken berber çırağını ne düşlemiştik, ne çıktı yahu dedirtti.

    kitapta ısrarla altı çizilen sekanslar barındırılan güvercin'in kapısında nöbet tutma hadisesi ise olabildiğince duru bir şekilde tadında yansıtılmıştır.

    --- spoiler ---

    okumanın üzerine film izlenince yazar yönetmen korelasyonunu da, yorum farklılığı manasında çarpıcı bir şekilde görebiliyorsunuz.
  • gölgesiz demek sorumsuz sorumluluksuz, egosuz, ağırlıksız olmak mı demek acaba? gölgesiz olmak hayalet bir yana şeytani yaratık sıfatlarından mı? araştırmam, azıcık daha kavramam gerekiyor. bu yazılama bulma değil, sorma sızması. gölgesizlik belki şeytani diye korkutucu ama bir yandan da kıskanmalık, imrenmelik. belki görünmez adam olmak gölgesizliğe yakın, ona özdeş olmayan bir durum. görünmezlik de sorumsuzluk arzusu hissettiriyor. ego, insan olmak, bir ağırlığa, bir görev ile ütopyaya sahip olmak, gölgesi yani bilinçdışı denen tanıması veya evcilleştirmesi gereken bir karanlık yanı olmak, fiziksel yaşamın kısıtlarına tabi olmak demek. gölgesiz olan insan gibi ağır, yüklü değil, hafif, belki dumansı ve yarı saydam. cin görenlerin sık deneyimlediği (bildirdiği) gibi ellerinin ayaklarının ters olması, gene kısıtlamadan bağışık olmaları, insani şablonlara uymamaları, başka yasa veya yasasızlıklara uymalarının sonucu. (bkz: gölgesiz/@ibisile)

    (bkz: cinler/@ibisile), şeytanlar/@ibisile
  • gölgesiz olmanın tek koşulu gölge olmaktır. var dediklerimiz yoktur belki kim iddia edebilir ki yaşadığımız her şey gerçek.
  • kitabı az önce bitirdim . su gibi aktı gitti nasıl bitti anlamdım ama kafama takılan şeyler var. muhtar niye intihar etti ? kar neden yağar sorusunun cevabı neydi ? cennettin oğluna araştırılıp etmeden çocuğu delirtip en sonunda ölmesine neden sebep olundu? berber ayıyı vurduktan sonra neden gruptan uzaklaştı ? güvercin neden cennetin oğluna yardım etmedi aklanmasını sağlamadı buna neden göz yumdu insan kendini kurtaran insana bunu yapar mı ? neden efenim neden ? ???
  • kitap bitince, daha doğrusu ben bitirdiğimi sandığımda, karakterleri, zaman içindeki gelgitleri, mekan tanımaksızın oradan oraya yapılan sıçrayışları aklımdan geçirdim ve anladım ki;
    biten kitap değil,
    bendim...

    bir etki var ama nereden geldiği, nasıl bırakıldığı belli edilmeden bırakılan bir etki bu. yazarın tarzı ile açıklama yapmaya çalışırsam, okuyucuyu hareket ettirmeden göklere çıkarıp bir tüy hafifliğiyle yere patlatan bir üsluba hakim.

    her bir cümle, okuyucu ile dalga geçercesine şaşaalı kelime cümbüşleri ile çerçevelenmiş. neredeyse her sayfada ayrı bir aforizma diyarı bulunuyor. aforizma deyince sakın ola aklınıza şu internet ortamında bulunan eften püften şaklabanlıklar gelmesin! bunlar o kadar tesirli ki, okurken beynin kaynayan sıvısı eşliğinde siz farkına varamadan ya yüzünüze gülücük damgasını basıyor ya da uzak diyarları gözlerinize yerleştiriyor.

    yazar, yokoluşçuluğun hakkını vermiş. gerek konunun ilerleyişi, gerekse birbirinden çılgın karakterlerin ‘can sıkıntıları/bunalımları’ bu anlayışla inanılmaz bir paralellik gösteriyor. zaten yazarın yokluk-düş-imge üçgeni içerisinde okuyucuyu kaybetmeme isteği içinde olduğunu da söyleyebilirim.

    velhasıl, kitap her yönüyle etkileyici bir yapıt. kelimeler aynı kelimeler, noktalama işaretleri bildiğimiz noktalamalar.. lakin bende tokat yemiş etkisi bıraktı.. biraz demlendikten sonra sanırım bir defa daha okurum..

    --- spoiler ---

    '' yürüyorum dediği, durmanın ta kendisiymiş. düş gibi bir şey yani... koşarsın koşarsın da varmazsın hani; içindeki umut, varamadığın kadar büyür. sen bakarsın ışıltıyla. ileriye uzanırsın (uzanmak istiyorsun), uzandıkça da kolların uzar babam uzar... gene de boşluğu avuçlarsın hep; düşünü düş yapan boşluğu..''

    ''kimi zaman yüzyüze tanıdığın insanlardan daha iyi gelir , tanımadıkların.''

    ''o her şeyin mutlaka bir iz bırakacağına inanıyordu, izsiz şey olamazdı; kuşların bile izi vardı gökyüzünde, sözcüklerin dişte, bakışların yüzde.''

    ''her kadının gözünde bir erkeğin kaybolup gideceği boşluk bulunduğuna inanmıştı.''

    ''belki de bu yüzden delirmişti cennet'in oğlu; kendini kendine gömebilmesi için delirmesi, delirmesi için de herkesten akıllı davranması gerekmişti.''

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap