• turk siyasi hayatina yanilmiyorsam suleyman demirel sokmustu bu kelimeyi.
  • civilization 2'de bütün teknolojiler bitince geçilen yönetim biçimi. unhappiness 0'a iniyor ve unit'ler support yapmıyor. yani insanlarınızı eşşek gibi çalıştırıp bok gibi ordu kurabiliyorsunuz.
  • yirminci yüzyılın başlarında, kitab-ı mukaddes'in nihai otorite olduğunu kabul ederek modernist ve bilimsel eleştirilere karşı çıkan hıristiyan hareketi. özellikle 1960'lı yıllardan sonra batılılaşma, modernleşme ve laikleşmeye karşı çıkan ve sağlam, güvenilir ve bağlayıcı nitelikteki bilgilerin, islamın kaynak kitaplarında mevcut olduğu için, hakikatin modern literatürde değil bu kaynaklarda aranması gerektiğini savunan yaklaşıma da islam fundamentalizmi denmektedir
  • sik sik yobazlik olarak algilanan terim. hristiyanlarda tabii ki de katolikler ve ortodokslar bu goru$u benimsemi$lerdir.
  • (bkz: fundamental)
  • "temellere" dönme yolundaki reformist bir talep ile sadece dinsel meselelerin ötesine geçen sistem karşıtı bir retoriğin bileşimi.
  • bir zamanlar amerikada yayınlanan bir derginin baş sayfasını süslemiş olan olgudur
    iki lider bir masada karşılıklı oturmakta ve ellerindeki gazeteleri okumaktadırlar. yüzleri gazete ile kapalıdır ancak birbirlerini öldürmek için sinsine çalışmaktadırlar. yani sırtından vurma eylemine geçiş harekatı başlamak üzeredir...karikatürün altında "fundamental fear" yazıyordu yanlış hatırlamıyorsam, küçücüktüm, ufacıktım, bir hayli dokunmuştu bana...
  • fundamentalistler, kutsal kitapta yazanların baştan sona doğru olduğu inancına sahip kimselerdir. en basit örnekle dünya 6 günde yaratılmıştır efsanesine inanıp, bilimin söylediği dünyanın 5 milyar yaşında olduğu gerçeini kabul etmezler. kitapta yazan her şeyi harfi harfine kabul ederler, değiştirmeye ya da bilimsel gerçeklerin ispatladığı şeylere kesinlikle kalkışmazlar.ayrıca, kendi inandıkları doğruları da bilim olarak görmek isterler.
  • tanımı sadece dinsel anlamıyla değil de, daha genel anlamıyla, her hangi bir ideolijiye körü körüne bağlanmak olarak açıklarsak, türkiye'nin en büyük sorunudur. mete tuncer güzel anlatmıştır bunu, kemalizm bütün içinde barındırdığı ritüellerle (her sabah and içen çocuklar), litürjisiyle (10 kasım'daki saygı duruşları), kutsal kitabıyla (nutuk), ruhban sınıfıyla, sofularıyla, radikalleriyle, kimin daha atatürkçü olduğu tartışmalarıyla bir dinin sahip olduğu bütün aşırı anlamdırılmaya sahiptir. eh hal böyleyken türk devletinin resmi dini yoktur demek pek kolay değil ama zaten ben de devletin resmi ideolojisinden değil, bu topraklarda yeşeren hemen hemen bütün akımların fundamentalist olduğundan bahsetmek istiyorum. kemalizm, toplumun modernleşme arzusunun vücut bulmuş halidir. ama modernizasyonu yüzeysel haliyle, topuyla tüfeğiyle, tüketim anlayışıyla ve ekonomik gücüyle algılamış onu bir demokratik değerler bütünü ve bireysel özgürlüşme olarak algılamamıştır. burada bunu mustafa kemal'in kendi algılamamıştır diyemem ama kemalizmin bunu algılayamadığı çok açıktır.

    islami ideoloji bir karşı devrim akımı olarak zaten doğası gereği her zaman fundamentalist kalmıştır. cumhuriyet tarihi boyunca kimi zaman destek bulduğu milliyetçilik, turancılık, türkçülük gibi akımlar da (bunların için deki bazı oluşumlar direk olarak kemalizmin bir varyantıdır zaten (ulusalcılık gibi) kemalist olsun olmasın, islamcı olsun olmasın her halikürda fundamentalist akımlardır. türk tarihinin, türk kanının, kurtuluş savaşının aşırı bir anlamlandırılışı, başbuğ konsepti, türk efsaneleriyle doğrudan doğruya inancı hedefleyen ideolojilerdir.

    sola bakacak olursak, kemalizm'den kurtulduğu anda (ki zaten bu ikisi nasıl bağdaşır anlamak mümkün değil), milliyetçiliğe yanaşmış, ondan kurtulduğu zaman totaliter komünist sistemlere yanaşmış akımlar olarak gelmiştir karşımıza. 60'ların devrimci hareketlerini incelediğimiz zaman, fundamentalist dinamikleri bir bir seçip bulmak mümkün (yüceltilen liderler stalin vs, bütün devrimcilerin eline dağıtılan devrimcinin nasıl giyinmesi, davranması, yaşaması gerektiğini anlatan broşürler, kitaplar vs.)

    bütün bunların yanında fundamentalizm'den arınmış bir sol ideoloji hiçbir zaman destek bulamamıştır. liberal söylemler, diğer güçlü söylemlerin yanında erimiş gitmiş bi çok parti asıl ideolojilerine liberalizmi de eklemiştir kendi yorumlarıyla. ya da özgürlüklükçü, çevreci, kalkınmacı ideolojiler türeten politikacı pek olmamıştır. olsa bile destek bulamamıştır. bu bütünüyle eleştirel olamayan kültürümüzün bir sonucudur bana göre.
hesabın var mı? giriş yap