• francisco solano lópez carrillo (1826-1870) :

    paraguay 'ın 1862-1870 yılları arasındaki devlet başkanı. kendinden önceki devlet başkanı olan ve kendisini 18 yaşındayken tuğgeneral yapan ve sağlığında devlet başkan yardımcısı olarak atayan babasının (carlos antonio lopez) ölümünden sonra yerine kendi topladığı bir kongre tarafından seçilerek devlet başkanı olmuştur. ayrıca babasının sağlığında devlet göreviyle avrupa'ya gitmiş, ingiltere , fransa ve italya'da toplam 1,5 yıl kadar kalmıştır. bu dönemde fransa'nın başında olan 3. napolyon'dan çok etkilendiği ve kişisel olarak ve devlet yönetimi açısından onu örnek aldığı anlaşılmaktadır. avrupa'dayken yüklü miktarda silah satın almış ve demiryolu uzmanları da işe alarak ülkesine getirmiştir.

    ülkesine dönünce babası tarafından 1855'te savaş bakanı olarak, daha sonra da başkan yardımcısı olarak atandı.

    1864'te uruguay'da başlayan bir ayaklanmanın brezilya tarafından desteklenmesi, büyük bir savaşa yol açacak gelişmeleri başlattı. uruguay'daki yönetimle ilişkileri iyi olan lopez, oradan da gelen talepler ve kendi çıkarları gereği mevcut yönetimi destekledi. brezilya'ya da uruguay'a girmelerini savaş nedeni sayacağını bildiren bir mektup yazdı. ancak brezilya mektubu kaale almayıp uruguay'a girince lopez brezilya ile savaş başlattı. baştan brezilya'nın bir bölümünü işgal eden paraguay, brezilya'nın sonunda uruguay'daki yönetimi devirerek kendi müttefiklerini başa geçirmesi ve uruguay'a müdahale için topraklarından geçiş izni istediği, ama izin vermeyen arjantin ile de karşı karşıya gelmesi sonucunda üç düşmanla birden savaşır konuma geldi. üç devlet paraguay'ı tamamen yenilgiye uğratıp silahsızlandırana kadar işbirliği yönünde anlaşma imzaladılar. savaş giderek paraguay için yıkıcı bir hezimete dönüştü. 1870 yılında lopez'in savaşta teslim olmayı redderek ölmesi ile savaş paraguay'ın mağlubiyeti ve çok ağır insan kayıplarıyla sona erdi. (#13133325)

    lopez, bazı yorumcular tarafından ülkesini kazanamayacağı ve neredeyse haritadan silinmesine neden olan bir savaşa akılsızca sokmakla eleştirilirken, bazıları tarafından da komşu devletlerin emperyalizmine karşı ülkesini koruyan ve ülkesi uğruna ölümüne savaşan bir milli kahraman olarak övülmektedir. latin amerika tarihinin çalkantılı siyasi tarihindeki karmaşık figürlerine ilginç bir örnek olarak incelenebilir.
  • araştırmama rağmen hakkında pek bir şey öğrenemediğim yazacaklarıma referans olarak eduardo galeano'ya ait latin amerika'nın kesik damarları kitabını gösteriyorum.

    francisco solano lópez tarihine 1865'te tam 5 yıl süren geriye paraguay nüfusunun sadece altıda biri kalan bir soykırım savaşı denk düşer. modern hali ''demokrasi götürüyoruz'' olan bu soykırımın o dönemde emperyalizm eliyle oluşturulan üçlü ittifakın (brezilya- arjantin- uruguay) ülke halkını kurtarıyoruz diyerek yok etmesidir. dış sermayenin dokunamadığı paraguay ulusu diktatör diye anılan gaspar rodriguez de francia'nın yönetimi sırasında köylülerin desteğiyle oligarşiyi yıkmış, iç barışı sağlamış, mal varlıklarını kamulaştırmış, zengin tüccar tacir takımının köküne kibrit yakmıştır. öldüğünde ülkenin durumu diğer latin amerika ülkelerine göre çok çok iyidir. dış ticaret bağımlılığı yoktur, okuma yazma oranı yüksektir, ekonomik kaynaklar devlet elindedir. ölümünden sonra yönetime carlos antonio lopez ile oğlu francisco solano lópez geldiğinde bu yoldan devam ederek pekiştirmişlerdir. toprakların tamamına yakını kamuya aittir, sürekli işlenip yerleşmemek ve satmamak koşuluyla tasarruf hakkı köylülere veriliyordur, ordu güçlüdür, dış ticaret devletin tekelindedir, her şey kendi kaynaklarına dayanıyordur. dışarıya tek bir kuruş! (centova) borcu yoktur. eğitim için gençleri avrupa'ya gönderip, yabancı teknisyenleri getirtip çalıştırıyordur. yani ki emperyalizm sömürgesi yoktur ve bu hemen müdahele edilmesi gereken bir durumdur nihayetinde öyle de olmuştur. savaş başlamadan kazananlar çoktan ülkeyi pay etmişlerdir bile. ''utanç kaynağı tiran'' olarak bahsedilen francisco kimilerine göre destan olan bu savaşta halkıyla yan yana çarpışmıştır. katledilirken ''yurdumla birlikte ölüyorum'' diye haykırdığı söylenir. nitekim tüm bu anlatılanlar yalansa da, söylediği söz doğrudur.

    tarih tek ve gerçektir fakat onu yorumlamak çok başka bir şeydir.toplumsal normlar, siyasi görüşler ve çıkarlar, kişisel hisler yazılıp, çizilenlere yön verir. bu sebeple neye inanacağımız araştırmalarımızla kendimizin karar vereceği şeydir. tarihçiler bu iki adam hakkında farklı hatta karşıt görüşler sunarlar. latin amerika'nın acı tarihine baktığımda okuduğum bu kısacık tarih efsane de olsa, inanıyorum.
hesabın var mı? giriş yap