• başrollerini klaus kinski ve claudia cardinalenin paylaştığı bir werner herzog filmi. suskun suser mikelanj sponsorluğunda ev sinemalarında.
  • çekimleri tamı tamına 3 yıl sürmüş, müthiş bir bütçe harcanmış, ancak neredeyse hiç gişe yapmayarak seyirci tarafından harcarnmış çok başarılı bir film. çekimler amazonların derinliklerinde yapılmıştır ve ilk başrol oyuncusu hastalandığı için yerini klaus kinskialmıştır. bu nedenleçekimlerin %40 kadarı tekrar edilmiştir. çekimler, uçak kazaları, yerlilerin saldırıları ve senaryo gereği oolan doğa mücadeleleri ile sekteye uğramıştır. amasonuç sinema tarihinin sessiz zaferlerinden biridir.
    filmin konusuna gelince, fitzcarraldo amazonların derinliklerinde bir kauçuk kasabasında yaşayan irlanda asıllı bir avrupalıdır. tren yolu işine girmiş ancak iflas etmiştir. hayattaki en büyük tutkusu ise bir gün amazonlarda kocaman bir opera binası inşa ettirmek vebüyük sanatçıları buraya getirmektir. buz üretip satarak para kazanmaya çalışır ancak yeterli olmaz bu. sonunda, randevuevi işleten sevgilisi claudia cardinalenin maddi manevi desteği ile kauçuk işine girer. kimsenin izlemediği bir rota izleyerek amazon nehri boyunca ilerler ve gemisini iki nehrin birbirine yaklaştığı bir bölgede, karadan taşır. karyşısına bir çok güçlük çıkacak, bazı güçlükler avantaja sonra tekrar dezavantaja dönüşecektir.
    filmi izleyebileceklerin tadını kaçırmadan özeti böyle. dikkatlisuserler, filmin konusu ve referansları arasında çok güçlü çizgi roman kültürünün yaşadığını fark etmişlerdir. film ilginç bir şekilde, mister nonun kasabası manausun o eski şatafatlı günlerinde başlar. bazen kare kare mister nonun sinema filmini izlediğiniz hissine kapılırsınız. yerlilerin tavırları, randevuevi, kanolar, zengin tüccarlar, fakir yerliler,her şey amaher şey çok ciddi çizgi roman referansları içerir.
    bu arada ilginç bir not, tersliği ile efsane olmuş klaus kinski bu film çekimleri sırasında da yönetmen werner herzog ve setteki herkes ile takışmıştır. yerliler ise bu garip adamdan korkmuşlar ve nefret etmişlerdir. hatta bir gün bir yerli yönetmen herzog'a yaklaşıp, 'isterseniz sizin için bu adamı öldürebiliriz' demiştir.
  • 23. istanbul film festivali programinda yer almaktadir bu film.
  • alakalı olarak (bkz: burden of dreams)
  • muthis goruntuleriyle etkilemis, yapilan islerle de werner herzog'un fitzcarraldo'dan (=fitzgerald) az deli olmadigini dusundurmus filmdir bu. yalniz 157 dakika olmasinin hic bir alemi yokmus, verin bana bir makas, 120'den asagi indirmezsem namerdim. ayrica klaus kinski'nin en yakisikli hali herhalde bu. ha bir de trivia: filmin basinda arkadaslari operaya sokan zenci zat milton nascimento'nun ta kendisiymis.
  • kesinlikle uzun ve yorucu bir film.
    baş karakterin arzusuna, gayretine ve filme verilen büyük emek için seyredilmeye değer.
  • 80lerin başında werner herzog tarafından çekilmiş muazzam film. film için harcanan para 14milyon mark imiş(1982 senesinin 840 milyon türk lirası efenim bu*)..
    mario adorf amazonlardan korkup kaçmış ve yerini klaus kinski devralmış(mış da mış...)
    ayrıca werner herzog'un o dönemde pekala ufak bir leğende maket gemiler ile çalışması da yeterli olacakken, gemileri tıpkı fatih sultan mehmet gibi karadan yürütmesi delilik olarak görülmüş ve çok tartışılmış.

    werner herzog, filminin ana temasını yunan mitolojisinden almış. mitolojide "sisiphos" adındaki efsanevi kahramanın dayanılmaz çileler ve acılarla bir dağın tepesine çıkardığı kaya parçası geriye, dağın yamacına düşer ve tanrıların gazabına uğramış sisiphos tekrar tekrar kayayı zirveye çıkarır ama çektiği çilenin sonu gelmez. herzog'un kahramanı "fitzcarraldo" yüzyılımızın başında, kauçuk ticaretinin en yoğun olduğu döneminde çok ve çabuk para kazanmak amacıyla güney amerika'ya, oradan da peru'nun balta girmemiş ormanlarına yolu düşen bir maceraperesttir. kolay yoldan para kazanmak için her türlü kumarı ve yolu denemiş fitzcarraldo'nun bu defa tek büyük rüyası vardır: peru'nun balta girmemiş ormanlarında bir opera binası inşa etmek. ve dünyanın bu en vahşi, yalnız yerinde sanatın en lüks, en kibar türünü icra ettirmek...
    bu uğurda herşeyi ama en başta kendisinin bu tür çılgınlıklarını seven genelev patronu sevgilisinin(claudia cardinale) tüm servetini tüketir. hızını alamaz, ülkenin en zengin kauçuk kontesinin kendisine para yardımında bulunması için ayaklarına kapanmayı göze alır. sonunda amacına ulaşmak için önünde tek bir yol kaldığını görür; o da balta girmemiş ormanda kauçuk ağaçları bol bir arazi satın almak...
    bu sayede operasını inşa ettirebilecek, sanatçıları oraya götürüp rüyalarındaki konseri verdirebilecektir. nehrin öbür kıyısındaki kauçuk ormanına varabilmek için eski bir nehir gemisi satın alır ama ters akıntı nedeniyle kauçuk arazisine varamanıynca bu defa gemiyi karadan dağın tepesine aşırtarak götürmek ister.....
  • festivalde izlerken klaus kinski'ye beni hayran bıraktıran film. bir de durmaksizin "ne kadar para gitmiştir bu filme?" diye sorup durdum kendi kendime. hala bir başyapıt olduğunu düşünmekteyim, werner herzog'un bir çeşit alışkanlığıdır zaten bu. **
  • raporlu* deli werner herzog'un tanrı rolüne soyunup sisyphos efsanesini sorguladığı ve kendisi de başlı başına bir efsane olan filmi. 340 tonluk gemiyi allahın sktirettiği yerlerde dağlardan aşırtmak ne demek?

    üstelik 3 yıldan fazla süren çekimler, peru - ekvator savaşının en civcivli olduğu bölgelerde yapılmış ve hepi topu 16 kişilik crew'un götü mütemadiyen 3.5 atmıştır. yerlilerin dengesizlikleri, kazalar, ölümler ve klaus kinski'nin dellenmelerini saymıyorum bile...

    jack nicholson projeden neme lazım deyip vazgeçmiş, çekimlerin %40'ı tamamlandıktan sonra jason robards kovulmuş, haydi baştan...
    mick jagger da setten koşarak uzaklaşanlar arasında...

    bu film sinemacı adamı ister istemez minimalist yapar...

    (bkz: sisyphos/@axellennox)
hesabın var mı? giriş yap