fes

• türk ülkesine gelmesi de gitmesi de olaylara ve kellelere sebep olmuş bir aksesuar. dinci kesim geldiği zaman da gittiği zamanda ayaklanmış "istemezuz" demişti.
• fas kaynaklıdır. 1 dunya savasi yillarında yıkılmaya yüz tutmuş, yozlaşmış osmanlı devletini simgeliyor, avrupada aşağılanıyordu.
• bir zamanlar kullanilan bu aksesuarin puskulleri bukulmemis ipekten yapilir ve durmadan telleri karisip dolanarak her gun taranmasi gerekirmis.hatta sokaklarda bugunun ayakkabi boyacilari gibi "puskul tarayicilari" bulunurmus.
• genç bir osmanlı kalem efendisinin ki mutlaka kaytan bıyıklı, narin bakışlıdır, başcağızını süsleyebilecek tek nişan değil midir, koyu şarap rengi kadifemsi bir dokunuşla, yandan sallanan çapkın püskülü ile bir fes.
• unlu bisikletcilerin falan kullandıgı cok ta$$aklı bir bisiklet markası.
• (bkz: ferahi)
• (bkz: fes takarak seks yapmak)
• osmanlı devletinde bir müslüman simgesi haline getirilmiş olan fes 1800'lerde 2. mahmut zamanında tunustan örnek alınarak kabullenilmiş ve resmileştirilmiştir.
• 1829 kıyafet kanunu'yla beraber farklı etnik kimliklerin içinde eritilmesi amaçlanan pota.
• fes uygulamasından önce osmanlı tebaası olan her millet farklı bir başlık ve hatta farklı renkte kıyafetler giymek zorundaydı.
  fes, osmanlı tebasının kıyafetine yeknesaklık getirmek için başlatılmış bir uygulamadır. böylelikle ermeniler, türkler, arnavutlar vs hepsi aynı giyinmiş, eşit sayılmış olacaktır.
  ilk uygulandığı zamanlarda fes ulemanın büyük tepkisiyle karşılaşmıştır. hatta 2. mahmut'un adı "gavur padişah"a çıkmıştır.