• fransiz bir ressamdir. 1881 - 1955 yillari arasinda yasamistir. cubist'tir. (bkz: cubism)
  • orfizm, kübizm gibi akımların dışında (yani ressamlığı dışında) film yapımcılığıyla da uğraşmıştır.

    (bkz: ballet mécanique)
  • türkiye'nin ilk kübist ressamlarından haşmet akal'ın da hocasıdır.
  • fernand léger 4 şubat 1881’de fransa’nın kuzeyinde normandiya bölgesinin küçük bir kasabası olan argentan’da doğdu. çiftliklerinde yetiştirdiği hayvanları satarak geçimlerini temin eden babasının ölümünden sonra, annesinin gayretiyle, tahsilini argentan kolejinde, sürdürdü. 1896’da koleji bitirince üç yıl kadar, caen’de bir mimarın bürosunda çalıştı.

    1900 yılında paris’e gitti. sanki anlaşmışlar gibi aynı sene picasso da ispanya’dan paris’e gelmişti. léger, paris’te yine bir mimarın ve bir fotoğrafçının yanlarında çalıştı. askerliğini yaptıktan sonra 1903’te dekoratif sanatlar akademisi’ne devam etti. güzel sanatlar akademisi’ne de kaydolmak istediyse de buraya kabul edilmedi. mecburen bazı özel kurslara devam etti. bu arada bir fotoğrafçıda rötüşör olarak bir mimarın yanında da grafiker olarak çalışıyordu. nihayet ilk atölyesini, arkadaşı andré mare ile avenue de main’de açtı.

    geçirdiği bir rahatsızlık üzerine 1905 – 1906 yıllarında korsika’ya gidip nekahat devresini orada geçirdi. çizdiği bir dizi peyzaj’da cézanne’ın etkisi altında olduğu görülmekteydi. paris’e dönünce, başka hiçbir yerde çalışmayıp kendini tamamıyle resme verdi.

    boyutlu, plastik, akıcı, bir renk ve ışık dünyasına girdi. giderek, picasso ve braque’ın yöneldiği «kübizm»e ilgi duydu. bu olağanüstü ortamda, kişisel eğilimi, açıklık kazanarak şekillenmeye başladı.

    1911’de, villon, delaunay, gleizes, picabia, ve kupka ile birleşerek, «kübizmin gerçekçiliğine karşı, salt bir geometri ve ışık boyutunu öngören bir grup meydana getirdi.

    birinci dünya savaşı çıkınca grupları dağıldı ama, elde ettiği tecrübeler léger’in sanatına yepyeni bir teknik uygulama zorunluğu verdi. herkes gibi femand léger de silâh altına alındı ve argonne cephesine sevk edildi. verdun’de savaşırken cephede kullanılan zehirli gazdan zehirlenerek bir süre hastanede yattı.

    1920’lerde, la corbusier’le tanıştı. aralarında bir dostluk ve çalışma beraberliği doğdu. eserlerinde, hacimler, kesin kitleler ön plana geçti, boşluklar aralar ortadan kalktı. resmi, büyük bir gerilim ve dinamizm kapladı. insanlar, kişisel duygularından arınarak, kımıldayan, hareket eden, gerçek ilişkileri olan bir görünüş kazandılar.

    léger, tablolarının, bir fikir veya bir duygu kaynağı değil, gerçekten var olan somut ve canlı bir kitlenin, sembolü olmasını diledi. derinliğine incelediği, tek renk tonlarına yöneldi. enerji, denge ve madde unsurlarını aynı değerde canlandırmayı yeğledi. onun için, madde hiçbir zaman cansız, duygular hiçbir zaman soyut olmadı. her hareketi, hareketi yaratan maddeye kenetledi. neşenin de, hüzünün de bir ağırlığı olduğuna, bir güce bağlandığına inandı.

    1924’te, «mekanik bale» adlı ilk filmini çevirdi. sorbonne’da, collège de france’da berlin’de hatta corbusier ile gittiği bir seyahat dönüşünde «paris ıı» isimli transatlantikte konferanslar verdi, çeşitli duvar panoları yaptı.

    1935’te léger büyük bir başarıyla eserlerini, new york modern sanat müzesinde sergiledi. nelson a. rockefeller’in new york’taki dairesinin dekorasyon işini üzerine aldı.

    fransa’ya dönünce bilhassa dekorasyon işleriyle ilgilendi. 1940’da memleketi almanlar tarafından işgal edilince tekrar amerika’ya gitti ve 1945 başına kadar orada kaldı ve yale üniversitesi’nde ders verdi.

    1945’te fransa’ya dönünce bazı politik olaylara katıldı, tertiplenen gösteri yürüyüşlerinde onların safların da yer aldı. bu arada resimden ziyade mimari dekorasyon işleriyle ilgilendi.

    1949’da paris’teki modern sanat müzesi’nde eserlerinden müteşekkil büyük bir sergi açıldı. ertesi yıl biraz daha küçük çapta olmak üzere londra’daki tate gallery’de de bir sergi açtı.

    aynı yıl karısı jeanne öldü. léger iki yıl sonra nadine khodessevitch adındaki bir öğrencisiyle evlendi ve onunla gidip gif-sur-yvette’deki çiftlikte yaşamaya başladı. bu arada belçika’da bir seri konferans verdi. flaman kraliyet akademisi’ne üye seçildi. new york’taki birleşmiş milletler binasına büyük bir pano çizdi; devamlı seyahat etti.

    1955’te prag’daki kongreye başkanlık ettikten sonra yorgun ve bitkin bir vaziyette çiftliğine döndü ve 17 ağustos 1955’te genç karısının kolları arasında öldü.

    (bkz: kübizm)
  • yusuf atılgan'ın aylak adam'da (1959) andığı fransız kübist ve tübist ressamdır. art academy sitesinden alınan bilgilerle:

    fernand leger (1881-1955)
    fransız ressam ve tasarımcı. leger kübist harekete öncülük eden ressamlardan biri olarak ün kazandı. tabloları, pablo picasso (1881-1973) ve georges braque (1882-1963) gibi kübist ressamların eserlerinden daha az parçalara ayrılmıştır. formların kontrası başlıklı kurumsal çalışmalarından oluşan bir seriyi 1913 yılında tamamladı. kıvrımlı şekillere olan saplantısı nedeniyle, düz yüzeyleri ve üç boyutlu formları çalıştığı bu seri ile kendisine ‘tubist’ takma adı verildi. leger 1. dünya savaşı’nda görev aldı ve bu sırada birlikte çalıştığı insanlar, resme olan yaklaşımını etkiledi. resimlerinin sıradan izleyiciler için anlaşılır olabilmesine çalıştı. savaştan sonraki çalışmaları, içerik ve form bakımından daha mekanikleşti. stili mekanik parçaların hassaslığı ve parlaklığını içeriyordu.

    leger, pürist hareket ile de ilgilendi. bu akım, duygulardan ziyade biçimsel kompozisyonları kullanmayı tercih eden “matematiksel lirizme” önem veriyordu. 1923-24 yılları arasında amerikalı ressam ve fotoğrafçı may ray (1890-1977) ile birlikte, le ballet méchanique adlı kurumsal bir film üzerine çalıştı. insanlar için geliştirdiği, sanat üzerine olan düşünce çizgisi ile savaş yıllarında sinema ve tiyatro için duvar resimleri ve tasarımlar üretti. 2. dünya savaşı süresince amerika’da yaşadı ve kaliforniya’da sanat eğitimi verdi. bu süreçte çalışmalarının ana konusu bisikletçiler ve akrobatlar oldu. çalışmalarındaki koyu siyah kontürler, koyu renkler ve dikdörtgenler ile silindirik formlar arasındaki kontrastlar hiç değişmedi.
  • genellikle silindir ve konik biçimlere dayanan kendine özgü bir janr geliştirmiş paris ekolü sanatçılardan... fransızların gurur kaynağı. picasso, braque ve gris gibi kübizme sıkı sıkıya bağlı olan sanatçılardan biriydi. önemli eserleri, metodik bir şekilde incelendiğinde daima yeni ve farklı olana ulaşma çabasında olduğu düşünülür. dolayısıyla bu sanatçılarla aynı tarzda resimler yapsa da, daima sanatın tekamül kuvvetini benimseyen biriydi.

    yazar david spence, picasso'nun kendisiyle ilgili düşüncelerini şu şekilde ifade eder: pablo picasso'nun 1911'de paris'teki `salon des independants 'te kübist eserleri gördüğünde, arkadaşı guillaume apollinaire tarafından "sempatizan; ama gülmemeye çalışan biri" gibi göründüğü rivayet edilmektedir.

    bu olay, picasso gibi büyük ve meşhur bir sanatçının bile yeni bir sanat akımından istediği şeyi nasıl aldığına ve sonra da birçok kübist sanatçının aksine tek bir fikre ve tarza bağlı kalmadan yoluna devam ettiğine iyi bir örnektir.
  • atom bombalarının kalıntıları, resim sanatında sahteciler ve değerleme uzmanları arasındaki yarışta bu sefer iyilerin yanında rol almıştı.

    1960'larda modern sanat dünyası, sahte başyapıtlar tarafından kuşatılmıştı. fransız sanatçı fernand leger'in 1913 yılında yaptığı bir tablo onlarca yıl boyunca özel koleksiyonlarda asılı kaldı. ama sahtesi.

    1980'lerden sonra modern sanat pazarı genişleyince sahte ile orijinal arasındaki farkları tespit de zorlaşıyordu. müzayede evleri için artık bilim sayesinde tartışılmayacak bir şey bulmaları gerekiyordu. ve burada devreye nükleer fizik girdi.

    nükleer güce sahip ülkeler, test yasağı anlaşması yapılana kadar 550 nükleer silah patlattı(hiroşima ve nagazaki'de patlayanlarla 552). bu testlerin yan etkilerinden biri, sadece nükleer patlama esnasında ortaya çıkan iki yapay izotopun salınmasıydı. sezyum-137 ve stronsiyum-90. bu izotoplar toprak tarafından emildi ve bitkilerin hücresel yapısına dahil oldu (aslında her şey tarafından emildiler). test yasağı anlaşmasından sonra yeryüzünde eski seviyelerine dönmeye başlasalar bile uzun bir süre toprakta kalmaya devam edecekler. tabi toprakta yetişen keten bitkisinde bulunmaya da devam edecek. nihayetinde keten bitkisinden yapılan tuvalde de kalmaya devam edecek.

    görseltabloda bu izotoplara bakmışlar. izotop kalıntılarına rastlanınca 1945'den önce yapılması imkansız denilerek sahte olduğuna karar vermişler. hatta izotop seviyeleri leger'in ölümünden 4 yıl sonrayı işaret etmiş. bombalar bu sefer kötüleri vurmuş.
  • amerikalı film yapımcısı dudley murphy ile "ballet méchanique" isimli deneysel bir soyut film çalışması vardır.

    ballet méchanique filminin ister soyut benzerliklerinin ritmi, ister dinamik algının
    eşzamanlı nesne ve mekan ilişkileri, ister mekanik ile mekanik olmayanların hareketlerinin görsel nabzı, isterse de modernitede yaygın tasarlanmış güzelliğin, makine estetiğinin yeni olmayıp, eski klasik güzel ideal formları gibi pürüzsüz ve geometrik oranları ile açığa çıktığı vurgulansın, film parçalı deneysel alanlarla kompoze edilerek, modern hayatının parodisi nesnelerde, kitlesel olarak üretilmiş ürünlerde, vitrin nesnelerinde, makinelerin neşeli coşkusunda, kartonlarda, şekillerde, sayılarda, gazete kupürlerinde canlandırılmaya çalışılmıştır. bu yeni canlılığın malzemesi çeşitli, dili döngüsel, sesi yüksek ve yakından gelir tıpkı yükselen hızıyla yakınlaşan ve makineleşen modern kapital çağ gibi.

    kaynak
hesabın var mı? giriş yap