• yapılan bilgisayar simulasyonları göstermektedir ki irice bir galaksinin - mesela samanyolu - zeki bir uygarlık tarafından kolonize edilmesi ortalama 4 milyon yıl sürmektedir. kainat oluşalı 15, dünya varolalı 5 milyar yıl geçtiği halde yanı başımızda hiç bir dünya dışı canlının olmaması fermi'ye göre samanyolu'nda insanlardan başka akıllı bir uygarlık yaşamadığına delil olmuştur.

    işin paradoks olan tarafı nedir bilemiyorum tam olarak. belki bizim de ay'dan daha uzağa gidememiş olmamız kimilerince bir paradoks olarak algılanmış olabilir.
  • paradoks bir tuhaftir.

    ornegin, "şu anki" insan (dolayisiyla dünya) teknolojisi ile, degil samanyolunu kolonize etmek, gunes sisteminde içinde bir yerde kucuk bir koloni dahi kurulması imkansizdir. bugüne değin kurabildiğimiz tek dünya dışı koloni, uluslararası uzay istasyonu içinde yaşayan birkaç insandan ibaret. yine de sınırları zorlayalim desek, insanlarin bugunku teknolojileri ile samanyolu galaksisini kolonize etmeleri 4 milyar yildan çok daha uzun bir surec alir.

    elbette teknolojinin gelisecegin farzetmek gerekir. ornegin, insan (veya herhangi bir zeki tür) isik hizinin 10 katina kadar cikabilecek araclar uretti diyelim (isik hizi asilamaz ya, kulagi tersten gosterip bu sinirlamayi asacak bir yontem kesfetsinler. mesela bizim su an hayal edebildigimiz warp drive yahut wormhole teknolojisi) ve bu araclar yoluyla galaksiyi kesfe cikalim.

    en goz alici hedeflerden biri olan orion bulutsusu'na ulasmak, ışıktan 10 kat hızlı hareket ettiğinizde 150 yil surecek. dünyaya haber verme sureciyle birlikte düşünülmesi gerektiği için 300 yil. yani oraya gidecek koloni, en az 450 yil (150 yılda ulaştı, 150 yılda haber verdi, 150 yılda yardım geldi) hayatta kalabilmeyi garantileyecek altyapiya sahip olabilmeli. dahasi var ki, orion oldukca genis bir bulutsu ve onbinlerce yıldız iceriyor. bu yıldızların ve çevrelerindeki gezegen sistemlerinin keşfi ise, oraya gonderilecek koloninin altindan kalkabilecegi bir sey degil. tabi ki binlerce insan ve yuzlerce gemi gönderdiyseniz, birkaç binyıl içinde orayı tamamen kolonileştirmeleri mümkün...

    orion yakin bir hedefti. biraz daha uzaga, daha goz alici bir hedefe, m22 yildiz kumesine yonlenelim. buraya ulasim, ışık hızından 10 kat hızlı giden giden gemimizle 1000 yil suruyor. bu yildiz kumesi 7000 civarinda yildiz iceriyor. gezegen sistemlerini de isin icine katarsaniz, oraya ulasacak insanlarin ziyaret edip incelemesi ve yasama uygun olanlari kesfetmesi gereken 50 binden fazla gezegen var demektir.

    gidip görülebilecek daha yakin yerler var, ornegin m45 de denilen ülker takim yildizina sadece 2.5 yilda ulasabiliriz. burada ise gorece daha az yildiz bulunuyor, 100 civarinda. sanirim burayi kolonilestirmek daha kisa surebilir eger yeterli insan kaynagina sahipseniz.

    samanyolu'nun capi 80.000 isik yili kadar. bu, çok buyuk bir rakam. eger gunes cevresinde 10.000 isik yili capinda bir alan dusunurseniz, bu alandaki yıldız sayisi 15-25 milyar kadar olacaktir. bunca yıldızı ve bunlarin cevresindeki yüzlerce milyar gezegen sistemlerini kesfetmek, buralara kesif veya gozlem gezileri duzenlemek ise insanligin yüz milyonlarca yilini alacaktir. ki bu 10.000 isik yili capindaki alan, samanyolu galaksisinin kücük bir bolumunu olusturuyor. bu alani degil kolonilestirmek, sadece temel duzeyde bilgilerini iceren bir katalog olusturmak (şurası yaşam için uygun, burası değil, burada ise mümkün gibi) binlerce yil alacak bir surec.

    görülecegi uzere, sadece yakin cevremizi kesfetmeye calismak bile bize milyonlarca yil kaybettiriyor. kaldi ki, galaksiyi kolonize etmeye kalkismak, milyarlarca yilimizi aliyor.

    haa bi de galaksideki diger zeki canlilar nerede? neden bizi bulmadilar? yukaridaki aciklama yeterli olsa da, onlarca milyar yildizin cevresinde donen yuzlerce milyar gezegenden biri oldugumuzu bilmek yeterli sanirim. bu kadar soluk bir yildizin cevresindeki bir gezegeni kesfetmek, dahasinda, burada yasam oldugunu dusunmek, daha da ötesinde buradaki yasamin zeki varliklar icerdigini anlamak o kadar kolay bir sey degil. bizden cok daha ileri bir zeka formu icin bile bu cok zor.

    bakın bir örnek göstereyim. aşağıdaki linke tıklarsanız, samanyolu düzleminin çok küçük bir bölümünün fotografını göreceksiniz. sanki kumlu bir yüzeyin fotoğrafına baktığınızı sanacaksınız ama, o kum taneleri gibi görülen yüzeyin tamamı yıldızlardan oluşuyor. o üst üste binip birbirine karışmış olan; beyaz, sarı, turuncu, kırmızı, kahverengi noktaların her biri birer yıldız:
    http://www.robgendlerastropics.com/m11jmm.html
    işte çok "yıldız sistemi var, hem de çok fazla" derken bunu kastediyoruz.

    dunyanin zeki yasam formlarinca bulunmasi bu kadar zor iken, bazi bilim adamlari, dunya disi zeki canlilarla iletisime gecmek icin gonderdigimiz sinyallerin aslinda büyük bir tehlike olabilecegini de soyluyorlar. aslinda haksiz sayilmazlar, cunku dunya gibi karbon temelli yasam icin son derece uygun bir gezegen galakside cok fazla sayida bulunmuyor. yabanci varliklarin bariscil olabilecegini dusunmek biraz fazla iyimser bir yaklasim olur. cunku dunya, her yabanci irkin agzini sulandiracak kadar bulunmaz bir nimet. eski dunyanin, amerika kesfedildiginde bolgeyi kolonilestirmek icin ellerindeki ilkel silahlarla yerlilere karsi nasil bir katliama giristigini hatirlamak yeterli olur sanirim.

    bizden teknolojik olarak daha gelismis, yildizlar arasi yolculuk yapabilen varliklar, eger dünyayi kolonize etmek isterlerse, bizleri cekirdek citler gibi yok edebilirler. gelismis silah gucune sahip birkac gemi, sadece yorungesel bir bombardimanla insanligin buyuk bölümünü daha onlari gorme firsatimiz bile olmadan yok edebilir.

    bu arada gunes icin "soluk bir yildiz" dedim. bunu soyle aciklayabilirim; kafanizi yildizlarin muhtesem sekilde goruldugu bir yerde gokyuzune cevirdiginizi farzedin... gordugunuz tum yildizlar gunes'ten daha buyukler ve aralarinda gunes buyuklugunde (cok keskin gozler birkac tane gorebilir) veya daha kucuk bir yildiz yok. bunu biliyor muydunuz?

    2011 editi:
    "dunya gibi karbon temelli yasam icin son derece uygun bir gezegen galakside cok fazla sayida bulunmuyor" demiştim. fakat artık bunun böyle olmadığını biliyoruz. hemen her yıldızın çevresinde bir gezegen sistemi var ve bu sistemler içerisinde dünya benzeri şartlar sahip, güvenli yaşam kuşağında yer alan gezegen sayısının milyarlarca olduğu tahmin ediliyor. anlaşılacağı üzere, dünya öyle bulunmaz nimet falan değilmiş, benzerlerinden milyarlarca var.
  • seti projesi kapsamında uzaya "akıllı" bir takım radyo sinyalleri gönderdik, biz homo sapiens 4 milyon yıllık evrimin sonucu olarak. fermi/hart paradoksu haklı olarak soruyor: samanyolu galaksisinin büyüklüğü göz önüne alındığında * drake denklemi'ne göre en azından bir kaç tane daha bizim gibi uygarlığın radyo sinyalleri yollamış olması beklenir, neden böyle bir sinyali hala alamadık?
  • (bkz: herkes nerede)
  • "the eternal silence of these infinite spaces frightens me."
    ("bu sonsuz uzayin ebedi sessizligi beni korkutuyor.", blaise pascal, the pensees:206)
  • pek tabii antropik ilkeye dayanarak yaratılmış bir paradokstur fakat hiçbir şey bizim düşündüğümüz gibi olmak zorunda olmadığından dünya-dışı zeki yaşam formlarının da bizim düşündüğümüz gibi olmak zorunda olmadığı açıktır. yani "herkes nerede" mantığı, bana kalırsa, pek tutarlı bir mantık olmadığından zaten kendi içinde bir antinominal yapı barındırmakta. oysaki biz bütün evreni gezemiyoruz, hatta evrene dair yaptığımız pek çok gözlem bile fazlasıyla dolaylı (bkz: kütleçekimsel mikromercekleme); tabii bu gözlemlerin dolaylı olması ortaya çıkan sonuçların yanlışlandığını göstermiyor -o ayrı bir konu- fakat evrene "hakim" değiliz. evrenin bir başka noktasında bize benzer başka yaşam formları varsa onlar da bu hakimiyeti kazanmamış olabilir. hatta bizim sanayi devrimini gerçekleştirerek büyük sıçramalar yapmamızı sağlayan fosil yakıtlar ve yer altı kaynakları onların eline hiçbir zaman geçmemiş olabilir. eğer bu yaşam formları hiç gelişemediyse onları bulmamazı sağlayacak ışınımı, radyo dalgalarını falan da yayamazlar.

    biz de "e herkes nerede?" diye kalakalırız...
  • kainatta bizim dışımızda var olma olasılığı yüksek canlılık ile şu ana kadar bilinen herhangi bir temasın olmaması arasındaki uyuşmazlığını içeren paradokstur. bu paradoks kısaca şunu ifade eder: canlılığın meydana gelebilmesi gayet basittir. büyüklüğü tartışılmaz olan evrende de dünya ve benzeri yerlerin var olma olasılığı gayet yüksektir. bu yüzden dünya'da var olabilmiş bir canlılık başka bir yerde de var olabilmeli. buraya kadar paradoks açısından herhangi bir sorun mevcut değil. paradoksun devamı ve bu düşünceyi paradoks yapan şey ise can alıcı noktadır. madem durum bu; canlılığın var olabilmesi basit bir durum, o zaman neden şimdiye kadar karşılaşmadık başka bir tür ile dünya dışı. bu ilk bakıştaki çelişki astronomide uzaya yönelme adına ciddi çalışmalara sebep olmuştur, bunu da belirtmekte fayda var.

    öte yandan canlılığın var olabilmesi belki de söylenildiği gibi basit değildir. bu önkabul belki de çıkmaza sürüklüyor bu düşünceyi. bizim var olabilmemiz şanslıdır görece belki. olamaz mı, gayet de mümkündür. bununla birlikte başka her hangi bir gezegende var olmuş canlılık mevcuttur belki de ve şu ana kadar temasın kurulmaması da kurulan medeniyetle alakalıdır.

    insanlığın kurduğu medeniyet belki de evrenin bir köşesinde var olma şansı yakalamış başka bir türe göre çok daha gelişmiştir. kendimizi küçümsemememiz gerekiyor bence.
hesabın var mı? giriş yap