• (bkz: farzi mahal)
  • mutlak yapılması gereken manasına gelir, bazı hallerde kaçınılmaz tadı da alır
  • farz etmek olarak kullanıldığında diyelim ki, varsayalım ki anlamı taşır...
  • (bkz: farzi ayn)
    (bkz: farzi kifaye)
  • tdk. 1. din b. müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadet. 2. mec. yapmak zorunda kalınan şey, boyun borcu.
  • islam inancına göre allah'ın müslümanlara yapılmasını açık bir şekilde emrettiği kurallardır. bunları yapmayan inançlarına göre günah işlemiş olur.
  • 1.farzlar, nübüvvet ilminden kaynaklanır. teklif bizatihi allah'tan gelir.

    2.farzları yapana allah gelir. nafilelerde ise kul allah'a yaklaşmaya çalışır.

    3.farzları yapan kimse için ihlas şartı yoktur. farzlar dışındaki tüm ameller için(sünnetler dahil) ihlas şartı aranır. ihlası olmayan kimsenin yaptığı nafileler boşa gider. hatta boşa gitmekle de kalmaz, başına bela olur ve yolunu keser.

    4.farzları yapanda nübüvvet kemalinden küçük de olsa bir pay hasıl olur. bu pay onu direkt cennete bağlar.

    5.nafileler ise nübüvvet ile değil velayet ile ilgilidir. velayet toplumsal bir olgu değildir, bugünkü tabirle bir kişisel gelişim yoludur. sünnetler velayet-i kübra denilen peygambere ve sahabeye has özel ve çok yüksek bir kişisel gelişim yolunun çalışmalarıdır. günümüz insanının o yolda gitmesi hemen hemen mümkün değildir.

    6.tasavvuf ilmi ile açılan velayet(kişisel gelişim yolu), peygamber ve sahabenin yolundan başkadır. ona göre oldukça düşük mertebelidir. harikaları ve olağanüstü halleri çoktur ama bu onun yüksekliğinden değil düşüklüğünden ileri gelir. tasavvufun olağanüstü hallerinden sahabenin haberi bile yoktur.

    7.ilmin ve marifetin seviyesi düştükçe, sekr/sarhoşluk artar. olağanüstü haller çokça görünür olur. seviye yükseldikçe ayıklık artar ve beşeriyet ağır basar. haller görünürde sıradanlaşır ama özde derinleşir.

    8.farzlar haricindeki amelleri kitlelere empoze etmek son derece zararlıdır. nafileler ancak o şuura ve o seviyeye gelen veli zatların fazladan bir uğraşısı olabilir. mesela 4 rekatlık yatsı namazını 13 rekat yapmak, buna bir de tesbihat eklemek, zaman içinde namazın tümden terk edilmesi sonucunu doğuracaktır. halbuki sünnet dahil herhangi bir nafilenin farzlar yanında kıymeti yoktur. denize nispetle damla bile değildirler.
  • eğer ibadet farz olmasaydı, insanlar allah'a yönelmezlerdi bence. insanın nefsi ancak ciddi bir uyarıdan, üst makamdan aldığı emirden anlar.
    insanlar yapabilecek bir halde olsalardı bence farz diye bir şey olmazdı. insanların nefsinin imana, islama direnmesi nedeniyle farzlar var diye düşünüyorum...
    yani allah, insanlar helak olmak için direnselerde onları zorla kurtarıyor (el cebbar isminin tecellisi). insanların kurtulması için farzları nasip etmiş... insanlara farzı nasip etmeseydi, bunu bildirmeseydi çoğu insan imansız yaşayıp imansız ölüp giderdi...
    farz diye bir zorunluluğumuz olmasaydı yalnızca sünnetler olsaydı çoğu kişi sünnetleri bile yapmazdı diye düşünüyorum...
    nefs ancak resmiyetten, zorunda olmaktan, üst makamdan gelen emirden laf anlar.
  • eğer farzlar olmasaydı, insan müslüman bile olsa dünyanın işlerine dalardı, allah'ı unuturdu... dünyada yığınla meşgale varken marifet ile uğraşmak çok önemli...
  • farz demek, mecburiyet demek değildir. hakk'a yanaşmak için muhakkak şart olan şeye farz denir. hakk'a yanaşmanın edebi ve usulüdür; bunsuz olmaz demektir.
    ---ibn arabi---
hesabın var mı? giriş yap