• ally mcbeal'in bir bolumundeki dava konularindan biri.
    (bkz: bir de cumle kurabilsem)
  • günümüzde ne yazıkki toplumumuz tarafından hala suç kapsamında bulunmayan lakin kanunlar çerçevesinde suç sayılan buna karşın o mülkün temeli ise bu da şahsın temeli mantığı ile pek de dava konusu olamayan eylem.
  • "tecavüz ettiği kadınla evlenene özgürlük bedava" anlayışındaki bir hukuk sistemini savunanların çoğunlukta olduğu bir ülkede, suç olarak kabul edilmesi lafta kalacak acı vaka.
  • evlilik sahiplik üzerinden bilince sokulmuş bir kurumdur. yani evlenildiğinde, evlenen kişiler birbirlerine sahip olurlar. oysa kişinin iradesi bulunan özgür bir canlı olması bir yana, genel kanı evlilikte de, erkeğin kadını sahiplenmesi yönündedir.

    toplum, kadının, evlilikte güçsüz veya zayıf veya sahiplenilen pozisyonunda olmasını, "olur mu canım o senin kocan sever de, döver de", "tecavüz olmaz, o senin kanuni kocan" gibi baştansavma deyimlerle perçinler. netice itibariyle toplum üyeleri, hem erkek korkusundan, hem kendilerinin de dahil oldukları "tecavüz" belasını kendilerine itiraf etme cesaretine sahip olmadıklarından, hem de bu durumla uğraşmak, duruma karışmak istemediklerinden, kısaca net olarak kaygılar yüzünden, durumu, "bir şey olmaz, olmaz öyle şey, siz karı-kocasınız" körlüğüyle geçiştirmeyi seçer ve öğretirler.

    evli olmayan her insanın, her an sevişmek ya da bir sevişene maruz kalmak istemeyeceği doğallığıyla, evlenmiş ve halen de özgür irade sahibi olan, kendi doğası bulunan her insan, sevişmek veya sevişene maruz kalmak istemeyebilir. bu durumda, onun bir sevişmeye zorlanması, "sevişiyor" durumunda kalması, göz yumması, toplum baskıları nedeniyle buna göz yumması, bir tecavüze maruz kalmasıdır.

    evlilik içi tecavüz vardır, yaygındır, bu sadece evlilik içi değil, ilişki içi tecavüz biçiminde de kendini göstermekte ve yasal olarak ve toplum yasaları tarafından tanınmamış, kolay tanınmayan bir durum olması nedeniyle derinlerde olup bitmekte ve direkt olarak kimlikleri, benlikleri, yaşam biçimlerini ve ruhları etkilemektedir.

    aynı biçimde sevişmek istemeyen bir kişiyle seviştiğini bilmek de aynı derece ağır, vurucu, etkileyicidir kimi kişiler için ve onlar için de "tecavüz etmişim" hissi yaratabilir. bunlardan dolayı herkes karşı koyma hakkını, "istemiyorum" deme hakkını kullanmalı; doğası gereği, beynindeki kanın cinsel uzuvlarına akın etmesiyle kendinden geçip, "dur, yapma"dan anlayamayacak, karşısındaki insan istemediğinde sevilip sevilmediğini, kendi cinselliğini sorgulamaya başlayabilecek insan doğallığı, insanın sevişmek istemeyeceğinin de "doğal" olabileceğini kabullenmeli, hoş görmelidir.

    sonra da yoruluyorum zaten anlatmaktan.
  • metro'da kulakmisafiri olduğum kısa bir anektodu neşredeceğim konu..
    ülkemizde bu konuya bakış açısının hangi pencerelerden olduğuna işaret eder sanıyorum, türbanlı bir kız ve annesi arasında geçiyor diyalog, kız 17-18 lerde, yani bir kesime göre evlenme çağına çoktan gelmiş, oysa daha cocuk. kız annesine ''ama anne ya kocam başımı açmamı isterse, ben ne yapacağım, o istedi diye açarsam günah olur mu?'' benzeri bir soru sordu, annenin verdiği cevap şu;

    - önce allah'ın sonra kocanın dediğini yapacaksın..

    biz kızlarımızı bu yaklaşımla büyütürsek evlilik içi olanlar zavallı insanların halet-i ruhiyelerinde derin çizikler açar durur, elden de bir şey gelmez...
    sorun beyinlerde..
  • asmalı konakve sıla gibi dizilerde işleniş şekliyle "öpünce geçer" havası yaratılan olay...
  • evlilikte cinselliğin karılık veya kocalık olarak görüldüğü; cinselliğin bir sevgi gösterme, yakınlıktan ziyade bir görev olarak görüldüğü toplumumuzda varlığı devamlı yadsınan hadise.

    evlilik içi tecavüzün bir başka boyutuna gelindiğinde;

    - kızların başlık parası için yaşlı adamlarla evlendirildiği
    - kızların evlilik kararlarının kendilerini dışında herkesin verdiği
    - çocuk yaşta kızların evlendirildiği
    - hala görücü usulu diye bir hadisenin olduğu;
    - koca evinin, baba evinden kaçış olarak görüldüğü,
    - cinselliğin dilimize yerleşen haliyle bile bas bas "ben bir cezalandırma aracıyım"; - sikerim, yaparım, beceririmde olduğu gib - bağırdığı toplumumuzda normaldir ve sanıldığından yaygındır.
  • bir çok ülkede 90'ların başında(şu an hatırlayabildiğim ingiltere var mesela 1992) suç kapsamına alınan bu eylem türkiye'de de nihayet -yoğun çabalar sonucu- 1 haziran 2005 itibariyle suç sayılmaya başlanmıştır.
  • ingiltere’de islami şeriat konseyi'nin verdiği fetva'ya göre "olmaz öyle şey."

    http://www.haberturk.com/…4-evlilikte-tecavuz-olmaz
  • akıl sır almayan erkek şerefsizliğidir. ulan o senin karın, kadının. böyle bir şerefsizlik yaptıktan sonra nasıl yüzüne bakacaksın, nasıl kahvaltı edeceksin, gezmeye gittiğin zaman, misafir geldiği zaman ne bileyim hiç utanmayacak mısın?

    karımdır malımdır diye düşünmektir bunun nedeni. insanın aklına başka bir neden gelmiyor.

    tabi burada kadına da iş düşüyor. böyle bir şerefsizliğe karşı daha evliliğin başında kadın kendi otaritesini kurmalı. döverse severde diye düşünen kadının evlilik içi şiddet ve tecavüze uğraması daha büyük bir ihtimaldir.

    ekonomik özgürlük belki de en önemli savunma direklerinden biridir.
hesabın var mı? giriş yap