• lafın bittiğine delalettir bu kelamlar bütünü..

    "olmadı..
    kalbim bunu saymadı
    postadan tek bir mektup çıkmadı
    gözlerim bir gün uyku tutmadı
    olmadı olmadı olmadı
    annesi doğru bulmadı*
    olmadı olmadı olmadı
    telefonu bile açmadı
    eveleme geveleme develeme bitti
    kitabına uymadı uymadı gitti
    jetonum yoktu aramadı geçti
    velhasıl bitti*

    olmadı
    elegüne karşı olmadı
    verdiği adreslerde çıkmadı
    uymadı hesap kitap tutmadı
    e olmadı...
    mum gibi söndü yanmadı..
    olmadı olmadı olmadı
    gürültüye gitti...
    eveleme... kem küm ka.. düm tek ka..
    velhasıl bitti*"
    *

    sözlerinden müteşekkil bir eski nazan öncel şarkısı
  • biten bir aşkın ardından dinlenebilecek* çok az şarkı wardır, bu hayat size dar geliyorsa gidin atın kendiniz alçak bi yerden ama herşeye rağmen yaşamayı ciddiye alıyor we kendinizi sewiyorsanız bu şarkıyı es geçemezsiniz...

    kesin jetonu bitmiştir, yoksa neden aramasın ki dedirtir size,
    annesine küfrettirir,
    sorunun mumda yada yanlış adresler de olduğunu düşündürtür...

    "jetonum yoktu aramadı geçti" değil " jetonu mu yoktu aramadı geçti" dir. *
  • oldukca neseli bir melodi ve ucari sözlerle maksimum derecede can yakici olmasiyla sasirtan nazan öncel sarkisidir. özellikle jetonu mu yoktu aramadi gitti kismindaki naiflikle yarim agiz gülümsetir ve cidden can yakar...tehlikleri sarkilardandir bu yönüyle.
  • yeni nesil asklara cevirisi yapıldıgında "kontoru yoktu aramadı gecti" seklinde karsılıgını buldugumuz, lakin bu, biten ask sonrası dinlenen ilk sarkıdaki tadı hiç bir sarkıda bulamadıgımız naz sarkısı. bu sarkının sözleri, melodisi, nesesi, kabullenişi bir yana nazan öncel'in vurguları, kendine has yorumu harikadır.

    "olmadııı..
    kalbim bunu saymadıı.."
  • doksanların herhangibir yerinde aşk yaşadıysanız, bu şarkı size eşlik etmiştir. doksanlara ait bir "aşk yaşayamama" sorununuz varsa bile, size eşlik edecek parçadır bu. daha güzeli gelmemiştir. daha geniş anlatımlı sözler doğmamış ve doğrulmayacaktır.

    hem naz, hem sitem, hem kırılganlık, hem boşvermişlik bir parçaya sığar mı, şığarmış kardeşim..
  • radyoda dinlerken hüzünlendiğim günleri hatırlatan şarkı. nazan öncel' i bu şarkılarıyla sevmiştik; çocuktuk, gençtik daha, ilk özel radyolarda, hatta discolarda bile çalınan bir şarkıydı.
  • eski nazan öncel ile yeni nazan öncel karşılaştırmasında baz alınacak parçalardan biridir. eski nazan öncel şarkıları ne kadar bir tarzı yansıtıyorsa yenileri o kadar kendi tarzından uzaktır. sözleri, müziği ile arada açıp eskileri yad etmek için güzeldir.
  • insanın bahaneler uydurup sonra durmadan kendini aksine ikna etmeye çabalaması, bir hayalin can çekişmesi gibidir. sanki o debelenme anlarına dair sazlar ve sözler bütünü bu şarkı.
    herhalde yeniden doğacağına yürekten inanmış ki bu kadar rahat söylüyor şarkıyı.
  • uyanacağım kırç'lı, kırağılı bir aralık cumartesisine selamımdır.

    referanslı hislenince götüm's razor (affet ockham) pek konuşulmaz:

    “60lı yılların ortasından itibaren, warhol yıllar ilerledikçe giderek daha kötü bir sanatçı haline geldi, zira sembollerin statüsü artan biçimde aşındı. geriye sadece boşluk ve sıkıntı kaldı: bazen sıkılmayı seviyorum, bazen sevmiyorum - bu, içinde bulunduğum halet-i ruhiyeye bağlı. herkes bunun nasıl olduğunu bilir, kimi günler saatler boyu oturup pencereden bakarız ve kimi günler bir saniye bile yerimizde duramayız. çoğu kez bana “sıkıcı şeyleri seviyorum” dediğimi hatırlatırlar. pekâlâ, bunu dedim ve böyle düşünüyordum. ama bu, bu şeylerden sıkılmadığım anlamına gelmez. tabii ki, benim sıkıcı bulduklarımı illâki başkaları da sıkıcı buluyor değil, çünkü ben televizyonda asla popüler yayınları izlemeye dayanamam, zira bunlar esasen daima aynı kurgular, aynı planlar, aynı montajlar olur. görünüşe göre, insanların çoğu, ayrıntılar farklı olduğu sürece aynı şeyleri izlemeye bayılıyor. ama ben tam tersiyim. eğer bir önceki günkü şeyin aynısını izlemek için oturursam, bunun esasen aynı şey olmasını istemem - bunun tam olarak aynı şey olmasını isterim. çünkü aynı şeye ne kadar çok bakarsak, anlam o kadar çok ortadan kalkar, kendimizi o kadar iyi ve boş hissederiz.” -a philosophy of boredom, lars fr. h. svendsen.

    doksanların nazan öncel'inin sebep olduğu kaşındıran melankoliyi tek seferde kalbin içerisine yerleştiriniz. tabii paltonuzun yakalarını da kaldırınız.
  • biris en sevdigin sarki ne diyince bi heyecan basar beni.. guzel bi cevap vereyim, aman dur bi dusuneyim, hayda lan o son dinledigimin adi neydi vs. gibi dusunceler beynimde carpisir bi anda.. noronlarim polarize olur, yuzum kizarir..

    sonunda da sikik bi cevap veririm.. sanki yarisma amk! bugun sakin kafayla dusundum.. evet benim dunyada en sevdigim sarki bu.. aralarda acip dinledigim, moralim bozukken degil de, kafam / keyfim iyiyken dinledigim, yerlerde sarhos suruklenirken yuksek sesle soyledigim sarki bu..

    nazan oncel samimiyeti, surrealizmi kokuyo buram buram.. bana da olur aynisi.. boyle cok gaza gelip delice derin bisi soylemek isterim de, agzimdan " aksama ne yemek var lan? " lafi cikar..

    heh iste o zamanlarin sarkisi.. ne zaman asabim bozulsa, 7/24 dinledigim icli derinsel sarkilari birakir acarim eveleme develemeyi.

    bi de biraz cenabetlerin, biraz sanssizlarin kafa sarkisidir bu.. elleri sertce cirmali olmadi derken.. cok hazirlanan, olm bugun acilicam diye gaza gelinen o bi kac saniyede telefondan su ses cikmistir cok defa hayatlarinda bunlarin "aradiginiz kisiye ...... " boyle bu isler iste..

    "olmadi olmadi olmadi, telefonu bile acmadi"
hesabın var mı? giriş yap