• 1900lerin ilk yıllarında kemeraltlarında dolaşırken ticaret dışı bir yeteneğini farkederek genova kütüphanelerinde bariton ernesto sivori'den şan dersleri alarak croce ve gentile felsefesi çalışarak ilk şiir kitabını "mürekkep balığı kemikleri" ni yazdı. tek bir genel yasa keşfetmişti: her kazanç, insanoğlunun her ilerlemesi başka yönlere eşdeğer kayıplarla dengelenir, olası insan mutluluğu toplamı (levinas ve heidegger'de ölümün olanaksızlığı ama blanchot'da gece olasılığı) değişmeden kalır. aklın akıldışı birşeylerle çarpmasından doğan dizeler cam kırıklarının kanatmadan nasıl ilerlettiğini var ile yok arasında nasıl bir hayaleti doğurduklarını anlatan dizeler , luca vernizzi'nin renklerindeki öğle üzeri gölgeler, leopardi'den ödünç alınmış katı bir hiçlik, sonradan antonioni evrenine ulaşacak olan düşkırıklığı ve iletişimsizlik özüyle anlaşılmaz bir kader, çıplak ve kavruk manzaralar, kurumuş ve bozulmuş şeyler, yaşamak ağrısının üstüne başka bir ağrı gibi konan demir tadında bir mutluluk, kopuk bir ilmek, alay eden bir sadelik, tuzaklardan sakınmadan yaşayan bir cesaretin soğuk gözyaşları..

    portami il girasole ch'io lo trapianti
    nel terreno bruciato dal salino
    e mostri tuttuo il giorno agli azzurri specchianti
    del cielo l'ansieta del suo volto giallino

    (bana ayçiçeği getir dikeyim onu
    tuzla kavrulmuş toprağa
    ve bütün gün sarı yüzünün sıkıntısını göstersin
    gökyüzünün pırıltılı maviliklerine)
  • nobel odullu italyan sair. 1896-1981 yillari arasinda yasadi. 1915'te birinci dunya savasi'na katildi. savastan sonra cenova'ya dondu. sairligi yaninda cevirmenlik ve elestirmenlik yapti. 1939-1946 yillari arasinda tirmanan fasist eylemler nedeniyle sessiz bir karsi koyma ile yasadi. bu yillar onun icin tam bir sessizlik icinde gecti. sonrasinda gazete yazarligi yapti. 1966'da senatorluge atandi. 1975'te nobel odulunun sahibi oldu. 1981'de oldu.
    ayrintili biyografisini; 'http://nobelprize.org/…eates/1975/montale-bio.html' adresinden de okumak mumkundur.

    ''uzanmak gölgesine soluk ve dalgın'' siiri:

    uzanmak gölgesine soluk ve dalgın
    güneşten kızgın bir bostan duvarının,
    dinlemek böğürtlen dikenlerinin arasından
    tarlakuşlarının şakımasını, hışırtısını yılanların

    toprağın çatlağında, burçakotlarında ya da,
    izlemek kırmızı karınca dizilerini,
    kâh dağılan, kâh toplaşıveren
    başak kümeciklerinin üzerine.

    gözlemek dallar arasından, çırpınışını
    denizin uzaklarda, pul pul
    yükselirken ağaçsız tepelerden
    ağustos böceklerinin titreyen şarkısı.

    ve dolaşırken göz kamaştıran güneşte
    hissetmek hüzünlü bir hayretle
    nasıl da benzediğini, hayatın ve acılarının,
    üstü cam kırıklarıyla kaplı
    şu duvar boyunca yürümeye.
  • xenia isimli bir siir kitabi vardir. guzeldir. egemen berkoz cevirisiyle turkce'de yer alir.
  • benim için en büyük italyan şairidir.

    yurdumuzda -özellikle çevrili şiirlerinin azlığından- nobel ödülü öncesinde pek tanınmayan, ama nobel ödülü'nden sonra, özellikle son yıllarda gittikçe daha çok tanınmaya başlayan bir ozan. montale siyasal, güdümlü bir ozan değildir. yaşamı da faşizme kesin tavrın dışında pek renkli değildir. ama şu kesin bir gerçektir ki, o ozanlığından, inandığı şiir anlayışından, usanmadığı şiir işçiliğinden, şiirin içinde yaşama yalnızlığından ödün vermemiştir.

    güncel ve çevresel dalgalanmalara uyarak şiirini düzenleyen, rüzgâra göre şiirine yön veren, kaypak, kişiliksiz, tutarsız bir ozan değildir. o her şeyden önce, insanlığın acısıyla birlikte, "ozanlığın çilesini çekmek" için doğmuş gibidir.

    bağırıp şamata çıkarmadan, az konuşan ortalarda çok görünmeyen bir yazar. bir şiir kaçağıdır montale... ama bu kaçış şiirin umarsız yalnızlığına kaçıştır. bu yalnızlığını bilgisiyle, yeteneğiyle, derin iç deneyleriyle işleye işleye, damıta damıta, tehlikeli asitlerle oynayan bir laboratuvar işçisi gibi, kendi içinde anlam dolu, billûrlaşmış dünyalar kurmuştur.

    montale' in şiirlerinde hemen her dizesinde beliren "yaşamak ağrısı" insanın yalnızlığını / nesnelerle çarpışmalara girerek azaltma çabası sezeriz.

    yaşam deneylerini ve görüşlerini yırtıcı bir içtenlikle şiirleriyle iletir bize. o'nun şiirleri çoğunluk bireyin sorunlarına yöneliktir.

    o duygulanmayı, hep şiirsel anlama yönelik bir işçilikle öldürdükten sonra, yeni bir duyarlık, derin bir sertlik, müziksel bir duruluk yaratan, genellikle bireyin içsel ve varoluş sorunlarını evrensel bir açılımla anlatan bir ozandır. bu nedenle o’ nun şiirlerine girmek oldukça zordur.

    şimdi o’nun şiir konusunda söylediklerine göz atalım:

    “şiir tek bir kalem aracılığıyla gerçekleşen, pek masrafı olmayan, fazla kimseyi ilgilendirmeyen en ucuz sanattır .”

    “şiirlerimin ana temaları çoğu kez kötümserliğin ana temeli üzerine yerleşen aşk ve yalnızlıktır. ancak bu kötümserlik, insanlardan kaçış şeklinde yorumlanamaz. olumsuzluğun ardında insanlığın yüceliği ve yaşamın değeri gizlenmektedir.”

    “şiir belirli bir mesaj getirmek zorunda değildir. benim anlayışıma göre şiir, umudu çağırır; bir çağrı kartıdır o. insanı umuda götürebilecek açık bir kart.”

    “ozanlar fırsatları değerlendirmelidir. şiirler, fırsatlardan doğar. 1939'da yayımlanan şiir kitabımın adını “rastlantılar” koymuştum. kişisel deneylere dayanan fırsatlar önemlidir hayatta. şiire de bu fırsatlar biçim verir.”

    “şiirlerimde dante’ nin biçimini kullanıyorum. modern italyan şiirini geliştirmek için kendime özgü bir stil uyguluyorum. bu yapımı “aşk ve yalnızlık” aracılığıyla gerçekleştirdiğime inanıyorum. benim temel dileklerim bunlar.”

    mürekkepbalığı kemikleri

    3.

    hep aklımda gülüşün, duru bir su benim için o,
    rasgele görülmüş bir su taşlığında bir kumsalın,
    bir sarmaşığın kendini seyrettiği ufak ayna;
    ve her şeyi bir beyaz göğün kucaklaması, yalın.

    anımdır işte bu benim; bilemem ki, ey uzak sen,
    ya özgür bir ruh yüzünde tertemiz açan kendini,
    ya dolaştıranlardansın bitik dünyanın derdini,
    ya da acılarını tılsım gibi gezdirenlerden.

    ama şunu diyebilirim, düşüncen batık bir yüz
    ve hevesler, üzüntüler durgun bir denizde yitik,
    ve sızar görünüşün yavaşça külrengi belleğime
    körpe bir palmiyenin yukarısı gibi düz, dimdik.

    8.

    bilirim en acımasız dudak bükülmesinin
    en aldırışsız yüzden geçtiği zamanları:
    görünmeyen bir keder belirir bir an için,
    sokakta varmaz onun farkına kalabalık.

    göstermeyin boşuna, sözlerim, açık açık,
    gizli ısırığı, yürekte esen rüzgârı.
    susmayı bilenindir en haklı neden, varsa,
    bir barış şarkısıdır hıçkıran şarkılarsa.
  • yaşamla kavgamızı, insan yalnızlığını donuk ve kapalı anlatımıyla gerçekleyen italyan şair. düş kurmaz hayallere dalmaz. gerçektir.

    "ancak bu yitikler saatinde
    kupkuru dalgaların tembelleşen
    oyununda / anlıyorsun ya,
    fırlatmayalım dipsiz bir uçuruma
    başıboş yaşamlarımızı."
  • bir ıslık çalışmıştık öbür dünya için
    bir işaret, tanımak için birbirimizi.
    çalmayı deniyorum umarak
    çoktan ölmüşüz hepimiz de farkında değilmişiz
  • güneşin yelesi yapışıyordu
    bahçelerin bitkilerine; kıyıda
    duruyordu bir sandal uyuşuk, tembel.

    yaymıyordu hiçbir ses günü
    (…)
    sessizlik yutuyordu her şeyi
    durmamıştı bizim teknemiz,
    yarıyordu kumları ilerlerken, nicedir
    (…)

    yeryüzü ağzına kadar dolu bir küptü şimdi,
    eriyen ağırlık gözkamaşmasında,
    alev karanlığın köpüğüydü,
    oyuluyordu çukur öyle derine
    demirlemek için, bizim için
    ____________________fışkırdığı an
    bir şeyler çevrede, kapattı hendek
    iki yan duvarını, yitmemişti hiçbir şey,
    ve dudağının sesiyle uyandım ben

    (…)

    eugenio montale
    çev: sait maden
  • "tarih, söylendiği kadar tahripkâr değildir. yeraltı geçitleri, dehlizler, çukurlar ve saklanacak yerler bırakır."
  • the hope of even seeing you again was leaving me; and ı asked myself if this which closes off all sense of you from me, this screen of images, is marked by death, or if, out of the past, but deformed and diminished, it entails some hash.of yours: (under the arcades, at modena, a servant in gold braid dragged two jackals on a leash).
  • benim için; çaresizliği aşıp, artık kabullendiğimiz anların şairidir.

    camus, kara veba ve oran şehrini hatırlatır bana.
hesabın var mı? giriş yap