eristik diyalektik
-
arthur schopenhauer'in haklı çıkma sanatı alt başlığıyla sel yayıncılık'tan çıkan kitabı.
orijinal adı: eristische dialektik - die kunst, recht zu behalten. -
çöküşü ve/veya ideal kullanımı aşağıdadır.
- çalıyorsunuz!
+ yalancı darbeci türbanlı bacımız!
- çalıyorsunuz videolar, ses kayıtları, tapeler...
+ montaj, dublaj, camide seks, türbanlı bacımız... -
arthur schopenhauer'ın aşağıdaki 38 hileyi açıkladığı çalışması.
1- genişletme
2- eşadlılık
3- mutlaklaştırma
4- oyunu gizleme
5- yanlış önerme kullanma
6- kanıtı varsayma
7- bir anda çok soru sorma
8- kızdırma
9- soru sırasını karıştırma
10- zıddını sorma
11- sonucu sormama
12- isim seçme
13- tezat sunma
14- zafer narası atma
15- tez ekleme
16- zorluk çıkarma
17- ince ayrım
18- tartışmayı kesme
19- genel düzeye kayma
20- sonucu söyleme
21- kendi silahıyla vurma
22- önermeleri özdeş sayma
23- abartmaya zorlama
24- sonuç uydurma
25- karşı örnek uydurma
26- gerekçeyi terse çevirme
27 - öfkede zaaf arama
28- tribünlere oynama
29- saptırma
30- neden yerine otorite gösterme
31- anlamazdan gelme
32- etiketleme
33- sonucu inkar etme
34- zayıf noktada inkar etme
35- taraf tutma
36- laf kalabalığı yapma
37- yanlış kanıttan yararlanma
38- kişiselleştirme -
notlar
1. antik dönemde mantık ve diyalektik çoğunlukla eş anlamlı kullanılırdı, günümüzde de öyle.
2. "eristik" aynı şeyi anlatan biraz daha sert bir sözcük sayılır, diogenes laertius'a göre. aristoteles retorik ve diyalektiği birlikte düşünmüş, amaçlarının inandırma olduğunu belirtmişti. diğer yandan, amaçları gerçek olan analitik (mantık) ile felsefeyi de bir tuttu. diyalektik bir konuşma sanatıdır, onun aracılığıyla bir şey çürütülür ya da ileri sürülüp ispatlanır ve bu konuşmacıların soru ve cevaplarıyla yapılır. gerçekten de aristoteles şu ayrımı yapmaktadır:
1. tartışma götürmez doğrulukta sonuçlara varmanın teorisi ya da yöntemi olarak mantık veya analitik;
2. doğru kabul edilen, doğru sayılan, kabul gören kanılar, olası şeyler sonuçların, yani kendi başlarına yanlışlıkları da, doğrulukları da kesin sayılmayan sonuçların (çünkü önemli olan bu değildir) yöntemi veya diyalektik. ama bu aslında haklı olalım veya olmayalım haklı çıkma sanatından başka nedir ki? böyle bir sanat, içeriğe önem vermeden sadece görünüşte doğruya ulaşmakla ilgilenir. dolayısıyla, yukarıda belirttiğim gibidir. bu şekilde mantıksal ve diyalektik sonuçları ayırt eden aristoteles, bunlara 3.eristik ve 4.sofistik sonuçları da ekler. eristikte çıkarsamanın biçimi doğrudur ama önermelerin kendileri, yani içerik gerçeğe uymaz sadece doğru görünürler. sofistikte ise çıkarım biçimi yanlıştır ama doğru gibi görünür. aslında bunlardan son üçü, eristik diyalektiğe dahil edilmelidir, çünkü hepsi de nesnel doğrunun değil, sadece görünüşte doğrunun peşindedir; doğruyu önemsemezler, amaçları haklı çıkmak, zafer kazanmaktır. aristoteles'in sofistik çıkarımlar üzerine kitabı diğerlerinden ayrı olarak sonradan hazırlanmıştı. diyalektiğin son kitabıydı. -
arthur schopenhauer'in 38 hile yoluyla bir tartışmadan nasıl galip çıkılacağını anlattığı eseridir.
diyalektik bir konuşma sanatıdır ve onun aracılığıyla bir önerme çürütülür yada ileri sürülüp ispatlanır ve bu konuşmacıların soru ve cavaplarıyla yapılır. diyalektik bir akıl yürütme yöntemidir.
yunanca eris kelimesinden (yunan mitolojisinde anlaşmazlık tanrıçası) gelen eristik ise kazanma amaçlı tartışma bilgisi, tartışmaları kazanma sanatıdır. tartışmayı gerçeğe ve doğruya ulaşma aracı değil haklı çıkma amacı sayan felsefe yöntemidir.
schopenhauer'in oldukça makyavelci görünen 38 maddesi, tartışmada savunduğu şey doğru olduğu halde hileli argümanlara kurban gidenler için kullanışlı bir bilgi oluşturur.
giriş bölümünde, tartışırken objektif doğruyu dikkate almamayı salık verirken son maddede şu sözler yer alır:
"yalnızca iyi tanıdığın, saçma sapan şeyleri savunmayacak kadar anlama yetisine sahip olduğunu ve utanılacak durumlara düşmeyeceğini bildiğin kişilerle tartış; otoritenin dikte ettiklerine göre değil, nedenlere, gerekçelere dayanarak tartışmayı bilenlerle; sunulan nedenleri dinleyip dikkate alanlarla; ve nihayet, gerçeğe değer veren, karşı tarafın ağzından bile olsa iyi nedenleri memnuniyetle dinleyen ve doğruyu karşı taraf söylediğinde, yani kendisi haksız olduğunda da bunu hazmedebilecek kadar adalet duygusuna sahip olanlarla tartış. demek ki yüz kişi içinde tartışmaya layık bir kişi bile zor çıkar. geri kalanı ise bırakın ne isterlerse onu konuşsunlar, çünkü budalalık insan hakkıdır." -
19. yüzyıl felsefesinin önemli figürlerinden, kant’ın öğrencisi, alman filozof arthur schopenhauer, 1830'da kaleme aldığı bu metinde, kökleri antik yunan felsefesine uzanan, tartışmalarda her koşulda haklı çıkma sanatı olan "eristik diyalektik" yöntemini anlattığı kitabıdır. kitabın alt başlığı, haklı çıkma sanatı'dır
-
birkaç gündür okuduğum kitap. sürekli çantamda taşıyorum. boş bulduğum hemen küçük bir anda bile tekrar tekrar okuyorum. jimnastik oluyor bir yerde.
bunu okumaya başlamamla hem kendimle ilgili hem de arkadaşlarımın bir argüman sunarken hangi yollara başvurduklariyla ilgili bir aydınlanma yaşadım. öncesinde fark etmemiş olsam da bu yöntemlerden bazılarını kullanıyor olduğumu gördüm. ama per fas et nefas yani haklı da olsan haksız da olsan haklı olmak için çabalamak ve doğru olanla ilgilenmeyip - çünkü bu felsefenin işi - görünüşe ya da içeriğe hakim olarak haklı çıkmaya çalışmak ahlaklı bir davranış mıdır?
bu arada hile 2 ile "ahlaklı" kelimesi de çürütülebilir. -
"eristik diyalektik tartışma sanatıdır, daha doğrusu haklı çıkacak şekilde tartışmaktır. insan bir davada nesnel olarak haklı olabilir ama tanıklık edenlerin, izleyenlerin gözünde ve bazen de kendi gözünde haksız çıkması mümkündür."
tanımla başlayan kitapta sunuş kısmından, diyalektik-mantık ayrımından sonra münazaralarda kullanmamız için 38 tane hile sunuluyor. bazılarının bilindik olmasının ötesinde işe yarayabilecek taktikler, çoğu örnekte aristo'ya atıf yapılarak veriliyor.
ve yazar haksızken bile haklılık arayışının kaynağını sorguluyor: "peki, bu nereden geliyor? bana göre insan soyunda bulunan doğal kötülükten geliyor. doğamızda bu olmasa temelden dürüst olurduk ve dolayısıyla her tartışmada sadece hakikati gün ışığına çıkarmaktan başka bir amacımız olmazdı..." -
tartışan kişi doğruluk kaygısından ziyade zafer kazanma güdüsü sebebiyle tartışmada hilekarlığa neredeyse mecbur kalır. bu süreçte insanın anlama yetisinin zaafı ve istencinin sapkınlığı birbirini karşılıklı olarak desteklemektedir. peki neden böyle? schopenhauer'e göre daha önceki entrylerde bahsedildiği gibi bu davranışın sebebi insan soyunun kötülüğünden gelmektedir.
-
tu quoque argümantasyondur.
senteze ulaşmak yerine tezin, antitezin amına koymaya çalışmak olarak ifade edilebilir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap