• dilimize yerleşmiş birçok kelimenin adı o nesneyi icadeden ya da o işi ilk yapan kişiden gelmekteymiş
    hassas filmi icad eden george "kodak" eastman; elektrikli telgrafı ve nokta ve çizgilerden oluşan telgraf alfabesini bulan samuel finley morse; otomatik tabancayı icad eden john browning;
    giyotini icadeden fransız milletvekili ve hekim joseph guillotin (ki az kalsın kendi icadıyla idam ediliyormuş); misketli top mermisini bulan henri shrapnel; aerodinamik ve ses hızı konusunda çalışmalarıyla ünlü ernst mach; buluşlarına isimlerini veren ünlüler ama bunlardan daha ilginç olanları gerçekleştirdikleri olaylara ismini veren kişiler bence mesela...

    linç etmek suçluyu hemen yargılayıp cezalandırmaktan ibaret olan mahkeme usulünü ortaya atan amerikalı yargıç lynchden geliyor.
    bir kuruluşa baskı yapmak amacıyla onunla her türlü ilişkiyi kesmek anlamına gelen boykot etme charles cunningham boycott'un isminden geliyor irlandalı zorba bir toprak sahibi olan boycott boykot edilmiş ilk kişi.
    silüet sözcüğü fransız maliye bakanlığı müfettişi étienne de silhouette'den geliyor. emekli aylıklarını indirmek ve soylulardan toprak vergisi almak isteyen bu müfettişi soylular "siluet tipi elbise" dedikleri dapdar ve son derece sade elbiseler giyerek protesto etmişler. birkaç çizgiden oluşan, uzun boylu derinliği ve detayları olmayan insan resimlerine bu kişinin adı verlimiş.

    not: lacrima'nın potemkin koyu entrysinden alınan gazla ve eski örümcek adam bölüm arası bilgilerinin derlenmesi ile yazılmış bir entrydir.
  • cagdas yunanca'da soyadi anlamina gelen eponymosözcügüyle yakinen iliskili olduguna inandigim sözcük.
  • eponymler hakkinda cok az bilinen bir gercek de, bu kavramin mucidinin 18. yuzyilda iskocya'da yasayan charles eponym oldugudur. yari zamanli ciftcilik ve tam zamanli aristokratlikla gecinen bu aile babasinin odunc aldigi ya da komsularindan caldigi alet edavati asil sahibinin adiyla anma huyu (komsusundan aldigi usturaya "occam'in usturasi" demesi gibi), eponym sozcugune isim babaligi ederek olumsuzlesmesinin de onunu acmistir.

    bugune bugun politik, ekonomik ve/veya ideolojik anlasmazliklarimizi kalasnikof tufekler kullanarak kisa surede cozebiliyorsak, sezaryen dogumla basladigimiz yasamlarimizi giyotinde verdigimiz son nefesle nihayetlendirebiliyorsak, bu etimolojik refahi ve linguistik cesitliligi kleptoman bir iskoc asilzadesine borclu oldugumuzu hatirlayalim..

    bu arada bilmem soyadi parkinson olan birisinin (misal, "behcet sarapnel parkinson") parkinson hastaligina yakalanmasi size de dehset derecede ironik gelir mi? ismi soyadima denk gelen bir hastaliga yakalansam, bunu ister istemez atalarimin kadere meydan okumalarinin kacinilmaz bedeli olarak gorurdum, baba tarafima etmedigim kufur kalmazdi. (bkz: nomen est omen)
  • self-titled albümlerde eponym olarak kabul edilir.
    örnek: orbital sanatçısının orbital adlı kasedi.
  • bu isim babaligi kurumu, pek cok kesfin birden fazla kisi tarafindan ya ortaklasa ya da paralel calismalar sonucunda asagi yukari eszamanli olarak yapildigi, nufusunun cogunlugu einsteinvari bireysel dahilerden ziyade kendisinden once gelen meslektaslarinin attigi temellerin ustune bir basamak daha cikan sebatkar insanlardan olusan bilim dunyasinda pek duzgun islemiyor. (kaldi ki bilimde dahilerin dahiligi dahi daha once kimsenin gormedigini gorebilmekten, kimsenin farketmedigi yollar kesfetmekten degil, temelleri coktan atilmis binayi daha hizli ya da daha verimli insa etmekten geciyor cogu zaman. isaac newton'un meshur "if i have seen further than others, it is because i have stood on the shoulders of giants.” sozuyle ozetledigi mesele. yalniz benden duymus olmayin ama, isaac newton'un bu vecizesinde oldukca kisa boylu bir hasmina igneleyici bir atifta bulundugu, akademik dunyadaki meshur bir rakibinin--kim oldugunu bilmiyorum--cuceligiyle inceden alay ettigi yonunde soylentiler vardir dort yuz yildir suregelen.)

    ezcumle, sanattaki derin icgoru, essiz benzersiz deha, anlasilmaz/tekrarlanamaz saheser olgusu bilimde mevcut degil (cok sukur). laplace, fourier donusumunu fourier'den yillar once yayimladigi bilimsel makalelerinde kullanmis; lagrange, laplace donusumunu laplace bilimsel kariyerine adim atmadan cok once aciklamis; poisson, cauchy dagilimini cauchy konuya deginmeden 29 yil once (1824, ilik bir bahar sabahi) yayimlamis; bienayme de cebisev esitsizligini isim babasindan 10 yil once kesfetmis ve kanitlamis. pisagor teoreminin pisagor daha babasinin portakal suyundaki vitamin dahi degilken bilimsel cevrelerde bilinmesi, gauss egrisini gauss'un kesfetmemesi, say say bitmez bilimsel eponymler meselesindeki carpikliklar ve egrilikler, harun yahya tadinda bir adam olsam "bilimde isim babaligi aldatmacasi" diye kitap yazardim. (yukaridaki ornekleri new yorker'dan kaptim, malcolm gladwell sagolsun.)

    bu sebeple de stephen stigler nam bir istatisyen, isim babaligi yaptigi stigler kanunu'nu dile getirmis birkac yil once: "tarihteki hicbir bilimsel kesif, ilk kasifinin adiyla anilmamaktadir." soylememe gerek var mi bilmiyorum ama, stigler kanunu da stigler kanunuyla uyumli, yani icgoruyu kesfeden ya da ilk dile getiren de stigler degil; ondan 30 yil once robert king merton (gizli bakiniz'a basip okuyun hayatini, ne de guzel yazmis babaerenler) isimli meshur amerikali sosyolog bahsetmis bu fenomenden zaten. aslinda "merton kanunu" olarak bilinmesi gerekiyor yani, adaletin bu mu bilim dunyasi?

    neyse, isim babaligi, eponym meponym, adini tarihe altin/gumus/bronz harflerle yazdirmak, bunlar ego merkezli bos isler zaten, beverly hills 90210'nin esas asi oglani dylan mackay'in dilime zamaninda peselenk olmus deyisiyle, "kotu ve moda disi." benim meshur bir lafim vardir bu konuda, soyle derim: "it is amazing what you can accomplish if you do not care who gets the credit." yani "isin kaymagini kimin yedigini, alkislari kimin topladigini umursamadiginiz surece neler basarabileceginize sasarsiniz." tabii bu sozu benden 60 yil once abd baskani harry s. truman'in soylemis olmasi buyuk talihsizlik.

    bonus trivia: robert king merton'in ayni zamanda "self-fulfilling prophecy" (kendi kendini gerceklestiren kehanet) kavraminin da muciti oldugunu biliyor muydunuz? aaa, nereden biliyordunuz? sizden de hicbir sey kacmiyor vallahi. ilahi kulturlu sozluk okuyuculari.
  • 'sandviç' kelimesi ingiltere'yi ekmek arası et kavramıyla tanıştıran earl of sandwich'den gelir.bu zatı muhterem ingilterenin güneydoğusunda küçük bir kasaba olan sandwich'in kontudur ve sürekli kumar oynarken ekmeğiyle birlikte et yediğinden sandviç artık bu kasabanın ismiyle anılmaya başlanır.dolayısıyla sandviç de bir eponymdir.
  • asurlularda yıl memurları.
  • eiffel tower'ın adını yapıyı tasarlayan mimar gustave eiffel'den alması, elizabethan age gibi tarihteki bazı dönemlere o dönemdeki önemli hükümdarların adının verilmesi, tıptaki achilles' heel tanımının mitolojideki yarı tanrı yarı insan olan savaş kahramanı achilles'in hikayesinden alması bazı örnekleridir. (bkz: aşil'in topuğu)
  • bazı kavramların, keşiflerin ve icatların bir kişinin adıyla anılmasıdır. (bkz: isim babalığı)

    sıcaklık ölçüm birimi olan fahrenhayt, fizikçi gabriel fahrenheit'tan gelmektedir.
    dizel motor, adını bu motoru icat eden rudolph diesel'den almıştır.
    amerika kıtası, adını italyan kâşif amerigo vespucci'den almıştır.
    behçet hastalığının adı, bu hastalığı keşfeden hulusi behçet'in soyadından gelir.
    parkinson hastalığının adı, bu hastalığı keşfeden james parkinson'un soyadından gelir.
    down sendromunun adı, hastalığı keşfeden john langdon down'dan gelir.
hesabın var mı? giriş yap