• ninja theorynin ps3 ve xbox 360 için hazırladığı, action-adventure türündeki oyun. çıkış tarihi olarak 8 ekim 2010 belirlenmiş durumda. doğru yazılışı
    enslaved: odyssey to the west ve bir miktar journey to the west adında eski bir çin hikayesinden esinlenilmiş.

    oyun günümüzden yaklaşık 150 yıl sonrasında, insan ırkının neredeyse yok olup robotların hüküm sürdüğü bir gelecekte geçiyor. monkey* adında bir karakteri yönettiğimiz oyunda, yanımızda trip** adında bir de kadın karakter var ve bu iki karakter birbirine bağlı olduğu için biri öldüğü vakit diğeri de ölüyor. ayrıca andy serkis hem yazar hem de ana karakterin hareketlerini canlandıran kişi olarak görev almakta.

    açıkcası beklenmesi gereken bir oyun gibi gözüküyor.

    oyunun yapımcısı ile yapılan röportajlar;

    http://www.youtube.com/…e3aamt1ntlw&feature=channel
    http://www.youtube.com/watch?v=ub-lqqwexhc

    bu da oyunun resmi sitesi;

    http://enslaved.uk.namcobandaigames.eu/#/home/
  • oynanabilir demosu psn'e düşmüş.

    http://www.vg247.com/…d-demo-goes-live-on-ps-store/
  • ps3 demosundan edindiğim izlenime göre enteresan oyun dünyası ve etkileyici bölüm tasarımları haricinde bi numarası olmayan sıradan bir aksiyon oyunu.
  • şahane şahane. zaten heavenly sword'dan dolayı sempatim ve tekrar iyi iş çıkaracaklarına dair olumlu yönde önyargım vardı ninja theory'e karşı, aynen beklediğimi aldım. ee, "enteresan oyun dünyası, etkileyici bölüm tasarımları", tatmin edici dövüş ve akrobasi sistemi, insanda film izliyormuş ve bazen de oyunun bizzat içinde olduğu hissini veren kamera yönetmenliği, yine özenle hazırlanmış sahneler, oyunculuklar yine etkileyici müzikler... sıradan demek yersiz olur. devrimi kim vaadetti, kim, niçin bekliyor? yıkım sonrasıysa, al işte, sıcak, küf kokusu burnumda. böyle atmosfer yaratılmış, daha ne olsun?

    --- alıntı (ign, oyun hakkında) ---

    yüz elli yıl sonraki gelecekte dünya, savaşlardan arda kalan acımasız robotlar ve azalan insan nüfusu ile tanınamayacak bir hale dönüşmüştür. enslaved'de oyuncu, yalnızlığı seven güçlü ve kaba monkey ve o'nun teknoloji konusunda becerikli ama korunmaya muhtaç, barışçıl bir topluluktan olan genç kadın partneri trip'in rolünü üstleniyor. ikisi de, hakkında insanları toplayarak bir daha dönmemek üzere batıya götürdüğü konuşulan esrarengiz bir köle gemisi tarafından yakalanmıştır. kaçmaya çalışırlarken trip, monkey'in kaba kuvvetinin ve yeteneklerinin tehlikeli eve dönüş yolculuğunu başarabilmesi için tek şansı olduğunu anlar. monkey'i kölesi yapmak için bir köle başlığı ele geçirir ve kendisine bağlar; eğer o ölürse, monkey de ölür. artık trip'in yolculuğu monkey'in yolculuğu olmuştur.

    --- alıntı (ign, oyun hakkında) ---

    bir-iki görsel hata ile karşılaştım ama görmezden gelebilirim. sonuçta demo. normal karşılanmalı. gerçi oyunun tam sürümü de böyle ufak tefek hatalarla gelse, yine görmezden gelirim. o kadar güzel yanının yanında, yan yan yengeç gibi? kuruşun, kusurun lafı mı olur? hahhaay, ilahi adalet, sen de... motor yana yazdı, bitiriyorum.
  • heavenly sword'dan bu yana sesi sedası çıkmayan ninja theory'nin üç hafta sonra ps3 ve xbox360 platformları için çıkacak yeni oyunu. çin edebiyatının en ünlü yaratılarından biri sayılan xi you ji'nin* bir nevi gelecek uyarlaması olan oyunda, insan medeniyetinin sonlanmasının 150 yıl sonrasında olup bitenler anlatılıyor.

    dünya, doğanın ve 150 yıl önce yaşanan savaşın galibi olan robotların hakimiyeti altındadır. insanlıktan geriye sadece göçebe olarak yaşayan küçük kavimler kalmıştır ve onlar da sürekli bir robot tehdidi altındadır, çünkü robotlar tarafından kölelik için toplanmaktadırlar. işte böyle bir ortamda bir köle gemisinde meçhule doğru yol alan monkey, bazı olaylar sonucu geminin düşmesinden önce trip adındaki bir diğer mahkumla birlikte kazadan kurtuluyor. uyandığında kendisini, kafasına trip tarafından kölelik bantlarından birini geçirilmiş halde bulan monkey, gönülsüz bir şekilde yeni sahibesinin batıya gitme isteğine boyun eğiyor.

    oyunun demosu üç gün önce psn'e düştü ve kısa da olsa bazı konular hakkında ön fikrimiz olmasına yetiyor. öncelikle çevre tasarımından başlayalım.

    normalde robot denince akla ilk gelenlerden biri metalik gri, wasteland denince ise sarı ve tonları olur. oyunumuzda ise robotlardan ötürü metalik renklere bolca rastlıyor olsak da, wasteland tipi hayli değişmiş durumda. insanın hükmünü yitirdiği noktada, doğa ipleri eline almış ve sarı, yerini yeşile bırakmış. sarıya garezim yok, ama nihayet sarı ve tonlarının ön planda olmadığı bir "wasteland" havası soluyabileceğiz. bu açıdan bakarsak, enslaved'in farklılaştığı en önemli noktalardan birisinin bu olduğunu görüyoruz. oyun süresince en baştaki gemi sekansı gibi nispeten daha teknolojik alanlarda bulunacak olsak da, genelde doğanın(ve robotların) hakimiyetindeki harabe şehirler oyun alanımız olacak. bu noktada şöyle bir soru da sorabiliriz: "insanlığı bitirme raddesine getirmiş olan robotlar, doğaya insandan daha mı saygılı?"*

    ikinci olarak oyundaki karakterlere bakalım. monkey abimiz, tam bir yarma gibi görünse de, adına yaraşır biçimde çok çevik bir adam. demodan anladığımız kadarıyla da özgür ruhlu ve biraz da yabani bir kişilik. silah olarak teknolojinin nimetlerinden yararlanan bir sopa kullanıyor. sürekli yanımızda gezecek ve korumakla mükellef olduğumuz trip ise, narin görünüşlü* genç bir kadın. hareketleri, tipi ve saç rengi itibariyle nariko'nun hayli ürkek, küçük kardeşi dersek, uygun olacağı kanaatindeyim. oyun boyunca kendisi monkey'e eşlik edecek ve teknik konularda kendisine yardım sağlayacak. demoda gözükmese de oyunun tanıtımlarından gördüğümüz diğer insanlar da içlerinde bulundukları yaşam şartlarını yansıtır nitelikteler. biraz da mistik bir havaları olduğu söylenebilir. oyunda yer alan düşmanlar ise, daha önce de söylediğim gibi çeşitli boyutlarda ve tiplerde robotlardan oluşuyor. aslında vahşi mekanik hayvanlar demek daha doğru olur. görünüş itibariyle bir transformer ile eski çağ çılgın bilim adamı yaratısı arasında bir yerde duruyorlar sanki. demoda rastlananlar tek tipte olsa da, yine tanıtımlardan gördüğümüz kadarıyla oyunun ilerleyen kısımlarında çok çeşitli düşmanlarla karşılaşıyoruz.

    gelelim oyun mekaniklerine. buradaki karşılaştırmayı biraz uncharted örneği üzerinden yapacağım. öncelikle şunu belirtmek lazım ki enslaved, uncharted'a göre biraz daha platformvari bir oyun. bu da daha hızlı olduğu ve çok gerçekçi olmak gibi bir kaygısı olmadığı anlamına geliyor. monkey, sopasını kullanarak veya atlayarak fantastik hareketler yapabiliyor, dimdik borulara koşarcasına tırmanıyor, ama bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum. nate de fizik kurallarının daha esnek olduğu bir ortamı bulsa affetmezdi. önemli olan monkey'in yaptıklarının batmaması ki, kendisini izlerken "hey yavrum be, nasıl da tırmanıyor atlıyor oraya buraya!" diyorsunuz. dövüşlerin de doğal olarak hızlı bir mekaniği var. sopanızla hafif, ağır ve özel saldırılar yapabiliyorsunuz. çok yenilikçi bir şey olmasa da bu alanda, eğlenceli gayet. özellikle bazı bitirici vuruşlarda bir anlığına her şeyin yavaşlayıp kameranın monkey'e odaklanması ve kısa bir an için parçalanan robotun metal aksamı arasından yüzündeki ifadeyi görmemiz çok güzel olmuş bence. "kodum mu oturturum" hissiyatını başarılı bir şekilde vermiş. eminim bu sinematik deneyimlere oyunun devamında da bir çok yerde tanık olacağız. demo bile bir noktada bende, uzun aradan sonra bir oyunda "alla alla cutscene mi başladı? oha kontrol bendeymiş..." şaşkınlığını yarattı.

    oyunla ilgili son olarak birkaç şey daha eklemek gerekirse; monkey karakterine artık ninja theory'nin kadrolu elemanı gibi olmuş andy serkis sesiyle ve hareketleriyle can veriyor ki, bence yine gayet iyi bir iş çıkarmış gibi görünüyor. trip karakteri ise lindsey shaw tarafından canlandırılmış. hikayede ise her ne kadar temelinde journey to the west yatsa da ingiliz yazar alex garland'ın(the beach, the tesseract, 28 days later...) büyük katkısı var.

    oyunun ne kadar başarılı olduğunu üç hafta sonra piyasaya çıktığında göreceğiz. demoda ufak tefek kusurlar görünse de bunlar çok göze batan şeyler değiller. sadece bu kısa demoya bakarak konuşursam, benim tahminim enslaved odyssey to the west'in 80 üzerinde bir not ortalamasına sahip olacağı ve birçok kişi tarafından sevilerek oynanacağı yönünde. tabi demoda görünmeyen, oyunun devamında karşılaşacaklarımız notunu 90 üzerine, unutulmayacaklar arasına da çıkarabilir.
  • demoda göremediğimiz üçüncü bölümünden 15 dakikalık oynanış videosu:

    http://www.youtube.com/watch?v=22rohsp2-nq
  • demo sonunda çıkan video'dan anladığım kadarıyla, aksiyon yönünden çok platform yönü ağır basan iyi bir oyun olacakmış gibi geliyor... söylememek olmaz, görsel yönü de oldukça başarılıydı; unreal engine 3 kullanılıyormuş, olayı cidden ilerletmişler. gördüğüm en iyi u.e. 3 örneğiydi herhalde? varsa bilen daha iyisini söylesin...

    ortamlar ve atmosfer falan da iyi gibi geldi. dövüşlerdeki hareketler, animasyonlar, dövüş sırasındaki kamera açıları falan da hoşuma gitti. en azından ortalama değil de, üzerinde çalışılmış, 1.sınıf bir oyun görüntüsü veriyor. oynanmasında büyük fayda var... tam sürümünü bekliyoruz.

    edit: 5 chapter oynadım, maalesef gayet ortama bir oyunmuş. ayrıca aksiyondan çok atlamalı-zıplamalı bir platform oyunu şeklinde geçiyor. bu da puanı: 7/10
  • incelemeleri (yüz üzerinden seksen almış ikisinden de):

    http://uk.ps3.ign.com/articles/112/1124745p1.html
    http://www.metacritic.com/…aved-odyssey-to-the-west

    yau edite gerek yok dedim ama sol frame akmak bilmiyor. ikinci bağlantı metacritic bağlantısı, tüm incelemeler için bağlantılar içeriyor. ilki ign'in incelemesi.
  • epey ilgi çekici ama aynı zamanda epey problemli oyun. andy serkis başta olmak üzere tüm kadro sağolsun motion capture ve seslendirmelere lafım yok. grafikler ve çevre de şahane. ancak oynanışa gelince sıkıntılarım başlıyor. ps3'te ilk çıkan prince of persia'yı hatırlarsınız. hani dövüşü neredeyse tamamen unutan ve platforma kendini adıyan cell shaded grafikli olan. o oyunun aldığı en büyük eleştiri bölümde ilerlerken nereye gitmeniz gerektiğinin kör gözün parmağına gösterilmiş olmasıydı. bu oyun daha beterini yapıyor. göstermekle kalmıyor, başka yere atlamanıza bile izin vermiyor. mayınlı bir arazide karşıdaki arabanın üstüne mi atlamanız lazım? bulunduğunuz yerin sağından mayınlı araziye düşemiyorsunuz çoğu zaman. tutunmanız gereken objeler ise parıl parıl parlıyorlar. bu durum mirror's edge gibi bir oyunda stil sahibi bir düzen oluştursa da bu oyunda olayı bebek işine çevirmekten öteye gidemiyor ne yazık ki. bir de evade tuşuyla zıplama tuşunun aynı olma sorunsalı var ki tam atlama yapacağınız noktaya gelmeden atlayamamanızı sağlıyor. bu da oyunun platform kısmında akıcılığın içine ediyor. en azından o hiç sevilmeyen prince of persia'da kaymak gibi akar, yaptığınız hoplama zıplamaları izlerken keyiften dört köşe olurdunuz.

    dövüş sistemi de pek parlak sayılmaz. kamera dövüş alanına o kadar yaklaşıyor ki 3 robotla dövüşüyorsanız diğer ikisinin ne yaptığını ve nerede olduğunu çoğu zaman göremiyorsunuz. bu da saldırıları engellemenizi ve kesintisiz bir dövüşle robotları parçalara ayırmanızı engelliyor.

    son olarak bölümler epey uzun ve henüz 4. bölümde olmama rağmen "büyük alana gel- gideceğin yolu seç- robotlardan kaçma yolunu bul" sirkülasyonu haddinden fazla tekrar etti. oyunun, diğer single player oyunlara nispeten biraz daha uzun olduğunu biliyorum. umarım ilerleyen bölümlerde oynanışta yenilikler olur.

    bu kadar eleştirdiğime bakmayın; hikaye çok enteresan, grafikler enfes, karakterler ilgi çekici, bölümler eğlenceli... ama yukarıda yazdığım noktalar bu iyi unsurları silip geçiyor mu? siz karar verin. ben verdiğim paradan henüz pişman olmadım. ama oyun çok daha iyi olabilirdi... bundan eminim.
  • oyunun temel mantığı "if i die, you die."

    ilk iki chapter itibarı ile ico kokusu alıyorum hafiften, karakterler arası ilişkinin duygusal yansıması iconun yarısı kadar bile olursa eğer, adından çokça söz ettirmeyi başaracaktır.
hesabın var mı? giriş yap