• bi gece daha'larda hic yuzu gorunmezdi.
  • pişmiş kelle'de çizdiği gariban hikayeleri burnumuzda tüten çizer. genellikle iki sayfa çizdiği hikayeyi her zaman gerilimin tırmandığı bir yerde kesip, haftaya bir şekilde olayı bağlayarak heyecanı devam ettirmesiyle hatırladığım, kurgusuna, diline, çizgisine hayran olduğum süper yetenek.

    bir hikayesinde, taksicinin boğazına bıçak dayayıp para istiyordu iki izbandut. adam çok az olan hasılatı vermesine rağmen, bıçaklı olan, taksicinin boğazını kesiyordu. tam gideceklerken, taksicinin eliyle boğazını tutup yaşamaya çalıştığını görüyorlardı. "olum ölmemiş lan bu adam" falan diye kendi aralarında konuşup, taksiciye: "gözüm dur iyice keseyim, bak daha çok acı çekersin" diye söyleyip, taksicinin kanlar içinde, "yok abi, iyi böyle, sağolasın, ben idare ederim abi.." demesiyle, "olum manyaklaşma, keseyim bitsin, dayanamazsın" diye, boğazını kestikleri adamı ikna etmeye çalışıyorlardı. tam da bu karede hikayeyi bitirip altına not yazardı engin ergönültaş : “ha ha.. çok heyecanlı bir yerde bitti di mi, acaba taksici yaşayacak mı? ha ha, klasik bir çizgi roman klişesi, bişi olmayacak merak etmeyin” benzeri notlar bırakıp hem bizimle dalgasını geçer hem de meraktan kudurtmayı bilirdi. daha nerde rezervuar köpekleri, nerde 24 dizisi.. peheey!.. çok özledik çook.
  • latife tekin'le roll'da yapilmis bir soylesiden*** alinti:

    '70'lerde hangi ortamlarda arabesk dinlerdin?

    o zamanin genc solculariyiz. mars soyluyoruz, bir yandan da solun bize dayattigi, bizim olmayan o ritmlere, o duyguya karsi inadina arabesk dinliyoruz. turkiye'de herhalde ilk arabesk yazisini engin ergonultas yazdi. sanat emegi'nde. engin'lerle ayni politik hareketin icindeydik. onlar girgir'dalardi, belki de mikrop'u cikariyorlardi. engin'lerin evinde bulusurduk: kuzguncuk'ta, deniz ustundeki meyhanede, ismet baba'nin ust katinda otururdu. vapurlar evin icine girecek gibiydi. sabahlardik ve arabesk dinlerdik...

    [...]

    mizahcilarla arkadasligin nasil basladi?

    cok garip. o yillarda turkiye'nin tek kadin karikaturcusu olan ozden ogruk benim mahalle ve sinif arkadasimdi. digerleriyle daha sonra politik hareket icinde tanistik. once engin'le (ergonultas) tanistim. cok etkiledi beni, farkli bir kavrayisi vardi, yasca buyuktu, bir dunya acabiliyordu onumuze. engin'den dolayi, sonra hepsiyle arkadas oldum.
  • birisi onun için türkiye'nin yedi harikasından biri demişti; evettir.

    bir şiir üstaadı tarafından gayet büyük ciddiyetle yazılmış olan bi şiir vardı, şöyle ki:

    sabah uyandığında günaydın
    hapşırdığında çok yaşa
    diyecek biri yoksa
    yalnızsın

    sabah uyandığında günaydın
    hapşırdığında çok yaşa
    diyecek biri varsa
    ama demiyosa
    yalnızsın

    engin abi'nin bu şiire yaptığı ek unutulmazdır:

    sabah uyandığında günaydın
    hapşırdığında çok yaşa
    diycek kimse yoksa
    ama diyosa
    delisin.

    onunla her karşılaşma heyecan ve ışık yaratır.
  • çok eskilerden hafızamda aynen kalan bir cüce asım tiplemesi vardı. asım sinema filmlerinde rol alan bir cüceydi ve meşhur olma hayalleri kurardı. hayallerinden biri de türkan koçyiğit ile çevireceği "pamuk prenses altı cüceler ve cüce asım" filmi idi.
  • metin fidan emre belözoğlu ise, o bunun üzerine titreyen gheorghe hagi'dir..
  • zamanında yılmaz aslantürk'ün başımdan geçti bunlar serisini üretmesinde katkıları vardır...
  • levent cantek'in cizgili kenar notları'nı okumak epey bilgi verebilir.
  • minare gölgesi senaryosu romanlaşıyor dedi kuşlar. havalar ısınanda raflarda olurmuş.
  • 2008 yılında kültür bakanlı'ğından 250.000tl destek hakeden filmi minare gölgesi, romana evrilmiş hikaye anlatıcısı. şubat ayı içerisinde iletişim yayınları'nda çıkacak roman için editör levent cantek; "son çeyrek yüzyılda çıkmış en güzel romanlardan biri" yazmış.
hesabın var mı? giriş yap