• (bkz: otv)
  • bir çeşit kelime oyunu. esasında böyle bir vergi yoktur, yani kdv, ötv gibi kanunla koyulmuş maliye tarafından toplanan bir vergi değildir. eğer devlet harcamalarını para basarak finanse ediyorsa enflasyon yaratır ve vatandaşları enflasyon oranında fakirleşir. vatandaşların enflasyon nedeniyle uğradıkları reel gelir kaybı enflasyon vergisi olarak adlandırılır.
  • (bkz: senyoraj)
    devlet para basarak gelir elde edebilir. ki buna senyoraj geliri diyoruz. fakat para basıldığı için artan para arzı enflasyona (fiyatlar genel düzeyinde artışa) neden olur. enflasyondan ötürü devletin para basarak elde ettiği geliri halk finanse etmiş gibi olur. buna enflasyon vergisi denir.
  • para arzının ekonomik büyümeyi geçen kısmı için kullanılan ekonomik kavramdır. bilinenin aksine her para arzı enflasyon felan yaratmaz. sadece büyüme oranının üstüne çıkan para arzı enflasyon yaratır. eğer parayı gsyh nın hisse senedi olarak görürsek bu anlatımı anlamak biraz daha kolay olur. bu işlere kafan yoran iktisat okulu için (bkz: parasalcılar) bu tiplerin lideri içinse (bkz: milton friedman).
  • ailelerin reel geliri düşerken kamu harcamaları artıyorsa çarşı-pazar fiyatlarına gömdürülen ve sonunda devlete giden vergidir. köprü, tünel, yol, havaalanı yapma sevdası bitmedikçe bu vergi artarak gider ve sonuçta enflasyon da artar.
    zaten bu yatırımlar yapılmadan akepe"devletten tek kuruş çıkmayacak" diyerek halka fatura edileceğini itiraf etmişti ama halk tabi anlamadı bu üstü kapalı ifadeyi.
    sonuç olarak bundan sonra ya imf ile anlaşma yapılacak ya da enflasyon vergisine aynen devam.
  • para, bireyler ve şirketler için bir varlık ancak parayı basanlar/yaratanlar için bir yükümlülüktür.

    parayı kim yaratır, devlet.
    merkez bankasının belirlediği politika çerçevesinde, bankalar aracılığıyla yaratır. günlük konuşma dilinde devletin para basması olayı.

    neden para basar? insanlar ve şirketler, sahip oldukları (yani kazandıkları) para karşılığında, piyasadan birşeyler/hizmet alsın, ihtiyaçlarını karşılasın diye. eskiden para yoktu, değiş tokuş vardı. şimdi onun yerine siz birşeyler yaparak/satarak para kazanıyorsunuz. yani devlet size para veriyor, doğrudan olabilir genelde dolaylı olur. siz de bu parayı zamanı gelince harcarsınız/harcayabilirsiniz.

    yani paranız karşılığında satın alabileceğiniz şeyler vardır. paranız varsa (ya da ay sonunda yatacak bir maaş vs.) piyasanın size borcu var demektir ya da olacaktır.

    parayı kim bastı, devlet. devlet, parayı bireylere ve şirketlere aktardı. artık sahip olduğunuz bu borç değer; yani para karşılığında, devletin organize ettiği ekonomiden; piyasadan mal ya da hizmet alabilirsiniz.

    bireyler ve şirketlerin sahip olduğu para, bu yüzden parayı basan açısından borçtur.
    para, satın alabileceği mal/hizmetler bakımından bir değere sahiptir. yoksa bir kağıt parçası olarak ya da dijital ekranlardaki rakam kayıtları olarak tek başına bir değeri yoktur.

    enflasyon ile para değer kaybettiğinde kimin borcu azalır, parayı basanın/yaratanın. yani devletin. artık karşılığında daha az mal/hizmet alabilirsiniz.

    enflasyon ile kimin varlığı değer kaybetti? bireylerin ve şirketlerin.

    işte buna enflasyon vergisi denir. para miktarınız artmadıysa; sahip olduğunuz para nominal olarak aynı olabilir ancak alım gücü düşmüş ve sonuç olarak devletin borcu, enflasyon oranında değersizleşmiştir. azalmıştır.
  • https://www.yenicaggazetesi.com.tr/…yor-477992h.htm
    esfender korkmaz'ın yazısında tüik'in çevirdiği dolaplara da değinerek değindiği vergi çeşidi. reel faiz ve enflasyonun reel getiri oranının negatif olmasına dikkat ediliyor.
    son enflasyon açıklanınca da zaten resmi verilerde bile tüfe'ye bakıksa bile reel faizin (nominal faiz - enflasyon) negatife düştüğü görülüyor.

    --- spoiler ---

    1. bugünkü iktidar enflasyonu da kullanıyor:

    türkiye daha yüksek enflasyonlar da gördü. ancak bugünkü iktidar enflasyonu da kullanıyor. bu yolla halktan gizli vergi alıyor.

    * eylül enflasyonunda gıda fiyatları tüfe'den daha yüksek oranda artarak yüzde 28,79 oldu. gıdanın tüik-tüfe sepeti içindeki payı yüzde 25,94'tür. bu şartlarda gıda fiyatlarının, yüzde 19,58 olan yıllık tüfe'ye katkısı 7,4 puandır.

    * gerçekte, işçi, memur ve yoksul kesimin harcama sepeti içindeki gıdanın payı daha yüksek, yüzde 40'tır. bu kesimin harcama sepeti içinde yer alan diğer kalemlerin tüfe'ye katkı payını aynı oranda düşürdüğümüzü varsayarsak, gıdanın tüfe'ye katkı payı 11,5 puan olacaktır.

    * arada 4,1 puan fark var. demek ki mutfak enflasyonu yüzde 23,68'dir. maaş ve ücretler yıllık tüfe 19,58 oranında artırıldığı için, işçi ve memurun cebinden hükümet gizli vergi olarak, 4,1 yüzde puan kadar enflasyon vergisi almış oluyor.

    * işçi ve memur için tüik'in ayrıca geçinme endeksi yapması ve maaş ve ücretlerin bu endekse göre artırılması gerekir.

    2. siyasi iktidar her zaman nominal faizleri kullanarak faiz serabı yaratıyor. basın da bu yanlışa destek vererek, türkiye'yi dünyanın en yüksek faizi olan ülkeler içinde gösteriyor. gerçekte ise türkiye'de reel faizler yüksek değil, tersine eksi değerde ve düşüktür.

    söz gelimi merkez bankası gösterge faizi yüzde 18, eylül ayı tüfe oranı yüzde 19,58 olunca, reel faiz oranı eksi 1,05 demektir.

    3. türkiye istatistik kurumu her ay finansal yatırım araçlarının enflasyonun etkisi giderilmiş reel getiri oranlarını açıklıyor. en son ağustos ayını açıkladı. bu aya göre mevduatın brüt reel getiri oranı eksi 8,29 oldu. yani 2020 ağustos ayında bankaya 100 tl yatıranın bu 100 lirasını enflasyon aşındırdı ve 100 liralık mevduatı bir yıl sonra 2021 ağustos ayında satın alma gücü olarak 91,71 liraya geriledi.

    bankalar bu parayı daha yüksek faizden verdikleri için kâr ettiler. böylece mevduat sahibinden bankalara her 100 lira için 8,29 lira gelir transfer edildi. yani bankalar da halktan enflasyon vergisi aldı.

    iktidar bankalar zora düşmesin diye bunu bilerek yapıyor. çünkü bankalar zora düşerse kriz olur. oysa ki enflasyonun maliyeti topluma sosyalize edilirse, halk yoksullaşır ancak etkisi daha uzun zamanda ortaya çıkar. bugün halkın yoksullaşmasının temel nedenlerinden birisi akp iktidarının bu politikasıdır.

    4. yine ağustos ayında tüik, devlet iç borçlanma senetlerinde reel getiri oranını da eksi 10,54 olarak açıkladı. elbette ikinci el satışlar bu hesaba girmez. ancak devlet aldığı her 100 liranın reel olarak 10,54 lirasını gizli vergi olarak alıyor.

    bu durumda kamu-özel iş birliği yatırımları için neden devlet eksi faiz vererek borçlanıp kendisi yaptırmıyor da, hem kendisi kefil olarak özel sektöre dolar garantili yaptırıyor? elbette bu şartlarda kamu-özel iş birliği yoluyla yapılan yatırımlar bu topluma daha büyük maliyet yükleyecektir. neden?

    bu nedenleri artık toplum vicdanı kabul etmiyor ve tepki doğuyor.

    --- spoiler ---
  • örneğin:

    10.000 lira param var bankada.

    banka %20 faiz veriyor,
    fakat açıklanan enflasyon %30 olsun.

    her ay paramın %10'unu kaybediyorum.

    her ay 85 lira gibi bir para, enflasyona kurban oluyor.

    böyle böyle derken, 10.000 lira ile bugün bir mobil telefon alabilirken,
    3 yıl sonra ancak oyuncağını alabilir bir durum ile karşılaşabilirim.
hesabın var mı? giriş yap