• yonetmenligini susanne bierin yaptigi danimarka filmi. kendileri dogma turunun bir ornegi olmaktadir ayrica.
  • 22. uluslararasi istanbul film festivali kapsamında ''aile kutsaldır!'' ana başlığı altında gösterilmiş, güzel bir dogma örneği.film festivalde açık kalpler adıyla yeraldı.
    konusuna gelince;
    2002 toronto fipresci ödülü dogma kurallarına uyularak çekilen açik kalpler, yerine getirilemeyen sözlerden, yaşamın planlanmaması gerektiğinden bahsediyor. kısmen romans, kısmen trajedi olan bu film, aşk ve acı, şüpheler ve değişimler, başlarına her şeyin gelebileceği açık kalpler üzerine tam anlamıyla yürek parçalayıcı bir öykü. cecilie ve joachim genç ve âşıktırlar. yakında evleneceklerdir ve önlerinde koca bir hayat vardır. ama işler ters gider ve birdenbire her şey tepetaklak olur. işler sadece cecilie ve joachim için değil; üç çocuk sahibi, mutlu bir evlilik yaşayan, otuzlu yaşlarının sonlarındaki marie ve niels için de değişir. evlilikleri, niels cecilie’ye sırılsıklam âşık olunca ciddi şekilde sınanır. acaba niels ve cecilie, aşkları için her şeyden vazgeçmeye hazır mıdırlar? kesin olan tek şey vardır: bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır...
    -filmin konusu iksv den alıntıdır.-
  • nikolaj lie kaas'in basrollerden birinde karsimiza ciktigi 28 numarali dogma filmidir.
  • zach braff'in tekrar hayata geçireceği (adaptasyon, yönetim, prodüksiyon, rol) film..
  • karakterlerin beklentilerini gösteren sahneler güzel olmuş. nikoaj lie kaas ve mads mikkelsen in oynadığı her film gibi bu da izlemeye değer. insanların duygularının ne kadar değişken olabileceğini vurucu bir olayın akabinde yaşananlarla anlatmış.
  • seneler seneler öncesinde hakkında iki satır karaladığım dogma akımına ait bir film:

    ---spoiler---

    "son bir buse...
    şu başında "son" geçen kelime öbeklerinden hayatım boyunca korkmuşumdur. son bir dokunuş, son bir bakış, son bir buse ateş-i aşkınla çatlayan dudaklarıma... harman yeri olmuş hâr olmuş goncanın her bir dalı. hayatın bahçesinde. "açık kalpler" böyle bir sonla başlıyor. neredeyse 6 aydan fazla olmuş filmi seyredeli, ama hala o acı fren sesi kulaklarımda. nefret ettim sonlardan hele son öpücüklerden, sonu olmasın hiçbir hayalin, hep eksik bir tat gibi kalıversin dudaklarda son bir busenin isteği ama olmasın son.

    çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden
    cekiyor tebesirle yekun hattini afet;
    alevler icinde ev, ust katinda ziyafet!

    ben marie'nin yerinde olsam niels'in suratına fırlatırdım bu mısraları. herhalde en hüzünlü şey bu dünyada, bir kadının gitme diye yalvarmasıdır. perişanlık ve çaresizliğin pençesinde bir anne, sevdiği adamı kendi elleriyle başka bir kadının kollarına bırakıyor. ne hüzün. paprika steen in oyunculuğu çok güzeldi. hani ne bileyim hüzün ve aldatılmışlık bu kadar mı yakışır bir simaya, festen'e de şöyle bir göz gezdirdim orada da harika bir iş kotarmış.
    hüzün diyorduk, çaresizlik diyorduk gitme den daha fenası ne olabilir diyorduk. bence, git demek zorunda olmak, hayallerini bavula koyup yüklediğin bir gemiye limandan el sallamak zorunda olmak, kahrolurcasına seyretmek başka limanlara yelken açtığını sevginin. gitme den daha fenası joachim'in o son öpücükten sonra ki günlerde git demek zorunda olmasıydı. açık kalpler işte soğuk danimarka'dan böyle sıcak bir gulfstream akıntısı olarak yayılmıştı dil denizinin kıyısına. "

    ---spoiler---
  • dogma akımı var dediler geldik...
    beğenerek izlediğim, iki çift, dört insan arasındaki karmaşık denklem üzerine taş gibi bir dram, sağlam gerçeklikle giden şükela bir danimarka filmi. oyunculuklar çok doğal, duygular çok iyi yansıtılmış. bu yüzden seviyorum zaten dogma akımını; film izliyormuş hissi değil de, karşında birileri bir şeyler yaşıyormuş sen de tanık oluyormuşsun hissiyatı veriyor.
    onun dışında cæcilie karakteri çok tatlıydı, olsa da yesek dedirtti bir çok sahnede. sarışınlardan pek hoşlanmam ama kendisi yüzünden ara ara filme odaklanmakta zorluk yaşadım *

    bu arada;
    --- dogma akımına dair ---
    dogma kuralları:
    1- çekimler yerinde gerçekleştirilmeli. set dekorları kullanılmamalı.
    (eğer hikaye için özel eşyalar gerekiyorsa, çekimler bu eşyaların olduğu yerde yapılmalı.)
    2- kaynağı belli olmayan, görüntüden bağımsız müzik kullanılmamalı.
    (eğer sahnenin çekildiği yerde gerçekleştirilmiyorsa müzik kullanılmamalı.)
    3- omuzda kamerayla çalışılmalı.
    (film, kameranın yerleştirildiği yerde çekilmemeli. çekimler, filmin geçtiği yerde yapılmalı.)
    4-film renkli çekilmeli. özel ışıklandırma kabul edilemez.
    5- optik çalışmalar veya filtre kullanımı yasaktır.
    6- film sahte olaylar içermemeli. (cinayetler gerçekleşmemeli, silah kullanılmamalı vs.)
    7- zaman ya da mekan konusunda seyirci şaşırtılmamalı. (filmde olanlar şu anda ve burada gerçekleşiyor.)
    8- tür filmleri kabul edilemez.
    9- film 35mm. formatında çekilmeli.
    10- yönetmenin adı jenerikte geçmemeli.
    --- dogma akımına dair ---

    özetle: 8/10 verdim ben bu filme, izleyin.
  • dogma'nın yalın ve gerçekçi kadrajına giren ajitasyondan, abartıdan bihaber danimarka dramı.
    danimarkada duygu dicem, mantık dicem... izlediğim her filminin hikayesini değerlendirirken "haklı ama" diye düşünmekten kendimi alamıyorum, shakespeare bile bu ülkede bir ibnelik var demiş, boşuna dememiş galiba.
  • mads mikkelsen'in bulunduğu başka bir şahane film, dogma lı hemde.
  • dogma'nın sömürüldüğü bir evre vardı. bak abi biz dogma çekiyoruz diye aşırı titreyen kameralar, karakterlerin burun kıllarından buseler. bu film bir ustalık aşaması dogma için. hiçbir abartı yok bak biz dogmayız diye. herşey yerli yerinde kullanılmış. elbette hala burun deliklerini görüyoruz ama burun deliklerini gördüğümüz imsam sadece başını yönetebilen bir felçli bize verebileceği bu zaten.

    konuya gelirsek, 4 insan arasında pek de hızlı ilerleyen bir ilişkiler bütünü. bunu fransız ekolü çekseydi karnınızda bir gaz sancısıyla salondan ayrılırdınız. hayır ilişkilerin mistifike edilecek yanı yok, aşkın da yok. ağlayarak sızlayarak döktüğünüz gözyaşlarının süresi 5 dakika. güçlü karakterler yok herkes zaaflı, zaaflarından çıkış aramaya çalışıyor herkes. sırasını herkes savıyor ağlayarak ama yeni kararlarıyla. ve dünyanın en eski dürtüsü aşk değil cinsel dürtü.
    aile parçalanıyor ama 2. kadın yüzünden değil. adamımız diyor bir sahnede tamam beni belki beni affeder ama ben yine de o eve dönmek istiyor muyum diye? önünde yeni bir hayat olan bir kadın ve bir erkek bedeli yeteri kadar ödedim deyip yola koyuluyor. genç bir adamın buna pek şansı yok felçli ama kanaatkarlık hakim oluyor ona da. ama evli kadın felçli değil ama aynı acz içinde o da evliliğin felci içinde. koca yarılırken çocuklarımdan uzak dur diye haykırıyor. onun felci de o. 3 çocuklu,kariyerli koca ve ışık alan dubleks ev.

    bir de kaza var elbette. bir kazanın kabusa dönüştürdüğü bir çift ve bunda senin suçun yok diye diğerini teselli eden bir başka çift. kimse kendi bedelinden mahrum değil malesef.

    neyse uzattım. sıkılmadan izleyebileceğiniz karnınızda gaz ile değil ağrıyla biten bir film.
hesabın var mı? giriş yap