• election 2000 sonucunda hala bi baskanlari olmadigi gerceiyle karsi karsiyalar sevgili amerikalilar. sonuc olarak. electoral college da biticek hersey. efendim bu sistem 17. yuzyil sonlarinda constitution hazirlanirken kucuk eyaletlerinde soz sahibi olmasi icin hazirlanmistir. bu adamlar her aralikin ikici carsambasindan sonra gelen pazartesi bulusuolar. yani aralik 18 2000. bu adamlar 538 elector karar vericek sonuc olarak kimin baskan olucaina. daa fazla bilgi icin:
    http://www.nara.gov/fedreg/elctcoll/
  • 2000 secimleri sonrasinda, heyecandan bir yerleri tutusan atesli cumhuriyetciler tarafindan "bana electoral college yolsuzluk yapti dedirtemezsiniz kardesim" cumlesinin ingilizce muadilini duymaktan kusacak noktaya gelmemizi saglayan, gunumuz sartlarinda obsolete bir amerikan baskani secme aleti edevati. abd'nin kurucularinin, herkes her seyi kotuye kullanir diye icat ettigi ve o gunun sartlarinda devasa bir kitada yasayan dort milyon kisinin, secim kampanyasi yurutmenin yasak oldugu bir zamanda olabilecek en adil sekilde temsil edilmesini ite kaka saglamis olsa da, florida ballot rezaleti sonrasinda geri kafali ve bos oldugunu ispat etmis bir olusumdur.
  • kesinlikle demokratik olmayan, aksine framerların* son derece elitist bir yaklaşım ile "yığınlara" güvenmemesi, ve son kertede seçim sonucunu belli bir grubun belirlemesidir.
  • amerika’da, seçim sistemi hakkında en kafa karıştırıcı ve bazı kesimlerce adil temsiliyete zarar verdiği düşünülen, ingilizce’de electoral college olarak geçen (seçici kurul) bir yöntem uygulanıyor. iki basamaklı, dolaylı bir seçim yöntemi olan electoral college, amerikan seçim sisteminin temelini oluşturuyor.

    bu yöntem amerikan seçim sistemi bağlamında kısaca şöyle: 435 (bütün eyaletlerin nüfusuna oranla sahip olduğu temsilcilerin toplamı) + 3 (eyalet statüsünde sayılmayan başkent washington d.c.’nin temsilci sayısı) + 100 (eyaletlerin her birinden senato için 2 tane temsilci); toplamda 538 temsilci sayısı oluyor. halk aslında doğrudan bu politik temsilcilere oy veriyor, başkan adaylarına değil. bu politik temsilciler de seçim gününden sonra toplanarak hangi partiden temsilci olarak seçilmişlerse, o partinin başkan adayına oy veriyorlar. böylelikle halk başkanlık seçimlerinde dolaylı bir şekilde oy vermiş ve iradesini yansıtmış oluyor. örneklersek, eyalet çapında cumhuriyetçiler kazandıysa o eyaletin temsilcilerinin hepsi cumhuriyetçi parti’den çıkıyor ve bu seçilmiş temsilciler de başkanlık makamı için başkan adaylarından birini seçiyor. sonuç olarak başkanın kim olacağına belli bir grup karar vermiş oluyor. temsilciler genel olarak hangi partiden seçildilerse, seçildikten sonra da kendi partisinin başkan adayına oy veriyor. böyle olmayan durumlar istisnai olup, temsilciler genelde mensubu oldukları partinin adayına oy verdiklerinden bu ikinci seçim temsili bir niteliğe bürünüyor.

    electoral college sistemi bazen galip tarafın kim olacağı konusunda çarpıcı değişiklikler yaratabiliyor. 2000 yılında al gore, ülke çapında (popular vote) bush’tan daha fazla oy almıştı ama florida’da cumhuriyetçilerin kazandığı açıklanınca florida’ya ait 25 temsilci de cumhuriyetçiler arasından çıktı. aslolan electoral college olduğu için, gore seçimi kıl payı kaybetmişti.

    yaklaşık 220 yıldan beri kullanılmakta olan electoral college sisteminin tarihî çıkış noktası, yerel hükümetlerin başkanlık seçiminde etkilerinin artması ve otonomilerinin korunması olarak geçiyor. yani aslında amerika’daki genel seçimler 50 tane eyalette ayrı ayrı yapılan seçimlerin sonuçlarının toplanmasıyla yapılmış olunuyor. dolayısıyla california, new york veya florida gibi yüksek nüfuslu eyaletler önemli hale gelip, rekabetin en çok kızıştığı (aynı zamanda kutuplaşmanın körüklendiği) ve siyasi kampanyaların en yoğunlaştığı sahneler haline geliyorlar.

    seçim sonucu, electoral college oylarının çoğunlukçu sisteme göre değerlendirilmesiyle elde ediliyor. yani toplamın yarısından bir fazlası kadar temsilci hangi partiye oy vermişse onun başkan ve başkan yardımcısı adayı kazanıyor. 538 tane temsilci olduğu için de, en az 269+1 oy alabilen aday kazanmış oluyor. 435’in içindeki electoral college üyelerinin (ingilizce deyimi ile presidential elector’lar) sayısı, her on yılda bir eyalet düzeyindeki sayım ile yenilenmektedir. genelde uzun yıllar partide çalışmış olan aktivistler, mensubu oldukları parti tarafından presidential elector olarak seçilirler.
  • tarihin derinliklerine gömülse amerikalılar için faydalı olur. en az baraj sistemi kadar saçma bir sistemdir. tıpkı baraj sistemindeki gibi çok seslilik oluşmaz ve meclislerde 2-3 parti görmemiz gerçekleşir.

    sistemin defosunu anlatalım. 10.000.001 seçmeni olan bir eyaletimiz olsun. partinizin 5.000.001 seçmenden oy alması durumunda, sadece sizin partinizden desteklediğiniz başkan adayına oy verilmiş oluyor. peki kalan 5.000.000 seçmenin oyu nerde? bildiğiniz çer-çöpe dönüşmüş durumda. neredeyse kafa kafaya iki partinin aynı oy oranını görmemize rağmen, ortada bir abukluk olduğu aşikardır.

    düzeltme: neyse ki, obama toplamda da önde olduğu için, cumhuriyetçiler bikbik etmiyorlar. 4 seneliğine romney'den kurtulduk...
  • bu sistemin en guncel tartismasi 2000 yilinda yasandi ama 2012'deki secimde obama electoral'li cok electoral'siz de az fark atarak secimleri kazandi.
  • toplam verilen oylarda (popular vote) romney ve obama'nın kafa kafaya gittiğini televizyona bakan herkesin görebildiği üzere obama'nın 2012 seçimlerini beklenenden daha rahat kazanmasını sağlayan sistem.
hesabın var mı? giriş yap