• ünlü masal yazarımız. bizde masal dededen toruna aktarıldığı için para harcanacak bir şey değildir. kimse oturup masal üretmez, kimse de ihtiyaç duymaz.
  • keloglan masallarini da derleyen masalcimiz.
  • kalın, ciltli bir kitabı vardı. kırmızı kapaklı. doğan kardeş yayınlarından çıkmıştı. her akşam yatmadan önce bir masal okurdum. eflatun cem güney kadar güzel masal anlatana/yazana bugüne dek rastlamadım. uzun uzun güzel güzel ve "büyükler"e anlatırdı. (bkz: büyüklere masallar)
  • (bkz: keloğlan)
  • yazar, halkbilim araştırmacısı, hekimhan’da doğdu. sivas sultanisi’ni bitirdi. konya öksüzler yurdu’na türkçe öğretmeni olarak atandı. (1918). anadolu ve rumeli müdafaa-i hukuk cemiyeti’ne seçildi. kuva-yı milliye’nin yayın organı öğüd gazetesinde çalışırken, bir yandan da irşat dergisini çıkardı. kurtuluş savaşı’na ilişkin ilk yapıtlarından sayılan matem sesleri (1920) adlı şiir kitabını bu yıllarda yayımladı. öksüzler yurdu’nun kapanmasıyla eskişehir sultanisi türkçe öğretmenliğine atandı. ilk maarif kongresi’ne muallimler cemiyeti temsilcisi olarak katıldı. eskişehir’de çıkardığı istiklâl dergisinde yazıları yayımlandı. eskişehir’in düşman işgaline uğraması üzerine kayseri’ye atandı. burada nafi atuf kansu’yla birlikte misak - ı milli gazetesini yönetti (1921).

    kurtuluş savaşı’ndan sonra sivas sultanisi’ne atandı. o yıllarda bir uzmanlar komisyonuna seçilerek, ankara’da türkçe ve edebiyat kitaplarının incelenmesine katıldı. sivas’ta duygu ve düşünce dergisini çıkardı. yeni açılacak samsun lisesi’nin hazırlık çalışmalarını yürütmekle görevlendirildi (1928). burada da duygu ve dilek dergisini yönetti, yazılar yayımladı. müdür başyardımcısı olarak afyon lisesi’ne verildi (1931). afyon’da taşpınar dergisini çıkardı. gittiği her ilde çıkardığı dergiler ve yazılarıyla anadolu dergiciliğine önemli katkılarda bulundu. gezici köy kitaplıkları kurdu. daha sonra atandığı kütahya lisesi’nde on bir yıl görev yaptı. oğlunun rahatsızlığı nedeniyle istanbul haydarpaşa lisesi’ne atandı (1944). istanbul’a geldikten sonra folklor ve halk edebiyatı alanındaki çalışmalarını yoğunlaştırdı. topkapı sarayı müzesi müdür yardımcılığı görevini sürdürdüğü yıllarda (1950), saray arşivini ve saraydaki 'eski maarif nezareti' arşivini inceleme olanağı buldu.

    derlediği masal, destan ve halk öykülerini, kendine özgü bir anlatımla yeniden yazdı. açık sofram açıl (1949) adlı yapıtı, danimarka’daki “hans christian andersen payesi şeref diploması"’yla ödüllendirildi; dünya çocuk edebiyatı sertifikası verildi (1956). aynı ödüllü dede korkut masalları (1958) adlı yapıtıyla ikinci kez kazandı (1960). milli eğitim bakanlığı’nca, istanbul milli eğitim müdür yardımcılığına atandı. sözlü halk edebiyatı ürünlerini halk ağzıyla ve halkın beğenisine uygun olarak yeniden yazmakla görevlendirildi. aynı yıllarda istanbul radyosu’nda “bir varmış bir yokmuş” saatinde anlattığı masallar ilgiyle karşılandı. halk eğitimi başkanlığı yaptı (1961).

    yapıtlarıyla “masal babası” ünvanını kazanan eflâtun cem güney, eğitimciliğinin yanı sıra, anadolu basınını yüreklendirici girişimleriyle de türk eğitim ve yazın yaşamına önemli katkılarda bulunmuştur.

    • başlıca yapıtları :

    dertli kaval(1945),
    halk şiiri antolojisi(1947),
    en güzel türk masalları(1948),
    halk türküleri(1953/1956),
    nasreddin hoca fıkraları(1957),
    evvel zaman içinde(1957),
    dede korkut masalları(1958),
    aşık garip(1958 – 1964),
    kerem ile aslı(1959),
    tahir ile zühre(1960),
    gökten üç elma düştü(1960),
    folklor ve halk edebiyatı(1971).

    bunlardan başka; oğlu çetin eflâtun güney’le birlikte, erzurumlu emrah (1955), ruhsatî (1958), meslekî (1953), kâmilî (1958) adlı monografi kitapları vardır. bunlarda şairlerin yaşam öyküleriyle birlikte derlenmiş şiirleri yer almıştır.

    kaynak : http://www.hekimhan.net/…rastirmalar/eflatuncem.asp
  • çizgi film denemeleri de olduğu rivayet edilen masalcımız.
  • şahane bir isme sahip masal ve hikâye yazarı. ortaokulda türkçe kitabında bi hikayesi vardı, nedense aklıma kazınmış. osmanlı'nın son yılları, iki kadın bi evde sohbet ediyorlar. biri diğerini ısrarla misafirliğe çağırıyor. "çocukları, beyini al, illa gel" diyor. "hem ramazan da gelecek, direklerarası'na gideriz" diye eğlenceleri övüyor falan. öteki bi süre sonra bunca ısrara dayanamayıp "tamam geliriz" diyor. bu sefer başta ısrarla davet eden kadın, onu yavaş yavaş gelme fikrinden vazgeçirmek için çalışmaya başlıyor. "aslında o kadar da iyi değil bizim oradaki etkinlikler, bizim ev de küçük, bilmem rahat edebilir misiniz" falan diyerek.
    keşke hikâyenin adını bilen olsa da tekrar bulup okusam, neden bu kadar aklımda kaldığını çözmeye çalışsam.
  • yıllar önce ilkokulda bir hoca bir masalının yarısını okumustu. sonra devam etmemisti götagızlı, yıllardır merak ederim devamını. bilen varsa spoiler vermesini rica ediyorum, bitsin artık bu merak, zihnimdeki bir eksiklik tamamlansın.

    masalda bir coban var, yetim falan da olabilir, bu çobanın otlattıgı sürüler cok daha besili oluyor cok daha saglıklı oluyor, diger hayvanlar güdük kalırken veya hastalıktan ölürken bunlara hiçbir sey olmuyor. meger bu cobanın sadece kendi bildigi bir tepe varmıs. burada bırakmıştı piç, sınıfta kimsede merak da etmemis olsa gerek devam etmemisti, kitabı verin okuyayım diye ısrar etmistim siklememisti.
    (bkz: bu da böyle bir anımdır)
  • taa ortaokul yıllarında aldigimiz tiyatro dersinde, bize tekerlemeleri ezberlerilen güzel insan.

    "bir varmış bir yokmuş... " diye başlardı tekerlemesi.
hesabın var mı? giriş yap