• dinlerken gulmekten herlerde surunmenize sebep olabilecek bir super kisilik.yanilmiyorsan velvet goldmine da da jonathan myers in menejeri rolunde izliyoruz kendisini
  • transvestite olmasıyla meşhur olmuş bir komedyen.
  • dressed to kill ve circle adlı şovlara sahip travesti komedyen. circle'ın new york dvd'sini izledim. yarıldım. çok başarılı. ilk görüşte "aha, bir huysuz virjin vakası daha" diyebiliyor insan fakat gösteriyi izleyince bütün fikir değişebiliyor. zira kadın kılığında yaptığı bu gösteride hiç bir cinsel veya gay şakası yapmıyor.
  • cake or death bolumuyle insani gulmekten yere dusuren dressed to kill showunun yaraticisi ingiliz transvestite stand up komedyen...
  • yeni sovu dvdde bulunabilir... (bkz: dressed to circle)
  • bu muhteşem komedyen (ve bence düşünür ve felsefeci, artık politikacı ve belki çok daha ötesi) kişiyi ilk şöyle tanıdım, imdb'de "bu standup'çıları sevdiyseniz aha bunlara da bakın" kısmında bir tek bu şahsın adı vardı, hemen çektim, 3 adet showuna saldırdım, önce gelen dress to kill idi, yaklaşık 2 saat boyunca o zamana kadar en çok güldüğüm standup olduğunu söyleyebilirim.

    anlatayım en iyisi, başlangıçta biraz ısınma süreci var, ama sonra kırılıyor insan... imajıyla asla alakalı değil, zaten kesinlikle bir huysuz virjin modu yok, standup yapan bir komedyen var, ama gösterişli ve kendine özgü de bir sahne kostümü var... dolayısı ile o imaja uygun hareketleri ve şakaları var. ama zaten bu durumla en çok dalga geçen de bizzat kendisi. neyse konuya döneyim, gösterinin başında esprilerin yoğunlaşması ve konuya kapılmakta zorlanırsanız merak etmeyin efem, sabır gösterin. başta biraz ağır tempolu başlıyor anlatmaya... ama işte sonrasında kaptırıp gidiyorsunuz.

    sadece mimikleriyle bile sizi güldürebilmesinin yanı sıra, altyapısı olan şakaları ile, insanlık tarihinden anektodları, fransızca kısımları ve başka sürüyle bilgiyle insanı kültürel olarak da geliştiren bir kişi olmuş.

    yani demem odur ki makyajla elbiseyle gayet gösterişli çıkmış ama hiç de kasılmıyor, sizi de kastırmıyor ve güldürdükçe güldürüyor, üstüne de süper bir birikim ve kültür sahibi olduğu da aşikar ve bunu da şahane bir şekilde paylaşıyor. filmlerde bile eskiden yeniye star wars'dan the great escape'e konuşuyor efendim, başka da sürüyle konu var, 2 saat nasıl geçti anlamadım ve hatta zor gülen biri olmama rağmen gülmekten boğazım tıkandı, yanaklarım ağrıdı.

    herkese şiddetle tavsiye ediyorum.

    *bilmeyenlere ilk intiba olması açısından bu benim de ilk izlediğim "dress to kill" gösterisinden çeviri muhabbetlerimize de sonradan bolca meze olmuş, yabancı diller ve ingilizce ile ilgili şu şakasını paylaşayım.
  • ingiliz filmi esprisi de cok hostu, sonra onu hollywood yapimina cevirdiginde yerden yere vurduk kendimizi...
    -i, oh..... i...
    -what is it sebastian i am arranging the matches
    -i...oh.... i better leave...
    -yes, you better had..

    akabinde
    italyan mafya agziyla
    - you are fucking with these fucking matches, all the time the fucking matches
    -you don't talk to me that way.... you fucked my wife? you fucked my wife?
    -i am your wife
    -that dont matter! that dont matter you fucked my wife?
  • kendisini tek bir cumlede anlatabilmek icin cok dusundum ve vardigim sonuc su ki bu adami begenmeyenin allah bin turlu belasini versin.

    hatta "begenmiyorum kardesim zorla mi, hem renkler ve zevkler tartisil.." derken allah carpsin, cin vursun, karabasan bassin.

    belki benim carpik beynimden ileri geliyordur ama nedense ingilizce yapilan standuplarin cogunda, ne kadar komik konulardan bahsedilirse edilsin, bir miktar yapaylik bulunuyor ve bunu gormezden gelemiyoruz (hemen sizi de carpik algimin tarafina dahil edeyim caktirmadan). hatta konusulan konu ne kadar komik veya siradisi, kiskirtici, * olursa o kadar yapay geliyor yapilan komedi, komedyen ne kadar yetenekli olursa olsun.

    fakat eddie izzard efendi izleyeni oyle kasmiyor. kaptirip gidiyorsunuz. cunku adamin anlatacagi seyin suyu ciksa mimikleri var, o baydiysa vucut dili var, ses tonu, taklitleri, dil hakimiyeti. butun sov sanki bodoslama gidiyor gibi bir hali var adamin ve bu rahatlik ve cok yonluluk sayesinde de isininca oyle bir havaya giriyorsunuz ki, 2 degil 22 saat anlatsa sikilmadan dinlenir. (nitekim dressed to kill'i herkese gosterecegim diye 11 kez izlemisligim vardir, miyadi dolmadi daha)

    ayrica sovun baslarinda yaptigi esprilere 1 saat sonra hic beklemediginiz bir anda ve sanki hicbirsey olmamiscasina araya sikistirabilmesi bence en buyuk numarasi. yani bir insani bir punchline olmadan guldurebilmek -ki bu noktada durup the big lebowskiye akittigim onca salya sumuk ugruna bir dakikalik saygi durusunda bulunuyorum- onemli bir meziyet.

    ayrica gerektiginde eric cartman ses efektleri cikarabilmesiyle de komple muameleyi tamamliyor.

    bu kadar lafini ettikten sonra birakip gitmek olmaz, icraat lazim. o yuzden efendim http://isohunt.com/'a gidiniz, eddie izzard - dress (dressed degil dosyanin adi) to kill [digitaldistractions].avi yaziniz, indiriniz. (elbette eddie izzard yazsaniz da yeter de maksat hizmet yapmis gorunelim). bulamayan olur diye torrent dosyasini silmiyorum, isteyene maillerim.
  • transvestiyer değil crossdresserdır.kendisiçin male lesbian der durur. kendisi hakkında kafamda bir tanım ve verebileceğim bir örnek yok. saatlerce kesintisiz seyretme arzusu haricinde, makyajlı makyajsız. evimin kadını, çocuklarımın babası olmasını istiyorum.
  • yaptigi esprilerdeki cinsel icerikli tek gonderme giyim kusami bu adamin sanirim. son derece agir makyaji, sutyeni, pantolonu, 11 puntoluk botlari icerisinde isa'yi dinazorlarla konusturur, michelangelonun tavani duz mavi boyamak icin ne kadar gayret ettigini, portakalin cekirdeklerini sevmediklerinin agzina itmeye calistigini, darth vaderi kantinde yemek kuyrugundayken filan hayal eder sahnede.
hesabın var mı? giriş yap