• büyük bir filozofun kaleminden bir diğer büyük filozofa dâir; minnet, beğeni ve saygının dillendirildiği kitaptır.

    müellifi nietzsche olan eserde, aslında nietzsche'nin felsefeye ilk adım atışlarını, nereden nasıl başladığını ve neden schopenhauer'ı nirengi noktası olarak seçtiğine dâir ipuçları yakalıyoruz. fakat eğer eseri schopenhauer'a ait birtakım bilgiler edinmek için alıyorsanız pek de beklentinizi karşılamayacaktır. zirâ nietzsche bu eserde schopenhauer'ı mihraka alarak onun çevresinde teşekkül eden ortamdan ve hayatından yola çıkarak; din, bilim, devlet, eğitim gibi noktaları irdeliyor.

    dehânın; toplumdan, politikadan nasıl soyutlanacağını, insanlarla nasıl ve niçin uzlaşamayacağını; çağının ötesinde olması hasebiyle geniş çevrelerce kabul görmeyeceğinin sebeplerini, sonuçlarını kendine özgü o farklı üslûbuyla sıralıyor.

    eserde alman yazarlara ve alman kültürüne bir hayli tasallut etmiş nietzsche. kardeşinin aymazlığından dolayı bir gürûh tarafından ''faşist'' olarak anıldığını hatırlıyor ve bu bölümde kahkahaya dönüşebilecek bir tebessüm silsilesi dolanıyor içinizde.

    kitapta nietzsche'nin ''üst insan''* kavramı karşımıza henüz çıkmıyor. nietzsche'nin bunun yerine daha çok dehâ, dâhi, yarı-tanrı gibi ifadeleri kullandığını görüyoruz. fakat daha sonra hayatının sonuna kadar savunacağı bu modelin bir tecessümü olan ''zayıflar, en değerli kişilerin yararı için yaşamalıdır.'' ifadesi eserin geniş bir bölümüne türlü ifadeler yoluyla yayılmış. nietzsche'nin fikirlerinin oluşum basamaklarını görmek ve bunların ardında yatan sebeplere şahit olmanın tadı oldukça güzel. eser, size bunu her sayfasında hissettiriyor.

    gerçekten keyif verici, sorgulatıcı ve ufuk açıcı bir eser. hemen her felsefe kitabı gibi.

    yazıyı, kendi sınırlarını aşıp çağımıza kükreyen ufak bir iktibas ile sonlandırmak isterim:

    ''bazen bana öyle geliyor ki modern insanlar birbirlerinden bıkmışlar ve sonuç olarak her türlü sanatın ve yapaylığın yardımı aracılığıyla kendilerini ilginç hale getirmek zorunda kalıyorlar.''

    söz konusu alıntı sosyal medya pıtırcıklarına ithaf olunur.

    aklın ve vicdanın hürriyeti ile...
  • insanın kendi çağına olan kabullenişini ve çağının ötesinde yaşayan insanların nasıl zorluklarla karşılaştığına değinen müthiş bir eser.

    nietzsche insanoğlunun kültür ve yaşadığı dönemin dinamiklerinden sıyrılmaktan ne kadar korktuğunu, nasıl tembel birer otomatik makine olduğumuzu yüzümüze tokat gibi çarpıyor. kendi dönemini eleştirebilmek, onu yüksek sesle haykırabilmek, topluma ayna görevi görmek, gerekirse uzaktan seyreden bir münzeviye dönüşebilmenin dehalığa giden bir adım olduğunu ve çağın ötesine ulaşan bir bilinç düzeyine erişebilineceğini ifade ediyor.

    özgür düşünmenin anahtarlarına değinen eseri felsefeye gönül vermiş her bireyin okuması gerektiğini düşünüyorum.
  • "hayat nehrini geçmek zorunda olduğun köprüyü kimse senin için kuramaz. sizi memnuniyetle karşıya taşıyacak sayısız patika, köprü ve yarı tanrı olabilir; ama sadece kendinizi rehin verip kendinizden vazgeçmek pahasına. dünyada senden başka kimsenin yürüyemeyeceği bir yol var. nereye çıkıyor? sorma, yürü..."
  • nietzsche'nin dilini seviyorum. insanla hem dalga geçen hem de insanı ciddiye alan bir tarzı var ve bunu yazı diliyle güzel şekilde becerebilen birisi. ve bu kitapta da nietzsche'nin o güzel diliyle schopenhauer'in götünü nasıl yaladığını görüyoruz. ciddiyim kitaba başladığım andan itibaren sürekli gözümde schopenhauer'i doggy pozisyonunda va nietzsche'yi de çömelmiş halde canlandırdım. nietzsche seni seviyorum ancak şu schopenhauer aşkın canımı sıkıyor biraz.
  • kadın öğrencilerine büyük ihtimalle "siz anlamazsınız zaten niye geliyorsunuz okula" diye serzenişte bulunacaktır.
hesabın var mı? giriş yap