• polonya yapımı değişik bir komedi filmi.
  • komedi filmi diye izlemeye başlarken, kahkahalarla gülmeyi hedefleyenlere sadece tebessümlerin eşlik ettiği film.
    --- spoiler ---
    filmdeki karakterin takıntılı bir orta yaşlı adam olduğunu da eklemekte fayda vardır.. zira hayatın 7'den ibaret olduğunu düşünmeye başladım ben de orta yaşlarıma göz kırparken.
    --- spoiler ---
  • zaman zaman abartılı, zaman zaman çok yerinde tespitler sunan, ilginç olmasının yanında şimdiye kadar izlediğim en sinir bozucu filmlerden biri diyebileceğim yapım. adam ile benzer yönlerinizi gördüğünüzde yüzünüzde oluşan tebessüm, onun abartılı takıntılarının ortaya çıkmasıyla sinire dönüşebiliyor.
  • obsesif kompulsif bozuklugun uclarinda yuzen adam miauczynski'nin bir gününü anlatir.

    --- spoiler ---

    film komikligin otesinde sinir bozucudur. mesela sahilde vik vik konusan kiza sinir olamamak mümkün degildir. veya muslugu kontrol etmek icin tekrardan eve giren adam miauczynskiyle bir takim ortak ozelliklerin cikmasi hatta bu sinir bozucu adamla baska ortak ozelliklerin olma ihtimali bile sinir bozucudur. butun olaylari tek kisilik bir tiyatro izler gibi yansitan marek kondrat büyük bir alkisi hakeder. o kadar cetrefilli degil midir..? otur yap temizle yika!!

    --- spoiler ---
  • epeyce underrated kalmış güzel bir film. kabaca özetlersek, yalnız bir polonyalı'nın iç monologlarıyla, yüzdüğü depresif ve obsesif derinlikleri tasvir etmesi, kendisinin farkına vardıkça durumun daha da içinden çıkılmaz bir hal alması diyebiliriz. film bir yolculuk gibi, karakterin düşünceleri izlerken sizi de alıp götürüyor.

    en çok da aklımda miauczynski'nin oğlu kaldı. tipik bir komik leh genciydi.
  • 2002 yapımı underrated film.

    --- spoiler ---

    bu filmi en kolay okb hastaları içselleştirebilir. ağır ocd'den muzdaripler için dinlenmek, rahatlamak, huzur bulmak o kadar ulaşılmazdır ki yorulup bitap düşmek için ekstra bir meşgaleye bile ihtiyaçları yoktur. toplumdan kaçsa dahi sorunun kaynağı olan zihni yine onunladır. kendi zindanlarını kendi zihinlerinde yaratıp altında ezilirler. her gün, tekrar tekrar ve aynı biçimde.
    --- spoiler ---
  • polonya'lı yönetmen marek koterski imzalı 2002 yılı yapımı polonya filmi. kadri kıymeti bilinmeyen nadir eserlerden.
    http://www.imdb.com/…tle/tt0330243/?ref_=fn_al_tt_1
  • filmi izlerken yer yer beğenmek ile yer yer beğenmemek arasında gidip geldim de filmi izledikten, gece yatıp sabah kalkıp filmle ilgili biraz daha düşündükten sonra aslında ne kadar benzersiz ve güzel bir film olduğuna karar verdim sonunda. "takıntılı bir kişi" ile ki bu biziz (ya da daha hafif bir tabirle hepimizin karikatürize hali) her gün karşılaştığımız "hayattaki küçük mutsuzluklar"* üzerine bir maceraya çıkıyoruz. müthiş tespitler, biriken küçük mutsuzluklar ve tüm bunlarla beraber hayatın (hayatımızın) nasıl devam edebildiğine, hayatımızı nasıl devam ettirebildiğimize şaşarak filmi bitiriyoruz. anneden, trendeki güzel kadına, komşulardan, kumsaldaki "dırdırcı"ya, doktordan, maaşa her şey çok tanıdık, her şey ne yazık ki tam hayatın kendisini.

    8/10 dedim.
  • çok ilginç bir filmdi. bu tür filmleri izlediğimde unutmuyorum. rastgele birkaç sahnesi mutlaka belirli anlarda aklıma geliyor ki bu filmde şimdiden hafızamın bir köşesinde yerini aldı. daha şimdiden, bitirdiğim andan itibaren aklıma geliyor ara ara. filme gelirsek eğer, zaman zaman bana mr monk dizisini hatırlattı, zaman zaman başka sanat eserlerini. özellikle gün bitimiyle ilgili filmin sonlarına doğru kurduğu cümleler nazım hikmet'in sözlerini anımsattı. filmde karakterin durumu hem acıklı hem komik. bir yandan yalnızlığı seviyor, yalnız kalmak istiyor; bir yandan da yalnızlıktan nefret ediyor, bir kişi bile olsa onu anlasın, söylediklerine kulak versin ve aynı hisleri paylaşsın istiyor. öte yandan geri kalan hayatının da pek bir şeye benzemeyeceğini hissediyor ve sürekli geçmişe özlem duyuyor, treni kaçırdığını düşünüyor: "keşke ilk aşkımla tanıştığım güne dönsem, o zaman her şey düzelirdi." aslında karakterin bu özellikleri hepimizin az çok hissettiği şeyler ama bu hisleri daha yoğun yaşayan bir adam miauczynski. o yüzden hem acıklı hem de komik.
  • polonya'dan çıkmış başarılı bir kara mizah ve taşlama. woody allen ve federico fellini etkisi bariz. kıyıda köşede kalmamalı diye düşünüyorum. filmin sonundaki etkileyici monolog ya da bir şiir alıntısı (alt yazı çevirisine göre):

    benim yol arkadaşım, yaşamını tıpkı karınca yuvalarının ışığa açılan kapıları gibi kurdun. ve kendini bir kozanın içine hapseder gibi davrandın, günlük yaşamın boğucu alışkanlıklarında. ve her gün seni çıldırtmayı sürdürse de sen bu alışkanlıklardan yavaşça bir barikat yükselttin; tüm fırtınalar, gelgitlere, yıldızlara ve duygulara karşı... her günkü insani durumunu unutmayı sürdürmek yeterince çabaya mal oluyor. bugün senin yapıldığın balçık kurudu ve sertleşti. kimse senin içinde artık bir zamanlar yaşamış olan ne bir astronot ne bir müzisyen, ne özverili birisi, ne ozan, ne de bir insan... bulamayacaktır.
hesabın var mı? giriş yap