• requiem for a dream ya da spun ile kıyaslandığında vasatın üzerine çıkamayan bir junkie filmi...filmi tek ilginç ve güzel kılan, william s burroughs'un da filmde küçük bir rol alması...hatta burroughs izleyici ile buluşmadan önce, trip esnasında ekranda uçuşan silahlar ve şapkalar burroughs'u adeta selamlıyor...
  • sedye sahneleri ve bob'un akibetiyle carlito's way'a ilham kaynagi olan film.
  • uyuşturucu/uyarıcı maddeler filmi olma açısından fear and loathing in las vegas'ı akla getirse de alakası yoktur gus van sant sinematografik çekimleriyle fark atar ayrı yönlerde ilerlerler.zaten kurgu ve karakterler daha çok tatmin eder izleyiciyi.

    --- spoiler ---
    polis amcalar bob'u bir güzel benzetirken onun gözleri aileyle yapılan mutlu sabah kahvaltılarının,köpek gezdirmelerinin,pazar günleri kiliseye gitmelerin doldurduğu düzenli bir hayatın,kuralların,sorumlulukların düğümlendiği sıkıca bağlanmış kırmızı-beyaz çizgili polis kravatına takılır,kamera birkaç saniye odaklanır tekmelerin yumrukların arasında izleyici birden bu simgeyle başbaşa kalır,bir an bob'un karnına yediği tekmeler içini daraltır.
    --- spoiler ---

    sonra william s burroughs'u da kanlı canlı peder tom şeklinde felsefe yaparken görme şansını veren filmdir.
  • 1989 new york film eleştirmenleri birliği: en iyi senaryo, 1990 abd ulusal film eleştirmenleri ödülleri: en iyi yönetmen; en iyi film; en iyi senaryo, 1990 abd bağımsız ruh ödülleri: en iyi görüntü; en iyi senaryo; en iyi erkek oyuncu (matt dillon); en iyi yardımcı erkek oyuncu* ve 1990 berlin cicae ödüllerini alan film 26. uluslararası istanbul film festivali'nde gösterime girdi.

    edit: en kötü kopyayı istanbul'a yollamışlar...
  • gus van amcanin adami germeyen filmlerinden biri , ayricada festivallerden de bolca odul almisti bu film . belki trainspotting , requem for a dream gibi filmlerle kıyaslanamaz (zaten gerekde yok biraz farkli sanki) ama spun' u 5 e katliyacagida bir gercek .
  • requiem for a dream ve trainspotting'ten önce çekilmiş bir filmdir.

    --- spoiler ---

    film 1971 yılında geçmektedir. sonlara doğru bir sahnede burroughs abinin "ileride sağcılar uyuşturucuyu bahane ederek uluslararası bir polis birimi oluşturacaklar." demesiyle gus van sant'ın göz kırpmasını da gördük.

    --- spoiler ---
  • başından sonuna kadar olaylar ihtiva etmesine bağlı olarak muhtelif mekan geçişleri olsa da karakterlerin ikamet noktalarının standart bir salaşlık ve kasveti barındırmasından ötürü olsa gerek belli bir yere saplanmış, algılanabilen mekanlar dışında bir uzamda konumlanmış gibi kendine ait bir boşlukta geçen film. filmin geneline yayılan uyuşturucu ile sıradan hayat karşılaştırması ve uyuşturucunun bir geleceğe muhtaç olmadığı fikri de filmin ayrı bir boşlukta duruşunu destekler nitelikte. konunun işlenişi bakımından klişelikten kurtulamasa da detaylarda farklılığı yakalamış görünüyor. fakat şöyle bir sıkıntı var ki, detaylar yeterli değil. bir fikir oluşturma bakımından kafi ancak ortaya bir olgu koyamıyor.
    örneğin bob'un tedavi için başvuru yaptığı sahne ilk bakışta standart görünse de gerçekten canavar bir sahne. filmin genelinde bu tandans yakalansa çok farklı bir yapıt ortaya çıkabilirmiş.
  • ı was once a shameless full-time dope fiend repliği ile başlayan bol aksiyonlu ve bol dramlı film.
  • * ??)9
  • '89 yılına ait bir gus van sant filmi. yine oregon, portland'ta geçen bir sant filmindeyiz ve mala noche ile birlikte my own private'in de içinde olduğu portland triology'nin bir parçası bu film. bu sefer matt dillon hem başrol hem de dış anlatıcı olarak karşımıza çıkıyor. onunla birlikte kelly lynch'ın güzelliğine de tanıklık ediyoruz.

    ani yakın çekimlerin kullanımı ve halisünasyon detaylarıyla etkili bir sinematografi çıkaran film, uyuşturucu bağımlısı bir genç ve onun çevresindeki bir takım kişilerin hayatını anlatan güzel bir bağımlılık filmi. dillon'ın canlandırdığı karaktere bir de dış ses vermesiyle birlikte esasında uyuşturucunun suni mutluluk yarattığı fikri çok güzel işleniyor. bob her seferinde reelde mutluyken, gelen dış ses onun yaşadığı derin ve pesimist travmaları açık biçimde izleyiciye sunuyor ve yaşanan sahte mutluluğu net biçimde tasvir ediyor.

    van sant özellikle hikayelerindeki basitlik; bu basitlikle birlikte toplumsal alt sınıfları ya da karşı kültürleri etkili biçimde yansıtabiliyor. özellikle portland filmlerindeki bu etkileri sinemasal anlamda oldukça çekici geliyor bana.
hesabın var mı? giriş yap