• (bkz: doctor jivago)
  • #129916825
    #127227411
    nedense kendine fetöcüleri savunma görevi biçmiş,

    #133085684 bu saçma sapan troll entrysini favlamış,

    #131874073
    tarikat, cemaat, denen, islam'da olmayan ama her devirde varolan cehalet organizasyonlarının ve diğer terörist organizasyonların kemalizm nedeniyle varolduğunu iddia eden tip...

    kemalizm bunları yaratmadı. onlarla mücadele etti. kurtuluş savaşında kıçına tekme bastığımız her düşman devlet arkasında bu kullanışlı örgüt, cemaat ve tarikatlerden birini bıraktı.
    ardından savaşmadığımız ama bölgede çıkarları olan, etki alanını genişletmek isteyen abd ve arap ülkeleriyle iran gibi ülkeler de kimisini bizzat yarattı kimisini destekledi...
    bu ülkenin vatanseverleri bu pislik yuvalarıyla mücadele etmeseydi çoktan ortadoğu bataklığındaki devletlerden biri olmuştuk.

    engelle
    başlıklarını engelle
  • boris pasternak tarafından 1957 yılında yazılmış roman.
    roman 1965 yılında filme alınmış. yönetmeni david lean, produktör olarak carlo ponti'nin ismini de yazmazsak olmaz.
    filmde kimler var diye değil de kimler yok diye bir bakalım. filmin rol dağıtımı epey maceralı olmuş. yuri karakteri için teklif götürülen peter o'toole rolü kabul etmemiş. peşinden max von sydow, paul newman ve michael caine'in isimleri gelmiş gündeme, onlar da olmamış. bütün bu iyi kötü rusa benzer sarışın adamlar reddettikten sonra rol gayet esmer mısırlı bir aktör olan ömer şerif'e kalmış. filmde yuri'nin çocukluğunu anlatan bölümde de ömer şerif'in oğlu tarık şerif çocuk oyuncu olarak yer alıyor. adeta babasının minyatürü.
    komarovsky karakteri için ise marlon brando ve james mason'a teklif gitmiş onlar reddedince rod steiger almış rolu. lara rolü için prodüktör carlo ponti nepotizmin dibini sıyırarak o zamanlar eşi olan sophia loren'i önermiş. david lean bu şehvetli italyan güzelini lara rolüne yakıştıramamış. bir çok kadın oyuncu arasından nihai olarak julie christie seçilmiş. yuri'yi oynayan mısırlı ömer şerif'e lara olarak da italyan sophia loren seçilseydi olayların rusyada geçtiğine kimseyi inandırmak mümkün olmazdı sanırım.

    netice olarak ortaya çıkan film beş oscar toplamış ve bütün zamanların en iyi gişe yapan filmleri arasında ilk ona girmiş bir yapıt. amerikan film enstitüsü de 1998 yılında hazırladığı 100 yılın 100 filmi listesinde 39. sıraya yerleştirmiş filmi. o rolleri reddeden oyuncular sonradan pişman olmuş mudur acaba. merak etmemek elde değil.
    gelelim filmde anlatılan öyküye. 1910 civarından başlayarak yaklaşık 10 yıllık bir süreçte ilerleyen, fonunda sovyet devrimi bulunmakla birlikte izleyicinin ağırlıklı olarak filmin içindeki aşk hikayesine odaklandığı bir öykü bu. film doktorluk diplomasını aldıktan sonra soylu bir ailenin kızıyla evlenen yuri'nin hikayesi, sonra savaş başlıyor savaş bitmeden devrim, bilinen hayat biçimleri sona eriyor. yuri bu hengamede başka bir kadına aşık oluyor vesaire vesaire. üç saat ve yirmi dakika sabrınız varsa öykünün devamı filmde. uzun olmasına rağmen sıkılmadan izleniyor.
    filmin üstüne kurulduğu pasternak romanı sovyet devrimini yeren anlatımı nedeniyle sovyetlerde yasaklanmış bir kitap. soğuk savaşın pik yaptığı dönemde batı dünyasının bu öyküye atlamış olması biraz fırsatçılık gibi de görülebilir. ama kör parmağım gözüne bir propaganda değil, hüzünlü bir aşk hikayesiyle sarmalanmış olduğu için her türlü izleyicinin ilgisini çekmiş.
    filmin maurice jarre tarafından bestelenen müziği de çok popüler olmuş. https://youtu.be/4yd2pzof1y8
    filmin neredeyse yarısı kar altında, urallarda geçiyor ama tabii ki sovyet topraklarında çekim için izin söz konusu olmamış. izlerken hayran olduğum karlı dağlar ve kar sahnelerinin tamamı ispanya'da çekilmiş.
hesabın var mı? giriş yap