• (bkz: #57292077)

    yukaridaki entryde bahsettigim uzere dogal tarim hakkinda bir kac sey yazmak istiyorum.

    dogal tarim aslinda bir tarim tekniginden ziyade hayat felsefesi ve yasam bicimidir.

    amac bilinen tarim teknikleriyle topraga zarar vermemek ve surdurulebilir bir yasam saglamak topraktan. topragi surme, kazma, ilaclama ve gubreleme yok. bir orman dusunun hic bir insan mudahalesi olmadan nasil da ayakta kaliyor ve varligini devam ettiriyorsa dogal tarimda da mantik bunun uzerine kurulu. dogada bizim besin diye nitelendirdigimiz tarim urunleri ile gordugunuz zaman keseceginiz dikenli bir bitki arasinda bir fark yok. doga icin, toprak icin her sey bir. siz dogaya biraz yardim ediyorsunuz ona istedigi seyleri, yani tohumlari vererek. o da karsiliginda size besin veriyor ve sizin bilinen tarim yontemlerinde oldugu gibi agir isler yapmaniza gerek kalmiyor, orman gibi. en onemli unsurlardan biri tohum toplari yapip mumkun oldugunca cok ve farkli varyasyonda tohumu topraga vermek, doga hangi bitkinin nerede yetisecegine kendisi karar verecektir, insan mudahalesi olmadan. siz ona tohum vereceksiniz o size besin. ayrica toprak gunden gune zenginlesiyor ve bolgede yasam zenginligi ve kalitesi artiyor. tek urun ekimi yerine topraktan onlarca farki urun aliyorsun.

    bu teknigi ilk gelistiren kisi japon biyolog ciftci ve felsefeci masanobu fukuoka. yaklasik 30 lu yaslarin sonlarina dogru tarlasina kesin donus yapiyor ve 40 yili askin deneme yanilma yontemleri sonrasinda bilinen tum tarim tekniklerini reddererek gelistirdigi bu yontemle normal bilindik teknikleri kullanan ciftcilerinkinden daha verimli ve saglikli urunler aliyor.

    sadece urun almanin da otesinde bunu bir felsefeye donusturuyor zen felsefesi ile harmanlanmis bir sekilde sunuyor "ekin sapi devrimi" adli kitabinda.

    ardindan dunyanin her yaninda insanlar fukuoka'nin tarlasina gidip onun yaninda bu yasam bicimini ogrenmeye basliyor, gunluk ziyaret yapanlardan fukuokanin yaninda 10 yil kalanina kadar bir suru insan. bunlardan bir tanesi ayni teknigi kuzey yunanistan da gelistiren ve muthis bir meyve bahcesi olan panos.
    yine su an bulundugum yerde fukuoka'nin ogrencisi olan damian da, arjantin'de tam olarak ayni teknigi olmasa da benzer yontemleri kullanarak tarim yapiyor.
  • dogal tarim hakkinda birkac video izlemek isteyenler icin derlenmis linkler ile devam ettirdigim yasam sekli.

    youtube

    dogal tarim ve felsefesi

    fukuoka yunanistan da

    dogal tarim
  • aranızds yapay tarım yapabilen var mı?
  • aranızda yapay tarım yapabilen var mı?
  • fazla uzaklara gitmeye gerek yok permakultur diye bişey var bir bakın isterseniz
  • sadece iki entry girilmiş olmasina inanılmaz şaşırdığım başlık. daha detayli bilgi almak denemek yasamak istiyorum ve denemeye sanirim başlayacağım.
  • insan hayatını onurlandıran bir yaşam şekli.

    ekşi şeyler

    gelen sorular üzerine çiftlik hakkında daha detaylı bilgi vermek istiyorum.

    çiftlik yunanistan'da ve yaklaşık 25 dönüm büyüklüğünde.
    tamamen doğanın harmonisine uygun bir şekilde kendi kendini tohumlayarak ilerliyor.

    monokültür bir tarım olmadığı için kayıp riski çok düşük. örnek vermek gerekirse; yağışlı geçen ağustos ayında üzümler zarar görse dahi elmalar daha iyi olgunlaşıyor veya tam tersi durumda yağışsız geçen bir yaz sezonunda bazı meyvelerden beklenen verim alınamamasına karşı incir, nar ve üzümler daha kaliteli oluyor vs vs...
    bir diğer nokta ise geleneksel tarım yapan çiftçiler gibi tonlarca tek tip meyve üretip aracıların iyi bir fiyat vererek alması için dua etmeme gerek kalmıyor.

    2 gün önce sohbet ettiğim bölgemizin çiftçilerinden biri ürettiği 50 ton şeftalinin kilosunu 15 centten satmak zorunda kaldığından bahsediyordu, üretim maliyeti kilo başına 40 cent olmasına karşın.

    doğal tarım yapanların böyle bir sorunla karşılaşması mümkün değil çünkü asla elinizde 50 ton meyve ile umutsuzca beklemeyeceksiniz.

    nasıl oluyor da diğer çiftçiler meyvenin kilosunu 15 centten satarken sen 2 eurodan satıyorsun derseniz sebebi bahsettiğim gibi aracı, komisyoncu vs olmadan diret tarladan tüketiciye satıyor oluşum. böylece insanlar da yiyebilecekleri en temiz, saçma sapan kimyasallarla yetiştirilmemiş, ulaşım masrafı olmayan temiz meyvelere ulaşıyorlar. karşılıklı fayda sağlanan bir ilişki.

    herhangi bir tarım aleti dahi kullanama gerek kalmıyor. böylece temel gider kalemlerinden biri daha devre dışı kalıyor ve traktör almak için çalışmama ardında da sigortası benzini vs için yüzlerce euro ödememe gerek kalmıyor.

    daha önce de bahsettiğim gibi hiçbir tarım ilacı kullanmıyorum. yapılacak her şeyi doğa kendisi yapıyor.
    örnek vermek gerekirse; sadece insan persfpektifinden basit ve yüzeysel bir örnek vereceğim daha anlaşılabilir olması açısından.

    tarlanın belirli noktalarında dünyanın bilinen en eski ağaç türü olan ginko bilola var. bu ağacın özelliği ise doğal ortamındaki bitki zararlarılarını ve hastalıklarını tespit edip insan persfpektifinde zararlı olan bu organizmaların doğal düşmanlarını cezbedici besinler üreterek ortama getirmek ve böylece sorunu insan müdahalesi olmadan çözmek.

    doğa kendi halinde bir harmoni ve denge içerisindedir.

    dünyanın hiçbir yerinde monokültür bir orman göremezsiniz bundan dolayı günümüzde uygulanan monokültür tarımın labaratuarlardan çıkma gereksiz ve zararlı kimyasallara ihtiyaç duyması çok normal.

    türkiye'de de doğal tarım çiftliği kurmak isteyen kişilere elimden geldiğince destek olmak istiyorum. herhangi bir ücret söz konusu olmaksızın çalıştaylar düzenleyebilir veya birlikle güzel şeyler yapabiliriz. zamanım oldukça gelip ben de çalışabilirim tarlanızda ve birlikle yön verebiliriz.

    hasat zamanı olduğu için çok zamanım yok, fırsat buldukça güncellemeleri paylaşacağım.

    uğurlar olsun.
  • fukuoka'nın kitaplarını okudum. japonya gibi toprağın kıymetli olduğu bir coğrafyada ve hatta başarısızlığın "harakiri" ile gönüllü olarak neticelendiği bir gelenekte, böyle bir çabaya girişmek, her şeyden önce cesareti saygı duymayı gerektiriyor. bizim izmit-yalova köprüsünde, türk mühendis hatasıyla kopan çelik halat nedeniyle, bir japon'a göre "yaban ellerde" bile intihar edilebiliyor, harakiri yapılabiliyor ise... kıt toprak ülkesi japonya'da bu başarısızlık asla affedilemezdi... ama fukuoka başardı.. aslında başarı filan yok... doğanın bilmem kaç milyon yıldır yaptığını fark etti.. üstüne başka bir şey koymadı... ne yazık ki "doğanın diyalektiği" adlı eseri okumadı... fukuoka'nın farkındalığı ve "hiçbir şey yapma" tarımı zihniyeti, engelsin doğanın diyalektiğinde zaten formüle edilmişti... fukuoka'nın tahilsizliği, bu tip toplumcu yazarların tu-kaka edildiği dönemlerde bazı şeylerin farkında olması ve bu kitabı kimsenin ona götürememiş olmasından kaynaklanıyor.. onu takip edenler şu an bilinemezciliğin ummanında kulaç atıyorlar.. fakat doğa, diyalektik hep aynı şeyi söylüyordu... darwin gibi, fukuoka da bu sistematiğin farkına vardı ama, adını koyamadı maalesef.. bence fukuoka'nın iki eserini de dilimize kazandıran meltem hanım ve bu felsefeye gönül verenlerin doğanın diyalektiği ile darwin'in türlerin kökeni ve insanın türeyişi adlı kitapları okumasında büyük yarar var. maksat taşların yerine oturması... hepsine selamlar..
  • 15 kasımda almanya'nın hannover şehrinde avrupa birliği tarım faliyetleri tarafından düzenlenen 'modern tarımın alternatifleri ve genç çiftçiler' adlı konferansta; doğal tarım, doğal tarımın sürdürülebilirliği ve uygulaması hakkında bir sunum ve konuşma yapacağım, dahil olmak isteyenler iletişime geçebilir. katılım ücretsizdir.

    tanım: insanın huzurla yaşayıp temiz gıdalarla beslenebileceği bir yaşam biçimi.

    edit: konferans sonrası ilk gelişmeler.

    600 - 700 hektarlık tarlalarda monokültür tarım yapan çiftçilere, doğal tarım ve uygulanabiliriliği hoş, tatlı ve romantik bir hayal olarak geldi sanırım.

    uzaktan gps kontrollü traktörleri ile tarlada olup biteni kontrol etmeye çalışmak egonun tanrıyı oynadığı anlardan biri.

    yalnız kaçırdıkları birkaç nokta var;

    ekonomik olarak 2 hektarlık bir alanda sağladığım kazancın yaklaşık 30 ile 35 katı arası kazanç sağlıyormuş 650 hektarlık alanda tarım yapan bir çiftçi. yani tarlasının sadece %15 - %20 sinde doğal tarım uygulayarak ekonomik olarak daha iyi bir noktada olabilir. tüm iş yükünden de kurtulması cabası.

    kuş sesleri ile beraber, kelebekler uçarken bir hurma ağacının altına oturup keyifli bir sabah geçirmekten bahsetmiyorum bile.
    toprağın günden güne arınması ve canlanması, insan müdahalesi olmadan da kendini devam ettirecek noktaya gelmesi insanın doğaya sunabileceği en büyük hediyelerden biri.

    fazladan çalışıp kendimizi zehirlemek için para harcıyoruz.
    insanlığın büyük bir kısmı bu yoldan devam edecek.

    bunların yanısıra kuzey almanya'daki bir ekoköye ve italya'daki bir tarım alanına doğal tarım çiftliği kurmak üzere beraber hareket etmeye karar verdik. bu oluşumlarda yer almak, gönüllü olarak çalışmak ve doğal tarımı deneyimlemek isteyen olursa da bahardan itibaren iletişime geçebiliriz.
  • hakkında şöyle bir yazı çıkandır.

    doğal tarım
hesabın var mı? giriş yap