• ali şeriati'nin güzel yorumlar ve ilişkilendirmeler ile anlattığı dünya dinleri kitabının adı. şahsıma en ilginç gelen kısmı ile; kitabında,ibrahimi dinlerin doğuşunun sebebini coğrafya ile ilişkilendirerek, yunan paganizmi ile hint-çin dinleri sentezi olarak yorumlar ali şeriati.
  • insanların korkularıyla başlar.
  • (bkz: dünya tarihi)
  • mırcea eliada dan öğrenilmesi elzem olan tarih.
  • bir kültürel miras tarihi olarak okunmalı ve toplumsal davranış kalıplarının kökenleri buradan anlaşılmalı kanımca. dinler hakkındaki tarihi bilimsel çalışmalar, fantastik metinlerin ve kehanet söylemlerinin ötesinde, öncelikle antropolojik ama elbette sosyolojik olarak anlaşılabilmesi için anlamlı.

    "bir tarihçi, tarihin değişim yasalarını, sosyal devrimlere neden olan faktörleri ve tarihin diyalektik prensiplerini keşfeder. tarih felsefesi ise, sosyal bir sınıfın oluşmasına neden olan faktörlerin, nasıl ve hangi koşullarda oluştuğunu inceler. ayrıca başlangıcından yıkılışına kadar bu sosyal sınıfın nasıl geliştiğini; tarihin diyalektik tespitlerine göre sosyal bir sınıfın kendisine karşı olan bir diğer sosyal sınıfı nasıl yıktığını; bir iç devrimle yönetici sınıfın nasıl yok edildiğini, tarihi diyalektiğin nasıl güç kazandığını ve yönetici sınıfın tarihin diyalektik prensiplerinin kurbanı olma tehlikesini nasıl ciddi bir şekilde hissettiğini açıklar.

    ...

    örneğin bir şiiri, bir metni ezbere okursanız bu sizi duygulandıracaktır ve bir heyecan atmosferine itecektir. aynı şiirin, aynı metnin bir grup insan tarafından okunması halinde daha çok duygulanır, daha çok heyecanlanırsınız; bu duygu ve heyecan atmosferini daha kolay paylaşır, daha etkili yaşarsınız. birinci konumda az fakat ikinci konumda daha fazla etkilenmenizin sebebi nedir? kemiyet yada niceliktir. başka bir deyişle, şayet şiiri veya metni 500, 2000, 5000 kişi okumuş olsalardı muhakkak ki daha fazla heyecanlanma söz konusu olacaktı.

    ....

    aldatmaya aldatılmaya sebep olabilecek pek çok faktör mevcuttur. ancak yoksul, ezilmiş ve sömürülmüş bir kişinin yoksulluğunun, ezilmişliğinin ve sömürülmüşlüğünün bilincine varabilmesi için zorunlu faktörler nelerdir?

    kişinin sağlıklı bir yaşam için sahip olmak zorunda olduğu unsurları kavraması ve onlara sahip olabilmesi oldukça büyük bir problemdir. fakat bir insan söz konusu tüm faktörlerden habersizken, bir diğerinin bunlara sahip olması zorunluluğu vardır."*

    işte yazarı bunları yazabilen birisi olduğu için çok önemli bir kitap bu. tarafsız bir çalışma ile ibrahimi dinler'in kökenlerini ve işlevlerini bilmek için önemli öncelikle.

    (http://www.ideefixe.com/…p?sid=lotff2pvot0tfnkeeeti)

    * kapitalizmin rasyonelleştirilmesi / dr. ali şeriati
    http://www.aliseriati.com/…?makale_id=207&kat_id=11
  • felicien challaye' nin kitabının çok kötü bir çeviri ile * varlık yayınlarından çıkmış halinin adı.

    çevirmen hazretleri şöyle buyurmuş

    "müslümanlıkla bahailik, kitapta ayrı birer bölüme konu olmuş bulunmaktaydılar. fakat biz, müslümanlığın ayrı bir cilt haklinde daha geniş ve derin incelemeye değer çok önemli bir konu olduğunu düşünerek yapıtın o bölümünü dilimize çevirmedik. [bravo!!]

    bahailik ise dünyanın her yanında dil sayılmakla birlikte, yurdumuzda bu konuda henüz kesin bir sonuca varılmış değildir. nitekim, bahai ayinleri zaman zaman adli kovuşturmalara yol açmaktadır. bu bakımdan, yapıtın o bölümünü de çevirimize almamış bulunuyoruz."

    sözün bittiği yer burası olsa gerek. zira içerik olarak çok zengin olmasa da kitabın orjinalinin çok zengin bir bakış açısı taşıdığı felicien challaye' nin şu sözlerinden belli "bununla, birlikte bu dinlerin kimilerindeki başka inançları hor gören hoşgörüsüz bağnazlığı ayıplamaktan da geri durmayacağız: zaten bu bağnazlık bu dinlerin kendilerini yıkmak gibi bir eğilim göstermektedir. sevgi duygusunun kendisi bile, bu hınç karşısında hınç duyulmasını emreder."

    işte ben de tüm dinlere duyduğum sevgiden güç alarak varlık yayınlarına ve bu kitabın çevirmeni samih tiryakioğlu' na hınç duyuyorum! zira tüm dinlere sevgi dolu bir yaklaşımla yazılmış, dinlerin nasıl evrildiğini gösterecek böyle bir eserin çevirmeninin "müslümanlığın ayrı bir cilt haklinde daha geniş ve derin incelemeye değer çok önemli bir konu olduğunu düşünerek" gibi bir cümleyle müslümanlığı (kendi mensup olduğu dini) önemli bir konu görüp diğer dinleri hakir gören bir insanın çevirisi tat vermiyor. dahası tüm dünyada bir din olarak kabul edildiği ve fakat kendisinin (hangi kıstaslarla olduğu anlaşılamayan şekilde) din kabul etmediği itirafında bulunduğu bahailiği hangi hakla orjinal kitaptan çevirmediği ayrı bir hınç konusu.

    velhasıl kelam varlık yayınları sayesinde dinler tarihi olmaktan çıkmış samih tiryakioğlu' nun din kabul ettiği önemsiz dinler tarihi haline gelmiş bir eserdir. ben kitabı alırken bu konuya uyanamadım başkalarının canı yanmasın.
  • öne çıkan örnekleri içerisinde birbirine zıt iki önemli sınıflama yapılabilir. bu sınıflamaların dışında veya kesişiminde kalan örnekler de mevcuttur.
    pagan dinler ve ilahi dinler.

    pagan dinler üretim ve doğayla bütün içinde yaşanan dönemlerde ortaya çıkar. pagan rahip doğayı bilir. araştırır. ekin zamanını hesaplar.
    astronomiyle uğraşır. kendini biraz kaptırırsa astrolojiye dalar. pagan dinler doğayı izler, öğrenir. onunla başa çıkmak için gözlem kuleleri kurar,
    mevsimlere yenik düşmemek için takvim oluşturur, şifalı bitkileri araştırır. bugün pozitif bilimler dediğimiz bir çok bilim pagan dinlerin ve rahiplerin
    etkinlik alanlarıdır. bu dinler yokluk dönemlerinde veya devletleşme süreçlerinde sapkınlaşır. çünkü bilim bazen çaresiz kalabilir. ilkel bilimin yerini batıl inançlar, adaklar vs vs alabilir.
    ancak bu pagan dinlerin değil insan denen canlının düşünce yapısında bulunan bir anlamlandırma, cezalandırma, sorun çözmeye çalışma güdüsünden gelir. bugüne kadar bildiğiniz pagan dinlerden farklı değil mi? ilk yazıyı kim buldu? ilk gözlem kulesini kim inşaa etti? ilk matematiği kim kullandı? ilk pusulayı? ilk barutu? ilk çeliği kim dövdü? ilk sıfırı kim yazdı? ilk mısır tanesini kim evcilleştirdi?

    geçelim ilahi dinlere en ortak noktaları yoklukta, tasavvuf, meditasyon ve zorluklara dayanma gücü gerektiren durumlarda ortaya çıkarlar.
    nuh canlıları tufandan kurtarır. musa firavun'un gazabından ve kölelikten. isa yahudileri roma istilasından. muhammed ise çölde yozlaşmış bir yokluk ortamından. hepsinin ortaya çıkışı herşeyin tek bir tanrıdan geldiği ve kaderin sorgulanamayacağı düşüncesine, kayıtsız imana dayanır. bu da zorluklara dayanmak zorunda olan toplumların az kaynakla hayatta kalmasını sağlar. bilimi dışlar. çareyi doğada değil tek tanrının öğretisinde arar,
    dua ederek meditasyonla huzur bulurlar. iyi bir söz söyleyicinin liderin izinde düzenli azla yetinen, disiplinli bir topluluk oluştururlar. onları yokluktan çıkaran disiplin genelde zamanla radikal bir inkar edişe dönüşür. kitap kutsaldır ve tartışılamaz. peygamber denen şahıs kutsaldır ve tartışılamaz. tanrı kutsaldır vs... vs...

    iman gücüne gelelim. ben eminim ki elinde silah olan bir radikal aklıyla düşünen insancıl bir adamı beş dakikada parçalara ayırabilir. bu vahşilik ve gözü karalık, beyni yıkanmışlık iman gücüdür.
  • patates toplamak gibidir dinler tarihi okumak. yeşil kısmı koparıp toprağa bakınca ve eşeleyince altından yine patates çıkıyor. doğal bu. patates topluyorsun. gömü bulmayı umut etmiyordun sanırım.

    patatesi genelde herkes sever. kızartmasını, haşlamasını, yemeğini, püresini, salatasını. dinler tarihi de böyle, mutlaka seveceğin bir kısmını bulursun.

    ve istersen sonunda bu patatesmiş dersin ille de yargıya varman gerektiğini düşünürsen veya şu patates de amma güzel sebze ya, çok seviyorum yemeği, iyi ki var dersin ve yersin. seçim senin

    ve rica ederim, sinirlenme bu kadar. türünün tarihinin bir kısmı da bu. tarih de geç hiç olmadı. türünden sen sorumlu değilsin.

    kızıyorsun biliyorum ama türün burada neredeyse şaheser yaratmıştır. nasıl ayasofya'ya gidince sinirlenmiyorsun veya süleymaniye'ye veya katedrale, diyorsun ne güzel mimari yapı. dinler tarihi de öyle. ne güzel bir yapı. patates gibi yamuk deme şansın hep var bu arada. b

    ama meryem ana'ya dua etmeden veya sen bunu mayıs ayı bitmeden diye de kabul edebilirsin üzüm yemeyen bir topluluk çok sevimli bence. veya önce cenneti yeryüzü diye kodlayıp sonra onu göğe çıkaran tür de soyut düşünceli. veya toprakla güneşi evlendiren bir tür ne cilveli. tanrısını annesiyle evlendiren tür de ne tabu yıkıcı.

    biliyorum sana göre olmasa daha iyi olacaktı dinler ve tarihi ama var. nasıl dünyada savaşlar var ve onların tarihi bu da var. tür kendine dinlerden din beğeniyor ve tanrılardan tanrı. atalarımızın günahları boyunlarına.

    olmuşla ölmüşe çare yok. varlığa hürmetten bile okunabilir dinler tarihi. ve ben sana garanti veriyorum. eğer inanmıyorsan iman eder hale gelmeyeceksin. hatta kendini daha da sağlamlayabilirsin, imansızlığa çapa atabilirsin okuduktan sonra. kızma, kızma. kızalacak bir şey yok ortada, tarih bu. öperim yanaklarından.

    özet geçeyim dinler tarihini sana;
    "entarimi çıkardım, yine giyinmeli miyim? ayaklarımı yıkadım, yine kirletmeli miyim?" *

    benim için anlamını yazayım dur, eksik kalmasın;
    "ben sevgilime aitim, sevgilim de bana." *
  • ali şeriati'nin yazdığı ve dinlerin kökenine indiği bir eser. internetten okunabilir. hatta buyrun;

    http://www.islamkutuphanesi.com/…r_tarihi/index.htm
hesabın var mı? giriş yap