*

  • (bkz: devrim)
  • otomobil üretmek ve piyasaya sunmak sadece "yapabilmek" değil, rantabl bir üretim süreci kurabilmek ve bunu da piyasa şartlarında satabilmek/yaşatabilmektir daha çok.
    yoksa bir otomobil dizayn edebilmek, ve birkaç tane üretmek iş değildir.
    işin aslı, bu sürecin organizasyonu, ve en önemlisi finansmanı ve "sürdürülebilir" bir üretim sistemi kurulabilmesi, kısaca hammadde alımı-üretim birimlerinin kurulabilmesi-satış ve servis ağı kurulması, tanınma süresinde belli bir zaman zarara çalışabilmenin finanse edilebilmesidir.
    elalemin 20 bin liraya ürettiği bir arabayı 200 bin liraya mal ettikten sonra hiç kıymeti yok.

    ezcümle, işin esası bu işe yatırılabilecek para miktarıdır. ve ekonomik eylemlerin/atılımların başarılı olabilmesinin tek ölçüsü "sürdürülebilirlik"tir, gerisi hikayedir, hamasettir.
    o günlerdeki değerlerle ifade etmek gerekirse (1961 türkiyesi) en az 1 milyar abd dolarını bu işe vakfedip unutabilmektir. ki o günlerde tc'nin böyle bir rakamı bu işe ayırabilmesini düşünmek ancak şaka olabilirdi.

    **********
    gelelim konuya:

    devrim otomobili devrimmacerası, koca generallerin ne kadar dünyadan/ekonomiden habersiz olduğunu gösteriyor.

    tabii ki işten anlayan 20-30 kişi ve gerekli malzeme sağlanırsa bir otomobil yapılabilir; ki onlar da "sıfırdan" yapmış değiller, oradan-buradan toparladıkları parçalar ile yapmışlar. bu parçaların neler olduğu, nasıl yapıldığı devrim'in kendi broşüründe de açıkça yazılıyor zaten.
    3 adet motor seçiliyor; warszawa varşova2.2 l, ford 2 l, ve willys 2.2l.
    bunlardan warszawa kopyası olan, yapılan 5 deneme sonunda nisbeten en iyi çalışabileni, ve onu gürsel'e sunmak istiyorlar; gösteride benzini biten de o.
    bu motor sivas tcdd işletmesinde zor şartlarda yapılan 10 küsur blok dökümü içinden en "yoldan beri" 3 tanesinin alınıp iç parçalarının piyasadan toplanmasıyla oluşturulan bir makina.
    cer atölyesinde yapılmış olan bazı sac (kaporta) aksamı, seri üretimi mümkün olmayan, standart dışı parçalar. elle, kişisel uğraşı ve becerilerin zorlanmasıyla yapılan, devamının gelmesi mümkün olmayan işler.
    göstergeler, o zamanın meşhur "smıths"göstergelerinin camı çıkarılıp içine türkçe yazılmışları.

    konu, hamasiyet/milliyetçilik duygularından ayrı olarak, objektif biçimde araştırılırsa görülecektir ki süreç kelimenin tam anlamıyla "soytarılık"tır.
    orada otomobil üretimi adına ciddiye alınabilecek bir durum sözkonusu değildir; tam tersine o sıralar ülkede başlangıç halinde olan otomotiv üretimine sekte vurmuştur.
    bu durumu vehbi koç anılarında bizzat belirtiyor.
    "devlet kuruluşlarının/generallerin hışmını çekmekten korktuğu için" anadol projesini geri attığını ifade eder.

    (vehbi koç ilkönce 1956'da abd'ye bayisi olduğu ford firmasına gidiyor, 3 gün bekledikten sonra patron tarafından kabul edilip 15 dakika kadar görüşebiliyor, kendi ifadesiyle.
    orada ona, "şu an için tc'de otomobil üretimi sözkonusu olamaz, talep te yan sanayi de yoktur, başlangıç olarak sizde en çok satılabilecek olan otobüs ve kamyonet montajıyla başlayın" diye akıl veriliyor, ve nitekim birkaç yıl içinde otosan kurulup kamyonet ve otobüs montajı başlıyor.
    daha sonra tekrar (1960 veya1961'de) tekrar gittiğnde, "tc'de otomobil talebi çok az, anca 5-6 binlik ve küçük tip üretim mümkün olabilir, o nedenle ingiltere şubemize gidin, onlarla işinizi çözün" deniyor.
    ve koç ta ford uk'a gidip cortina'da kullanılan "powertrain" yürür aksamalınarak, gövde olarak ogle'nin ogle dizaynfiberglas bir reliant reliantdizaynıyla anlaşılıyor onlardan birkaç fiberglas cam elyafıustası getirilerek anadol işine girişiliyor.)

    *********

    bugün de herşeyiyle yerli, üstelik de oyuncak biçiminde değil gerçekten ciddi/kaliteli oto yapılabilir.
    ancak tek model olarak bile planlansa, seri üretime geçebilmenin maliyeti yaklaşık 4-5 milyar $, ve bu işin kendini kurtarır hale gelmesi için yıllık 200 binlik bir üretim ile 4-5 yıl hesap ediliyor.
    bu şartlar sağlandığında da başarı kesin değil, yoğun bir tanıtım, fiyat kırma, promosyon... gibi işler için de bir o kadar sermaye desteği gerekiyor.
    ki, bu kadar kaynağı bu işe yatırabilecek bir şirket bulunamaz; çünkü gerçek hayatta kişiler/firmalar ilerisi bu kadar bilinmez bir işe para yatırmaz.

    haa, denirse ki bu ülkemizin onur konusudur, nasıl nasıl milli bir marka çıkaralım; o zaman tc devleti 5-6 milyar $ koyar ortaya, bir organizasyon kurulur, işin en iyi elemanları toparlanır, bu şekilde ancak bu işe girişilebilir.
    millete de yoğun bir "yerli oto alalım" kampanyası ile gaz verilmeli tabii ki bu arada. ya da en iyisi, bu arabadan tüm vergiler falan kaldırılır, artık bu iş için "pozitif ayrımcılık" denen şeyin dibine vurulur falan.
    gümrük birliği, dünya ticaret birliği üyeliğinin öngördüğü rekabet kıstasları ayrı mesele.

    tabii böyle bir yapılanmanın ilerisinin nereye varacağı da tahmin edilebilir.
    daha yeni devletin arpalıklarından geçinen asalak tayfasından kurtuluyoruz, bu şekilde yeni bir "çiftlik" yaratılması da en yakın ihtimaldir.

    ayrıca, malezya devletinin de benzer düşünceyle 80'lerde başlattığı "proton" sonuna kadar okuyunolayının da incelenmesi gerekir, ki onların teşebbüsü bizimkilerden çok daha ayakları yere basıyordu, tabii bizimkine oranla.
    ve sonucu malezya halkının 20 küsur milyar dolarının çöp olmasıyla sonuçlandı.

    böyle birşey ancak elindeki sonsuz devlet imkanlarıyla "ego tatmini" peşinde koşabilen, "hesap vermek" denen şeyden habersiz generallerin/memurların harcı olabilir.

    konuyu düşündükçe, bu kadar cahil tiplerin ülke kaderine hükmetmiş olduklarını tekrar üzüntüyle anıyorum:(
  • oradan buradan araklayarak ortaya çıkan bir otomobil. gidip başka motorlara bakıp aynısını üretmek için çok zeki olmaya gerek yok, ancak sen bunu üretince lisans parası ödemeden "bu benim ürettiğim motor" diyerek ortalıkta dolaşabileceğini mi sanıyorsun?

    1 tane motor üret, 100 tane firmaya lisans bedeli ödemek zorunda kalırsın. yok öyle yağma.

    bir de böyle ballandıra ballandıra anlatmıyorlar mı, sanırsın türkiye'de motor üretebilecek bilgi yok, gel burada sanayi var, oradaki ustalar sana 1 haftada üretsinler aynısını.
  • 27 aralık 2019 yerli otomobilin tanıtımı başlığı entry'ler ile doladururken aklıma gelip koca bir "off" çektirendir.

    tanım:dönemin cumhurbaşkanı cemal gürsel'in türk sanayicileri ve işadamları derneği (tusiad) toplantısında dile getirmiş olduğu türk otomobili üretme isteğiyle beraber 1961 yılında adım atılmış proje.

    proje yukarıdaki yazarında`:@birisidiyelim`
    uzunca anlattığı gibi seri üretime geçip bir marka yaratmaktan ziyade "türk otomobilini yapalım."
    "kim demiş türkler motor yapamaz." vb... düşüncelerinin dışavurumu şeklinde gerçekleşmiş,geçici bir hevesin sonucudur.

    yeterli bilgim olmaksızın bir şeyler karalayıp algı yaratmak peşinde değilim.zaten @birisidiyelim nick'li yazar konuyu güzelce açıklamış.lakin insan düşünmeden edemiyor.otomobil işine girilebilecek en uygun zamanda girilip yaratılan marka günümüze kadar sürdürülebilseydi ve bu marka yaratma çabasını ufak çaplı farklı alanlarda gösterebilseydik .kısaca ülkede az ama düzenli bir "üretme kültürü" oluşturabilseydik şu an ne durumda olurduk acaba?

    malum benzin hikayesini anlatmaya gerek yok.umarım bu yeni otomobil yine içimizde bir ukte olarak kalmaz yahut birilerinin göbeğini iyice şişireceği bir peşkeş çekme olayına dönmez.

    yazımı ufak bir soruyla bitirmek istiyorum.

    (bkz: 30 ekim 1961) günü "devrim arabası" için “100 metre gitti bozuldu” vb... manşetler atan h.b.t*
    'nin türk medyasındaki yansıması olan kitlenin devamı bu araba için hangi manşetlerle süsleyecekler gazetelerinin sayfalarını?
  • dönemin medyasının emeğe saygısızca yaptığı gerçek dışı algısı sebebiyle tarihin tozlu sayfalarına karışan herşeyiyle türk yapımı otomobil.
  • yerli olmayan bir otomobil.zaten şu entry'de (bkz: #75812051) gayet güzel bir şekilde açıklandığı için bu konuda başka bir şey yazmayacağım.ancak ben entrynin yazarı kadar negatif bakmadığımı belirtmek isterim.zaten o günün koşullarıyla pekte farklı bir şey yapılamazdı.

    ancak ben başka bir şey hakkında yazacağım.devrim arabasıyla necmettin erbakan arasındaki ilişkiye değineceğim.

    yky'den çok güzel bir kitap çıktı. 27 mayıs bakanlar kurulu tutanakları.
    kaynak

    bu kitabın 2.cildinin 949.sayfasında necmettin erbakan'ın bakanlar kuruluna verdiği bir konferansın tutanakları var.
    ekran görüntüsü 1
    ekran görüntüsü 2

    devrim arabasının yapılmasının talimatını cemal gürsel'in verdiği bilinen bir gerçek.hatta bir çok engele karşı kendisi bu süreci zorluyor.

    erbakan'ın devrim arabasına etkisi veya katkısı da burada ortaya çıkıyor.1956'da türkiye'nin ilk yerli motor fabrikası olan gümüş motor'u (bkz: pancar motor) kuran erbakan bu tarihten itibaren kapı kapı gezip yerli otomobil yapılması için konferanslar verip kulis çalışmaları yapıyordu.

    evet devrim arabasını erbakan yapmadı,bu girişimin içinde yer almadı.ama yerli otomobilin yapılması için verilen süreçte aktif olarak yer aldı hatta bu davanın en başta gelen savunucusuydu.

    şüphesiz ki devrim arabası türkiye'de sanayi devrimini gerçekleştirecek bir girişim değildi.zaten çoğunlukla taklit ve toplama bir araçtı.ki erbakan devrim'i yeterli de görmüyordu.

    ama kalkıpta erbakan'ın yerli bir otomobille hiç bir alakası yoktur demek zırvalıktır.

    daha detaylı bilgi için erbakan ve devrim
  • necmettin erbakan'ın zerre katkısının olmadığı otomobildir.

    hatta devrim'in mühendislerinin aktardığına göre bir faydası olur mu diye gittikleri gümüş motor'dan "ihtiyaçlarını karşılayacak olanakları olmadığı" cevabıyla geri dönmüşlerdir.
  • 59 yıl önce bugün zannedilenin aksine yürümüştür. cemal gürsel meşhur "garp kafasıyla otomobil koyduk ama şark kafasıyla benzin koymadık" sözünden sonra beyaz arabaya biner ve o arabayla törenlere gider. devrim otomobilinde en büyük hata cemal gürsel'indir. keşke seri üretime geçin diyebilseydi
hesabın var mı? giriş yap