• çoğu zaman komünizmle karıştırılsa da aslında komünizm'den çok devletçilik ilkesini anıştıran bir yapıdır. örneğin bu günümüzde, israil'deki kibbutz sisteminin temel aldığı bir sistemdir.

    kapitalist atılım, devlet bürokrasisinin bir parçasıdır ve kapitalin kârını, balını, kaymağını, fazlalaşan kısmını alanlar da devletin ya kendisi ya da atadığı bürokratlardır. bunu meşru kılan şey de vergi denen kavramdır. ingiltere'nin kolonilerinden kestiği vergiler ve amerika'nın bağımsızlığını istemesi de devlet kapitalizmini izleyen anlayışın bir örneğidir. fransız ihtilali'nde zenginleşmek isteyen burjuvazinin kendini ön saflara atması da...
  • devletin kar amacli sermaye yatirimlarinin bizzat oncusu ve faili oldugu, bu yatirimlardan elde ettigi kari da yine devlet sektorunu gelistirmek uzere kullandigi ekonomik yapi. cok soyut bir kavram oldugundan devletin ekonomide agirligi oldugu hemen hemen tum toplumsal formasyonlari nitelemekte kullanilagelmistir. ornegin hem sovyet sosyalist sistemini hem de turkiye'nin ilk yillarindaki ekonomik yapiyi niteleme isteyen kimi cevreler tarafindan bunu yaparken devlet kapitalizmi kavramina basvurmuslardir.
  • leninin kızıl ordu-beyaz ordu iç savaşı sırasında uyguladığı "kısıtlı kapitalizm" biçimidir, kısaca ağır iş kollarının fabrikaların devletin tekelinde olması ama ufak girişimcilere tarım, hizmet sektörüne izin verilmesidir... anlaşılması çok basittir görüldüğü gibi ülkemizde çaktırmadan uzun süre kullanılmıştır...
  • marx'ın tezlerinin görmezden gelinerek, ekonominin tamamında değil sadece tüketim alanında değişim yaşanması sonucu ortaya çıkan paradigma. marx, gerek üretimde gerek tüketimde dönüşüm yaşanması gerektiğini savunur; kapital'in 2. cilt 7. bölümünde. oysa emek sürecinde dönüşüm yaşanmaması, sermayenin sadece devletin elinde toplanmış olması bizi nereye götürür, sovyetler deneyimine.
    emek sermaye çelişkisi çözümlenmeden, ha serbest piyasa ortamında bin beş yüz tane müteşebbis olmuş, ha tamamıyla bürokratik mekanizmayla aşırı derecede merkezileştirilmiş tek bir devletten teşekkül bir müteşebbis. üretim sürecindeki sömürü ikisinde de aynen devam eder.

    (bkz: harry braverman/#14755203)

    20.yüzyıl'ın büyük bunalım'ı ertesinde, dünyanın hemen her ülkesinde uygulamaya konan devletçilik'ten farklıdır. devletçilik'te daha çok eksikliği hissedilen kurumları devlet eliyle yaratarak veya güçlendirerek sisteme daha iyi entegre olma ve krizden çıkma çabası vardır. mesela türkiye'nin ilk kuruluş yıllarında olduğu gibi, ülkede sermaye ve sermayedar eksikliği vardır, devlet bunu ikame etmeye çalışır. sistem kendi kendini idare etmeye başladığında, devlet kendini geri çeker. devlet kapitalizmi'nde ise, devletin niyeti baştan bellidir. devletin sermayedar şeklinde hareket etmesinin sebebi, ortamda güçlü müteşebbis olup olmamasından veya ekonomik kriz olup olmamasından bağımsızdır, çünkü bir tercihdir. devletin, kendini geri çekeceği falan da yoktur, kendisi dışında herhangi bir ekonomik karar alıcıya zaten izin vermeyecektir. o nedenle, kapitalizm kavramı, devletle yan yana geldiğinde daha bir dudak uçuklatıcı görünmektedir.
  • genel olarak bankalar, fabrikalar, madenler gibi stratejik öneme sahip üretim araçlarının kamu mülkiyetinde olduğu, bunların dışında küçük burjuva üretimi babında özel mülkiyetin söz konusu olabildiği ve ek olarak piyasa mekanizmasının ortadan kalkmadığı ve sosyalist akümülasyonun söz konusu olmadığı düzendir ve kapitalizmin bir varyantıdır. sscb'de devlet kapitalizmi 1985 sonrası söz konusu olmuştur, bununla birlikte 1921-1929 aralığından söz ederken de ilerici anlamda, yani sosyalist üretim ilişkilerinin kurulmasına doğru yol almayı sağlayan bir devlet kapitalizminin varlığı söz konusudur, ancak genel olarak sscb'de bir devlet kapitalizminin olduğunu savunmak tamamen temelsizdir. demokratik halk iktidarının ilk evrelerinde devlet kapitalizmi olur. eğer o ülkede burjuva sosyal devrimi yaşanmamışsa ve kapitalizm belli bir ölçüde yerleşmemiş ise gerekebilir. türkiye'de demokratik devrim, sosyalist devrim tartışmalarının ereğinde devlet kapitalizminin kurulup kurulmayacağı da yatar, ama çoğu demokratik devrimci bunu bilmez ne yazık ki.

    (bkz: #14955850)
  • (bkz: çin)
  • sscb'nin erken yarısına dahil cliffcilik teorizasyonu.
  • devlet kapitalizmi terimini sovyetler birliği tarihinin geneli için kullananlar kapitalist üretim ilişkilerinde emek gücünün metalaşması haricinde bir de piyasa mekanizmasının olması gerektiğini idrak edemezler. lenin'in ilerici bir anlamda ele aldığı ve henüz koşullar olgunlaşmadığı için büyük üretim araçları kamu mülkiyetinde olduğu halde küçük burjuva üretiminin serbest olduğu devlet kapitalizmi deneyimini, 1929 kriziyle birlikte taklit edecek olan batı burjuvazisi kendi kapitalist sisteminin devamını sağlamak adına gerici anlamda değerlendirmiştir. bizim sol görünümlü karşı devrimcilerimiz ise, sovyetler birliği'nde yani sosyalist üretim ilişkilerinin değer yasalarına göre oluşturulan plan motifinin kapitalizmin değer yasasına bağımlı olarak ortaya çıkan arz-talep mekanizmasının yerini almış olduğu bir ortamda kapitalist üretim ilişkilerinin söz konusu olamayacağını da anlayamazlar. 1957 yılında stalin düşmanı kruşçev'in başlattığı ekonomik reformlarla fabrika müdürlerinin plan hedeflerine ulaşıldıkça primden işçilere nispetle daha yüksek pay almaya başlamış olmasını bütün olarak sosyalizme mal etmeye yeltenirler. ayrıca bu durumu törpülemek üzere brejnev döneminde 1957 kararlarının lağvedildiğini görmezden gelirler.

    dipnot: kapitalizmdeki planlama çalışmalarında kapitalizmin yasalarına uygun olarak planlama yapılır ve devlet kapitalizminde kamu mülkiyetinde olan bankalar, büyük sanayi tesisleri vb. teşekküllerin tabi olduğu planlama da işte tam da böyle birşeydir. kapitalizmdeki planlamada piyasa mekanizmasına ayak uydurulmaya çalışılır. ama sosyalist planlamada farklı bir üretim ilişkileri bütünü içinde olunduğundan tabi olunan değer yasası da farklıdır.
  • kokenleri farkli olsa da bugun iki farkli baglamda kullanilir devlet kapitalizmi:
    i) devlet mudaheleci kapitalizm (ing. state interventionist capitalism)
    ii) devlet eliyle kapitalizm

    birinci baglamda kapitalizm savas sonrasi (60 sonrasi) gelismis bati ekonomilerinin egemen yapilanmasidir bir bakima; sosyal ve siyasi hayati pesinden surukleyen bir burjuva sinifi ile hayat alani onlara bagli, kitlesel fakat karaktersiz, yaygin fakat iradesiz bir orta sinif, fakirligi kaniksamis ve otekilesmis dusuk gelir grubu ve de marjinallesmis protestoculuk...devlet orta sinifin gozetcisi konumunda statukoyu korumakla yukumludur, burjuva icerisinden hicbir grubun daha da yukari cikmasini istemez (misal anti-trost), orta sinifin ne iktisadi-siyasi kaynaklara egemen olmasini (yani uste cikmasini) ne de fakirlesmesini (asagi dusmesini) istemez, bir hareketlenme aninda mudahele bulunur. misal kapitalist piyasa sartlari nedeniyle fabrikayi kapatma durumuna gelirse fabrikanin calisanlarin eline gecmesini asla ve katiyen kabul etmez fakat calisanlarin islerini kaybedip fakirlesmesini de hazmedemez o halde statukoyu korumak adina sermayedari kurtaracak kredi saglar boylece kapitalist yine kapitalist, calisan yine calisan olarak kalir. fakirse her zaman her yerde fakirdir, sinifsal hareketliligi en az gruptur. 60 ve sonrasi amerikan toplumunda iktisadi ve siyasi gucun dagilimina yonelik calismalara baktiginizda karsiniza cikan tablo budur, devlet her daim statukoyu korumak icin hareket etmis, agirliklar 60'tan 2010'a kadarki 50 senede kaale deger sekilde oynamamistir.

    ikinci tur kapitalizm lenin'in yeni iktisadi planindan kaynagini alan turkiyenin de ozal'e dek ki iktisadi yapilanmasini aciklayan modeldir. inaniyorum ki ozal ile baslayan son 30 senenin egemen siyaseti bu meyanda ikinci modelden birinciye gecmeye yoneliktir ve yine sahsi kanaatim donusumun tamamlanmamakla beraber ciddi mesafe katettigidir.
  • neoliberallere göre abd dümeninde olmayan herhangi bir ülkenin sistemi.
hesabın var mı? giriş yap