• az bilinen muhtesem komedi dizilerinden biri.

    hatta oylesine bilinmiyor ki; ikinci sezonuna gelen diziye kimse entry girmemis.

    kahkahalar atilacak, yardiracak bir sey arayanlara gore degil. zekice ve usulca insanin icine isleyen bir yapim. bbc 4 kanalinda yayinlanir ve malum ortamlarda seyredilmeye hazir durumdadir.
  • bbc'nin muhteşem programların biri daha. öyle tatlı bir havası var ki dizinin bağımlılık yapıyor. her perşembe iple çekilir hale geliyor. yanında bonus olarak da şu şahane soundtrack'i dinlemiş oluyorsunuz.
    detectorists
  • mckenzie crook'un yazıp yönettiği 2014 yapımı, british kara mizahının başarılı örneklerinden bir bbc four serisi*. kelime dağarcığı geliştirir ve yer yer mr. sloane'u anımsatır. insanın içini okşayan güzel mi tatlı, folk mu country, şeker de bir soundtracki vardır: johnny flynn - detectorists
    mamafih christmas special bölümü de hiçbir yerde yoktur; duyanlar bilenler oradan dumanla haber salsın.
  • daha ilk sezonun ilk bolumunden insani kendisine baglayan harika bir ingiliz dizisi. metal dedektorlerine olan ilgimin daha da artmasina vesile olmustur ayni zamanda.
  • sakinleştirici etkisi olan muazzam dizi.
  • --- spoiler ---

    barda bu iki eleman şarkı söylemeden önce dizinin müziklerini yapan eleman çıkıp yunan tanrısı gibi sesiyle şarkı söyleyince bu ikisinin yüz ifadesi gerçekten beni yarıp geçirdi. ahahaha.

    --- spoiler ---
  • (bkz: underrated)
    finalinde gülümseyerek bir iki damla gözyaşı döktüğüm dizi. diğer yazarların da bahsettiği gibi müzikleri çok güzeldir, hala dinlerim. bu tatlı diziyi izleyeli 1 yıl kadar oluyor ama nedense şu sahne aklımda çok net bir şekilde kaldı (replikleri internetten kopyala yapıştır yapmış olmam çok net hatırladığım gerçeğini değiştirmez sadece ingilizce yazarken kendime güvenim çok azalıyor, haha):

    lance(l) andy(a)'e bir şey (google şalgam diyor ama yulaf lapası gibi görünen bir şeydi. neyse ingilizlerin yemek yapamadığını biliyoruz o yüzden çok da dert etmeye gerek yok "şey" demek yeterli) pişirir önüne bir kaseyle servis eder
    l: i call this "swede surprise"
    a: what’s the surprise?
    l: how bland it is
    a(tadar): mmmm - that is bland!
    l: surprisingly bland!
    a: i wish you hadn't told me now!

    belki filmlerdeki gibi bir hayatımız olmayacak, dikkate değecek, iz bırakacak, haberlere konu olacak hiçbir şey yaşamayacağız, belki tüm dünyayı gezemeyeceğiz, belki işimizi hiçbir zaman sevemeyeceğiz, belki sağlığımız geri gelmeyecek... yapacak bir şey yok gibi. belki tek şey zamanın ağırlığını hissettirmeyecek, zevk aldığımız bir hobi bulmak ve o hobiyi paylaştığımız bir iki arkadaş. bu başka insanlara sıkıcı ve saçma gelecek bir hobi olsa bile, dedektörle gazoz kapağı toplamak gibi, huzurlu, mutlu olduğumuz o an başka hiçbir insanın mutluluğundan daha değersiz değil. kim bilir belki bir gün bir hazine bile bulabiliriz çünkü hayat sürprizlerle dolu! evet, "surprisingly bland!" haha! bunu kabul edip bununla barışmak gerek.

    ben asıl buraya bunu seven bunu da sevdi önerisi yapmaya gelmiştim: mortimer & whitehouse gone fishing. bu bir dizi değil ama nasıl dizide iki arkadaş detectoristi izliyorsak burada da iki arkadaş komedyenin balık tutmasını izliyoruz. bu. atmosfer ve izleyen insana verdiği hisler olarak bu iki programı eş buluyorum. başka benzerleri olduğunu da düşünmüyorum. varsa da ben izlemedim ama arayışlarım sürecek. insanlarla ciddi bir şekilde konuşmak içimi dökmek yerine ihtiyaç duyduğum duygusal desteği hep bu tarz dizi ve filmlerden almayı tercih ediyorum. bunlar da benim hazinem! dizide de dediği gibi: "will you search through the lonely earth for me? ... i'll be your treasure!"

    pub?
    go on then.
  • insanın içine işleyen bir sakinlikle devam edip sona eren, belki hayatımızda hiç karşılaşmayacağımız hobisi olan insanları bize tanıtan, çok kaliteli esprileri barındıran dizi. bölümler kısa olduğu için çabucak bitiyor. filmde fazlaca heyecan yok. olamaz da zaten... öyle ya, üç beş tane* hobi meraklısı kişiden oluşan kulüp ne kadar heyecanlı olabilir ki!

    komedi denildi ancak o kadar ağır dram da var ki içinde, alttan alta verilen ve hissettirilen, öyle ki oturup ağlatır insanı.

    aslında bilhassa son bölümdeki anlatımla, bir tanecik de olsa kaliteli arkadaş sahibi olmayı, kendinle yüzleşmeyi, affetmeyi, insanları olduğu gibi kabul etmeyi, çıkarla hareket edenlerin yanıldığını, yalan söylemenin eninde sonunda zarar vereceğini işaret etmekle, çağdaş bir masal bu!

    fakat alt metnin en güçlü sesi, yalnızlığın... yaramazlıklar da yapsa, biraz çıkarcı da davransa, eşin, arkadaşın veya eski eşin... insan yalnız kalmak istemiyor, evin kapısını açınca içeriden az da olsa bir gürültü gelmesini istiyor!

    e tabi bir yandan da, ingiltere'de, gelir olarak nispeten orta veya alt sayılabilecek tabakada dahi yaşayanların hayatlarını izlerken oluşan sırıtış var haliyle!

    --- spoiler ---

    ölü hazine avcılarının ölüm nedenleri ile alakalı konuşmalar, bence en hoş kısımlardı!
    --- spoiler ---
  • dizi, arkadaslik vs cok iyi ama insani surekli huzunlendiren bir tarafi var bu dizinin. tema muzigi de huzunlendirici.
  • yıllar sonra tekrar izledim, izlerken yine güzünledim ama çok da güldüm yine

    ne zaman limonata içsem aklıma geliyorlar
hesabın var mı? giriş yap