• 12. avrupa filmleri festivali sayesinde tanistigim jens lien adli norvecli bir yonetmenin hafizama kazinan filmi, gezici festivaldeki kisisel favorim.

    ingilizce hazirlanan web sayfasinda yeralan synopsis soyle:

    forty-year-old andreas arrives in a strange city with no memory of how he got there. he is presented with a job, an apartment - even a wife. but before long, andreas notices that something is wrong. andreas makes an attempt to escape the city, but he discovers there's no way out. andreas meets hugo, who has found a crack in a wall in his cellar. beautiful music streams out from the crack. maybe it leads to "the other side"? a new plan for escape is hatched.

    http://www.bothersomeman.com/

    -- spoiler --

    modern bir ilahi komedya... hani ulkemiz icin cennet tabirini agzimiza sakiz yapmisizdir ya iste jens lien de bu filmde norvec icin arka planda oyle bir araf tasviri yapiyor ki filmi izlerken tum duyularinizla buna siz de inaniyorsunuz. oyle bir yer dusunun ki hersey ama hersey notr; mesela ne tuketilen alkol sizi sarhos ediyor, ne de yediginiz yemeklerin lezzetleri arasinda bir fark var, sevgi bile dogru duzgun yasanmiyor.

    -- spoiler --
  • yirmi altinci uluslararasi istanbul film festivali kapsamında "sorun yaratan adam" olarak türkçeye çevrilmiş, kaçırılmayacak filmlerinden.

    http://www.iksv.org/…m/?content=film&sid=14&fid=134
  • gezici festivalin bu yil ki ayaginda "uyumsuz adam" olarak cevrilen ve istanbul film festivalinde "sorun yaratan adam" ismi ile tekrar izleme firsati bulacagim icin heyecanlandigim film.

    bu tam olarak insanligin yasadigi durum. renkleri, isigi acisindan degil ama karakterlerin icinde bulundugu durumdan dolayi tam bir kara film. yönetmenin iyi takipcileri olacak bu gidisle.

    ayrica müzikleri de kayda deger güzellikte.

    (bkz: severek izliyoruz abi)
  • insanların her türlü duygudan, yiyeceklerin her türlü tattan arındırıldığı bir dünyayı anlatan, hatta başkahramanın seyirci tarafından merak edilen "nereden geliyorum, nereye gidiyorum?" sorularına bile cevap aramaya kalkmadığı (üşendiği?) sıradışı bir norveç filmi. izlerken bir yandan the truman show'u, bir yandan da (özellikle sonuna doğru) 1984'ü düşündürüyor.

    kuzeyli bir yönetmenden, modern toplumun sıkıcılığını anlatan böylesine sivri eleştirilerle dolu bir film gelmesi, bu ülkelerin de kendisini iyice sorguladığının, o toplumların cam fanustan azar azar da olsa çıkmaya başladığının göstergesi sanki.

    kara mizah anlayışının bir sonucu olarak, hassas bünyelere ağır gelebilecek sahneler içerdiğini de belirtmek gerekir, hazırlıklı olunmasında yarar vardır.
  • aşk acısı teması; defalarca metro araçları altında kalmak olarak işlenmiş, başarılı film.
  • baştan biraz sıkıcı olsa da, görsel olarak, derinliklerin sunumu açısından oldukça başarılı bir film. herşeyin sıradan olduğu ,öpüşmenin, sevişmenin,yemek davetlerinin,iş hayatının vs., bir şehirde bu sıradanlıktan kurtulmak isteyen ve bunun için sürekli kendine macera yaratan adamın öyküsü.
  • uzun zamandır izlediğim en ilginç filmlerden biriydi.çok beğendim.
  • tema müziği; edvard griegin peer gynt suite no. 2 op.55 - iv solveig's song olan film. saygılar abi.
  • sürtünmesiz ve ruhsuz dünya, ana rahmine dünüş, okyanussal benlik'e kavuşma isteği "ancak bu kadar net anlatılır" dedirtiyor. ayrıca filmin, son modernist film sayılan antonioni'nin blowup'ndaki dillere destan simulasyon tenis oynama sahnesine de selamı olduğunu da ekliyoruz.
  • kesinlikle izlenmesi gereken, çok güzel bir film..izlerken kendinizden de birşeyler bulmamanız imkansız...
hesabın var mı? giriş yap