• neset ertas'in babasi muharrem ertas icin yazdigi baska bir agit. digeri icin (bkz: neyledin dunya):

    uzak yoldan geldim hasretim için
    hani nerde babam muharrem nerde
    yaralı bülbülüm ses vermez niçin
    yüreği yanığım o kerem nerde

    o garip gönüllüm,dertli bakışlım
    feleğin elinde sinesi taşlım
    yüreği yaralım,gözleri yaşlım
    gönül evi yıkık,viranım nerde

    fetholurdu feryadını dinleyen
    feryadı içinde derdin anlayan
    kuşlar gibi viranede inleyen
    ecinnice deli boranım nerde

    okula gidemedim bu dert benimdi
    hemi benim derdim,hem babamındı
    hemi babam,hemi öğretmenimdi
    geribim dersimi verenim nerde
  • bir çeşit kuş.
    deliliği zaptedilememesinden gelir.
    kafese kapatıldığında kendini tellere vurarak öldüren, özgürlüğüne son derece tutkun asi kuş.
    (bkz: deli boran fırtınası)
  • halk ozanı. yaşamıyla ilgili ayrıntılı bilgi yoktur. araştırmacıların bir kesimi, deli boran'ın bir şiirine dayanarak onun 1823 yılında dogduğunu ileri sürerler. bu söylentiye göre çorum'un sarıbey köyünde doğmuş. ağır basan söylenti ise, deli boran'ın türkmen boylarından birinden olduğu fırat ırmağı ile gavurdağları arasında yaşadığıdır. göçerlerden olduğu anlaşılan deli boran'ın geniş bir yöreyi sürekli gezip, dolaştığı da söylenebilir.
    şiirlerinde karacaoğlan'ın izlelerine rastlanan deli boran'dan da günümüze sayılı şiirler kalmıştır.

    deli boran benzin solmuş
    boğazına zıkkım dolmuş
    döğe döğe gömgök olmuş
    kana kesmiş döşün senin
  • gül ahmet yiğit in bir albümünde hayatı hikayeleştirilerek aşağıdaki bozlağı seslendirilen halk ozanıdır.

    çıktım baktım da gültepeye
    seyir ettim de ellerine
    abaz abaz da evler konmuş
    sevdiğimin de ellerine

    gürcistanın da gülü kokar
    kızlar yanağına takar
    sacar derler de bir su akar
    güvel konar da göllerine

    okuyup yazdım hecesin
    hocam hocalar hocası
    yarın da bayram gecesi
    ah yar kına yaksın da ellerine

    bunu diyen deli boran
    sevdiğine de gönül veren
    top top olmuş da ağca ceren
    gider yarin de çöllerine
  • çorum dolaylarında yaşamış bir halk ozanı; dedemin dedesi zamanında yaşamış büyük dedemle rakı içmiş efendim keramet sahibi olduğunu da anlatırdı büyüklerim. suyu rakıya çeviren yegane velidir sanırsam..
  • dedemin dedesi zamanında yaşandığı rivayet edilen çorum dolaylarında bir bektaşi dervişi olan deli boran daha o sıra yeni kurulmuş orduya asker alınmış.. ama zorlu bir eğitim sırasında, devlete isyan etmiş olan,hamdüllah pirini anmış, sonrasında bunu duyan çavuş, ceza vermiş bizimkine, normalde katırlarla 2-3 günde doldurulan askerin su deposunu bir günde, gün ışıyana kadar katır kullanmadan dolduracak, dolduramazsa ölüm.. emir demiri keser başlar bizim boran tenekeleri doldurup sırtında depoya yürümeye.. gider gelir gün ışıyana kadar.. gün ışırken daha onda birini dolduramadığı depoya bakıp ya hüseyin senin sebebin fıratın senden esrigediği su oldu benim sebebim yeşilırmağın suyundan gelecek deyip uykuya dalar.. öğlene doğru gözünü bir açar ki havuzun üst borusundan su sızmakta. çavuş bunu görünce bizimkinin kerametine inanıp bunu terhis etmiş neyse ki kurtulmuş adam olaylardan..
  • deli boran'ın ünü tüm anadoluya dilden dile yayılmıştı, kendisi diyar diyar gezmekte aşıklarla atışmaktaydı. sivas'ın köylerini gezmekte iken aşıklarıyla ünlü bir türkmen köyüne geldi. buradaki aşıklarla atışarak onları yendi. sonra onlara şöyle söyledi: anadoluda gezmediğim diyar kalmadı, atışmada beni yenebilecek bir aşık çıkmadı, var mı karşıma çıkacak babayiğit?
    ahaliden biri ona şöyle seslendi: aşağı köyde çobanlık yapan bir derviş var, dilersen ona da bir uğra.
    deli boran yol düşer, o dervişi bulmaya. ancak gururu ve kibri pek çoktur. köye doğru gelir, köylünün birine seslenir: buralarda bir çoban varmış nerededir?
    köylü ona aradığı kişinin karşıdaki dağın etrafında mal yaymakta olduğunu söyler.
    deli boran tekrar yola düşer ve dağın eteğine varır. orada sürünün başında bir çoban görür. ona doğru yürür, çobanın arkası dönüktür. iyice yaklaşır, çoban geldiğnini farkeder ve şöyle seslenir:

    kuzan dağı çatal çutal
    eteğinde güller biter
    benim derdim bana yeter
    niye geldin deli boran?

    tabi bunları işiten deli boran şok. daha lafa girmeden arkasını döner ve köyünün yolunu tutar, aşıklık iddiasını da bırakır.

    gelgelelim bu hikayenin kaynağına... bana bu hikayeyi 26 doğumlu dedem masal niyetine anlatırdı, daha çok detayı vardı ama çocuk aklı unuttuk. çobana aşık derviş derlermiş, bizim köyde yaşamış. 1896 doğumlu büyük dedem son zamanlarında daha çocukmuş. kendisi veli ve keramet sahibi bir zatmış.
  • baban yoğun bakımda demişlerdi.

    1500 km yol.

    o zaman dinleyince adamın dalağını sikiyor türkü haliyle.

    "uzak yoldan geldim hasretin için,
    hani nerde babam..."
  • asıl adı hanefi’dir. çorum’un sarımbey köyünde doğmuştur. köyün kurucuları, binboğalar bölgesinden geldiği ve sık sık oraları ziyaret ettiği için güneyli bir âşık kabul edilirdi. gerçekte deli boran, elbistan tarafından gelen kuyumcu aşiretine mensuptu. köyün kurucusu olan kuyumcu aşireti ise halep avşarlarının üç kolundan biri olan köpekli avşarının obasıdır. günümüzde kuyumcu aşireti, çorum ilinde yaşamaktadır.
    hakkında anlatılanlardan ve şiirlerinden hacca ve kerbela’ya gittiğini, ırak ve suriye taraflarında dolaştığını çıkarabiliyoruz. bektaşi olduğu, üç yıl kadar dilinin tutulduğu, keskin’in haydar sultan köyünde oturduğu bilinmektedir. dili, hasan dede köyünde açılmıştır.
    ömrünün son yıllarında divanece bir hayat sürdüğü için “deli” lakabıyla anılmıştır. doğduğu köyde ölmüş ve oraya defnedilmiştir. üç kızından olan torunları ve onların çocukları aynı köyde yaşamaya devam etmişlerdir. bugün o çevrede deli boran ile ilgili pek çok soyadı olan vardır.
    sade sayılabilecek bir dille söylediği şiirlerinde dikkati çeken husus dini ibarelerin çokluğudur. 1897 türk-rus savaşı için söylediği destanı, onun bir destan şairi olabileceği intibaını uyandırmaktadır.
    çubuklu âşık seyyid süleyman, sungurlu’nun yazır köyünden sefil ali ve yamadı köyünden sefil ahmet ile sungurlu mahkeme azası ermeni aşug zeki ile arkadaşlıkları ve karşılaşmaları vardır. şiirlerine cönklerde pek az rastlanılmaktadır.
    onun hayatı ile ilgili hikâyeler de teşekkül etmiştir. küpeli hatun adlı bir kıza âşık olan deli boran’ın başından geçtiği kabul edilen ve bir kısmı aşırı hayal gücüne dayalı olan olaylar mutlu bir sonla, sevdalıların evlenmeleriyle noktalanmaktadır.

    gökyüzünde öten olsam
    kapısında inek olsam
    tu çalıp da sağsa beni
    tepik vursam südü döksem
    yumruğunan döğse beni

    gökyüzünde öten olsam
    yeryüzünde biten olsam
    ucu telli keten olsam
    yar başına atsa beni

    un elediği elek olsam
    tepelediği yolak olsam
    uğru telli yelek olsam
    yar döşüne giyse beni

    gökyüzünde turna olsam
    yeryüzünde hurma olsam
    bir çekimlik sürme olsam
    yar gözüne çekse beni

    n’olsa deli boran n’olsa
    güzeller meydana gelse
    küpeli pehlivan olsa
    güreşsek de yıksa beni

    kıymet bilme türküsü
    gökte uçan huma kuşu
    ne bilir dalın kıymatın
    kargayı kondurman dala
    ne bilir gülün kıymatın

    çift sürüp bider ekmeyen
    meydana sofra dökmeyen
    arının kahrın çekmeyen
    ne bilir balın kıymatın

    meclislerden söz atanlar
    gerçeğe yalan katanlar
    sonra beyliğe yetenler
    ne bilir ilin kıymatın

    bunu diyen deli boran
    küçücükten yetim kalan
    bir görmeye deve veren
    ne bilir malın kıymatın
  • sazla ibadet eden bir ozanın sırrına sadece bozkır ve kendisinin şahit olduğu feryadı.
    tanım: "vay babam bu da nesi, ben neredeyim, ışıklar neden yanık, yaz günü üzerimdeki kazak da nesi!" dedirten ilahi. evet bu feryat, ancak ilahi olabilir.
hesabın var mı? giriş yap