• 1982 yılı yapımı nefffis bi film;
    başrollerde michael caine ve christopher reeve var. film bir sahne hariç tek mekânda, şehir dışında değirmenden bozma bi evin alt katını tümden kaplayan bi salonda geçer
  • ajanların gizli mesajlarını birbirlerine ilettikleri yere verilen isim...
  • puressence'in tribal bir enstrumantel parcasi. it doesnt matter anymore'un b side'idir ayni zamanda..
  • ira levin'in yazdığı ve yıllarca broadway sahnelerinde sergilendikten sonra 1982'de filme uyarlanan oyun. gerçek bir polisiye komedidir. filmin neredeyse tamamı tek bir odada geçer ama merak duygusu bir an bile azalmaz. filmin gidişatı her beş on dakikada bir yön değiştirir, siz tam kafanızdan her şeyi anladığınızı geçirirken, hikaye bambaşka bir hale gelir. kim iyi kim kötü filmin final sahnesine kadar anlamak mümkün değildir, ki finalinde de hoş bir sürpriz bekler seyirciyi. kısacası, hem değişik bir filmdir hem de aslında olabilecek en zor türde çekilmiş filmdir, buna rağmen sidney lumet sağ olsun, tam bir seyirlik çekmeyi başarmıştır. klasiktir.
    (bkz: dog day afternoon)
  • (bkz: death grip)
  • yıllar önce (sanırım show tv'nin ilk zamanlarıydı) kardeşimle gecenin bir vakti izlerken, michael caine ve christopher reeve'in dudaktan öpüştüğü sahneyi gördüğümüzde viyklediğimiz film. (bayağı viyk diye bir ses çıkmıştı). olay kurgusunun sürekli yön değiştirmesi ve final bölümünün güzelliği halen aklımdadır.

    hepi topu 5 kişiyle, bir kaç sahnede geçen güzel bir filmdir. (aklımda kaldığınca, salon, üst kattaki yatak odası ve emin değilim ama mutfak vardı sanırım). afişinde rubik küpü içinden birbirlerine kuşkuyla bakan 3 kişi resmedilmiştir.
  • tek mekanda geçen akıl oyunları, entrika ve sürprizler diyince akla ilk gelen sleuth(1972)'un yavrusu olarak gördüğüm film. her iki filmde karakterlerden birinin michael caine tarafından canlandırılması önemli ve pozitif bir ortak yön. caine sleuth'da laurence olivier ile aşık atarken, deathrap'de abilik yaptığı christopher reeve'in sadece clark kent'den ibaret olmadığını görüyoruz. introsundan, afişine, merakla beklenen finaline şık bir filmdir.
  • sidney lumet'in ustalık dönemi filmlerindendir.

    --- kısmen spoiler ---

    yazarlık dersleri alan christopher reeve, michael caine'e son yazdığı oyunu değerlendirmesi için okutur. metni çok beğenen caine, öğrencisini öldürüp metni kendi yazmışçasına broadway'e dönmenin planlarını yapar. lakin....

    --- kısmen spoiler ---
  • tamamına yakını tek bir mekanda geçmesine rağmen sıkmayan, izlemesi keyifli film.

    oyun yazan bir adam, onun kalp hastası karısı ve oyun yazan bir başka adam. bir de medyum teyze.
  • sırf twist olsun diye kasan bazı filmlerin aksine buradaki şaşırtmalar hiç zorlama değil, hatta gerekli. ilk twist bence çok iyiydi, insanı afallatıyor.

    izlerken christopher reeve de ne iyi oyuncuymuş, yazık olmuş adama demekten kendinizi alamıyorsunuz. hem de yanındaki adam michael caine iken.

    yalnız sydney ve myra'nın yatak odasının tam da eve monte edilmiş o yel değirmeninin altında olması ne tuhaftı. odanın çatısı bu değirmenin çarklarından oluşuyordu hatta, sürekli gıcır gıcır. ben kaçırmadıysam filmde buna hiç değinilmedi.

    --- spoiler ---

    ilk twist çok iyiydi dedim ama o çetrefilli plandan beklenen sonucun gerçekleşmeme ihtimali yüksekti; taş gibi sağlıklı görünen hatunun korkup kalp krizinden ölmesi...her ne kadar kalp sorunları vardı zaten diye alt zemin hazırlanmış olsa da, gayet ölmeyebilirdi, o kadar ayrıntılı, o kadar ince işlenmiş plan böylece çökerdi. agatha christie'nin hikayelerinde de çok var benzer böyle mihenk taşı "zayıf" kurgular. zaten filmin ismi de the mousetrap'a bir gönderme gibi duruyor.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap