• aziz augustine'in türkçeye "tanrı kenti" adıyla çevrilmiş eseri.
  • "dünyaya karşı tanrı devleti", birgün kitap, 152 (2014): 8-9.
    http://jimithekewl.com/…i-devleti-birgun-kitap-152/
    ya da
    http://birgunkitap.blogspot.com.tr/…ngiz-cevik.html
  • islamiyetteki darü'l islam kavramının kökeni. bu haliyle islam'a en erken girmiş ve en genel kabul gören israiliyyat budur muhtemelen.

    ilgili kavram hıristiyanlığın isa'dan bile önemli iki teologundan biri olan agustinus** tarafından barbarların roma'yı istila etmesinden hemen önce kitaplaştırılmıştır. hatta neredeyse agustinus tam kitabı yazıp bitiriyor ve o sırada barbarlar** agustinus'un kapısını kırıp kendisini oracıkta hacemat ediyorlar. böyle de hazin bir hikayesi vardır.

    ps.: genel anlamda roma. yoksa augustinus şahsen kendi tunusludur ve orada öldürülmüştür.
  • döngüsel ve doğrusal tarih anlayışıyla ilgili bir makalede bu tarih anlayışlarının geçmişine yönelik kısımda şöyle bahsi geçmiştir tanrı kenti'nin ve saint augustinus'un:

    "ilk hıristiyan yazarları arasında, 18. yüzyılın ilerleme kuramcılarına birçok açıdan bir model sağlayacak bir tarih felsefesi inşa ederken yunanlıların fikirlerini kullanma bakımından en belirgin örneği bize aziz augustinus vermektedir. tanrı'nın kenti adlı yapıtında, aziz augustinus kutsal kitap'ta yer alan ayrı ayrı bir dizi olayın tarihsel dökümünü yapmış; bu dökümü rasyonalize edip bir anlam ve amaç atfetmiş ve bütün bunları çoktannlı din [bağlamında geliştirilmiş olan] devreler kuramını kendi alanına çekecek ve onun yerine geçecek sistemli bir anlatış içinde sunmuştur. aziz augustinus'un yaklaşımında tarih, düzenli ve amaçlı bir tanrı'nın iradesinin ifadesi olan bir değişme süreci olarak düşünülmektedir. tarihin ereği/sonu, tanrı’nın kenti'nin gerçekleşmesi ya da insan türünün seçilmiş bir bölümünde iyilik ilkesinin egemen olmasıdır. sonda olacak olan başlangıçta bellidir. çünkü iyilik ve kötülük ilkeleri âdem’in tohumunda mevcuttur. süreç -âdem’den nuh’a, tufan'dan ibrahim'e, ibrahim'den davut'a, vb.'ne uzanan- kutsal tarihten alınmış olaylarla belirlenmiş evreler halinde tanımlanabilir. değişme, aziz augustinus tarafından, insanoğlunun eğitimi olarak anlaşılmaktadır; bu eğitim "tıpkı bireyinki gibi belli dönemler ya da yaş [dilimleri] yoluyla ilerlemiş ve böylelikle yeryüzünden göğe, görünenden görünmeyene doğru yükselme olanağı doğmuştur."

    "augustinus, böylece, incelenmesi gereken gerçeklik, başlangıca ya da kökene içkin olan bir ereğe/sona doğru bir dizi adım ya da aşamayla yönelen, dereceli ve sürekli bir biçimde ilerleyen, düzenli ve amaç güden değişmedir, diyen aristotelesçi bakışı benimsemiştir. ancak, augustinus, bir dizi biricik olay olarak gördüğü şeyleri ele alırken, bu kavramsal çerçeve içinde kalmayı da başarmıştır; bunu yaparken her türlü rastlantısal olayın üreteni olan, her türlü tarihin gerisindeki bir güce başvurmuştur. bu güç, imanı ve aklı aracılığıyla bildiği tanrı'nın iradesidir. daha sonraki düşünürler coğrafi çevre, insanın doğası, ruh ya da geist, ekonomik etken gibi harekete-geçirici başka tarihsel güçlere dayanacaklardır; ama araştırmanın biçimini aynı kalacak ve ortaya konan ilerlemenin ileri gitmenin ya da gelişmenin resminin yalnızca içeriği değişecektir."

    kaynak: sosyolojik çözümlemenin tarihi, edt.: bottomore; nisbet, kenneth bock, "ilerleme, gelişme ve evrim kuramları" içinde, 2. bölüm.
  • hristiyanların roma'nın bozulması ve tanrılarla uzaklaşma konularındaki endişelerine yanıt olarak yazılmıştır. augustine yanıtını kapsamlı bir hristiyan tarih teolojisi ve hristiyan inancıyla uzlaşmaya çalışan bir sosyal teori aracılığıyla verir. roma'nın hristiyanlık nedeniyle değil, kendi ahlaki yozlaşması nedeniyle bozulduğunu savunur. çünkü roma, önce zenginlik ve lükse kafayı takmış ve sonra yurttaşlık erdemleri ve kamusal yaşama bağlılık kavramlarından vazgeçmiştir.
    augustine'e göre, roma halkında yoğunca bulunan iktidar arzusu, önce birkaç güçlü kişide zaferini tesis eder ve sonra da ülkenin geri kalanını boyunduruğunun altında ezer. ayrıca bu dünyada kimsenin acı çekmekten kaçınamayacağını da anlatmaya çalışır, çünkü herkes talihsizliğe karşı savunmasızdır.

    augustine, pagan felsefesini ve dinini eleştirir, ve alternatif bir hristiyan görüş öne sürer. teorisi, "iki şehrin" tarihinin ve geleceğinin hikayesi olarak, "insanın şehri" ve "tanrının şehri".
    dünyamızda iki şehir örtüşüyor ve birbirine karışıyor. istisnasız tüm insanlar, insanın şehrine aittir. insanın şehri, kendini sevme ve hakimiyet kurma arzusu ile karakterizedir. roma, insanın şehriydi çünkü kendini yüceltme eğilimindeydi ve bir fetih dönemi boyunca başkalarına hükmetti. tanrının şehri ise, tanrı sevgisine ve onun ilahi kanununa dayanır. augustine, bazı insanların sonsuza dek bu şehirden olmak için önceden belirlenmiş olduğunu düşünüyordu. ayrıca, bu hayatta hangi şehre doğru ilerlediğimizden asla emin olamayacağımızı da.
    augustine için tanrının şehri kilise ile aynı değil, ama ikisi arasında önemli bir örtüşme var. ancak daha da önemlisi, kiliseye bağlılığın veya hristiyanlığa olan inancın, cennete gitmeni garanti etmez. bu da insana ahlaki bir sorumluluk yükler.
hesabın var mı? giriş yap