• ten ve iz adlı kitabında insanın kendini bilinçli olarak yaralaması konusunu didiklemiş antropolog. acının antropolojisi de bir diğer kitabı. iki kitabın da özgün tarafı içinde gerçek kesitler barındırması. yazar türkiye'den arjantin'e kendini bilinçli olarak yaralayanlara sorular sormuş bu hikayeleri kitap boyunca serpiştirmiş. kitabın asıl vurucu cümleleri bu cevaplarda. kitaptan bir bölüm:

    hiçbir sorunu olmadığını söyleyen (nicolas, 16) bu kan akıtma olayından bir tür kendini inceleme olarak yararlanıyor.

    "hayatı istismar ediyorum, ölüme nasıl kavuşabileceğimi gözetmiyorum.eğlenmek için yapıyorum bunları. bıçağı koluma sürtüyorum. derim biraz kesiliyor. o kadar. acı psikolojik, dayanabiliyorsun. sadizm değil bu sadece bıçakla oynama zevki. belki kanın rengini görmek için, bilmiyorum. kişiliğimin en tuhaf yanı. yeniyetmelikle ilgili bir şey galiba. baba olduğum zaman böyle şeyler yapmam heralde.ama çok ileriye gitmeye başladığımı farkettiğimde engelliyorum kendimi, çünkü iğrenç buluyorum bunu.kimileri köprüden atlıyor, kimileri biryerini kesiyor. meraktan bütün bunlar sonucu görmek için."

    burada söz konusu olan ölümle oynamak ya da ıstırabı yok etmek değil, benliğin ötesine gitmek, yaşadığını hissetmektir. çok güçlü birşeyi harekete geçirmek, hissetmek isteğidir bu, yaşam yeterli değildir sanki bu konuda.

    "kendimi boş hissettiğim, var olmadığımı sandığım anlar yaşıyorum"(stephanie,18)
  • 26 ekim 1953 doğumlu fransız antropolog ve sosyolog. strasbourg insan bilimleri üniversitesinde profesör. araştırmalarını beden antrolpolojisi ve riskli tavırlar antropolojisi üzerine yoğunlaştırmış, bu arada sessizlik ya da yürüyüş gibi daha kişisel temalara da el atmıştır.
    yapıtları arasında türkiye'den arjantin'e kendini yaralayan insanlarla yaptığı görüşmelerden oluşturduğu acının antropolojisi; bedenin antropolojisi, bedenin sosyolojisi, dünyanın tadı, sessizlik üstüne ve yürümeye övgü sayılmaktadır.
  • çok severek okuduğum yürümeye övgü'den sonra iştahla okumaya başladığım ten ve iz kitabında biraz sıkıldığım yazar. benzer durumların, fikirlerin ve örneklerin tekrarlandığı bir kitap olmuş ten ve iz.
  • "yüz üzerine antropolojik bir deneme" adlı kitabında çok hoşuma giden küçük bir hikaye vardı. onu buraya yazayım:

    "çirkin bir adamın öyküsünü anlatırlar. bu adam o kadar çirkinmiş ki insanları korkutmamak için maske takmak zorunda kalırmış. taktığı maske de ışıl ışıl bir güzelliği olan genç bir azizin maskesiymiş. adam yaşamını da o yüzün vaat ettiklerine uydurmaya çalışırmış. yalın ve başkalarına adanmış bir yaşam sürermiş. bir gün öğrencilerinden biri ustasının bir maskenin arkasına gizlendiğini fark edip birden maskeyi çıkarıvermiş. perişan olan aziz öğrencisinin yüzüne bakamamış. ama öğrencisi "efendim, neden tıpatıp kendi yüzünüze benzeyen bir maske takıyorsunuz" demiş.
  • tercüme edilmeyi bekleyen bir dolu kitabı bulunan antropolog, sosyolog. bu tercüme edilme hızıyla ölmezsek okuruz.

    edit: du silence (sessizlik) sel yayıncılık tarafından yayıma hazırlanıyormuş.

    edit 2: çıktı.
  • david le breton
    "bedene verilen zararlar, konuşmak mümkün olmadığında deriye teslim edilmiş çığlıklardır" sözünden sonra
    ten ve iz. kitabını bir heves okumaya başladım,
    ama sonra ruhun dilsiz işaretlerine rehberlik ettiğini anladım, arada oluyor böyle bir heves başlayıp aaa hiç düşündüğüm gibi değilmiş dediğim :/
  • yürümeye övgü kitabının yazarı.

    kitaptan birkaç alıntı:

    - yürüyüş nesnelerin anlamını ve bedelini hatırlatan bir tanıma biçimi, olayların tadına varabilmek için son derece kazançlı bir dolambaçtır.

    - yürümek benmerkezcilikten uzaklaştırır ve insanı kırılganlığına ve gücüne götüren sınırlar içinde dünyayı yeniler. olağanüstü bir antropolojik etkinliktir çünkü insanda sürekli anlama, dünyanın yapısı içinde yerini bulma, başkalarıyla olan bağını sorgulama kaygısı uyandırır.

    - yürüyüş insanı kendisine, titreyen nesnelere döndürür ve kolektif rutinlerin yok etme eğiliminde olduğu bir değerler hiyerarşisini yeniden kurar.

    - yürüyüş evin, her türlü konut keyfinin zıddıdır çünkü adımlarının talihi insanı yürürken yolun ötesindeki bir insana, yakalanamayan, evsiz barksız, taban tepen, artık yola çıkmış olan insana dönüştürür çünkü bu insanın her akşam uyuduğu yerdir.

    - yürüyüş, dünyanın uçsuz bucaksızlığını bedenin oranlarına indirger.
  • insanın acıyı anlama çabasını anlamlandıran, antropolojik kodların binlerce yıla yayılan evrimsel sessizliğini tane tane seslendiren strazburg üniversitesi sosyoloji ve antropoloji profesörü.

    ten ve iz
    bedene veda
    yürümeye övgü
    acının antropolojisi
  • acı psikolojik bir olgu değildir, yaşamsal bir olgudur. acı çeken beden değildir, tümüyle bireydir. “
hesabın var mı? giriş yap