• bbc nin cogu belgeselinin arkadaki karizmatik ingiliz sesi...
    (bkz: narrator)
    daha sonradan yapimcilik da yapmaya basladi ve anglosakson halki arasinda david attenborough belgeselleri gibi bir kavramin olusmasini sagladi...
  • yaptığı belgesellerin tadından yenmediği amca...
    50 sene çalışınca neler yapılabiliyormuş merak edenler için:
    http://www.bbc.co.uk/…/who/david_attenborough.shtml
  • tam adi, sir david frederick attenborough. 8 mayis 1926 da londra'da dogmus. 1985 te sir unvanini almis.
  • çocukluğumda en çok yerinde olmak istediğim kişilerden biri. olağanüstü belgesellerde ismi vardı. kitapları da vardır.
  • televizyonda didaktik bir şekilde, "doğayı koruyun, bişeylerler yapın" demek yerine, doğanın güzelliklerini, ilginçliklerini sunarak insanların dikkatini çekmek ve bu sayede doğayı korumalarını sağlamayı daha doğru bulmaktaymış; hiç bir şekilde yapımlarında "öğüt" vermediğini söylemekte. sanırım doğrusu da ancak bu olabilirdi.

    ayrıca yaradışılçılar tarafından taciz edilmesine de şu şekilde cevap vermiştir; -kendisi agnostiktir.

    "my response is that when creationists talk about god creating every individual species as a separate act, they always instance hummingbirds, or orchids, sunflowers and beautiful things. but i tend to think instead of a parasitic worm that is boring through the eye of a boy sitting on the bank of a river in west africa, [a worm] that's going to make him blind. and [i ask them], 'are you telling me that the god you believe in, who you also say is an all-merciful god, who cares for each one of us individually, are you saying that god created this worm that can live in no other way than in an innocent child's eyeball? because that doesn't seem to me to coincide with a god who's full of mercy."
  • sesindeki bilgelik tınısını bir kenara bırakalım, kendisi uzunca bir süre bbc2'nin (yani 'belgesllerin') , bir süre de komple bbc'nin yayın yönetmenliğini yapmıştır.

    superb lyrebird denen kuşun elektirikli testere sesi çıkartabildiğini, pika denen hayvanın kış alışkanlıklarını, satoyama gibi büyülü bir japon güzelliğini bizlere tanıtan insandır.
  • bir goril ailesi ile birlikte yasamisligi yoktur, iliskileri "biz sadece arkadasiz" duzeyinde kalmistir. onun yerine 70lerin sonunda "opposable thumb" kavramini anlatmak icin gorillerin takildigi bir ortama gitmis, kendini de ayni kareye alip konusmaya calismis. ama beklenmedik bir sekilde gorillerin ortasina dusmus, orada saatlerce kalmis, onceden yazilmis konusmayi birakip emprovize anlatmaya baslamis, vs. isin kotu tarafi kameramanin film eksikliginden oturu bunlarin buyuk kismi kaydedilmemis ama kaydedilen kismi bile tv tarihinin en buyuk olaylarindan biri (goriller ilk defa boyle goruntulenmis), hala da anketlerde filan millet bunu hatirliyor, aratin gugliden goreceksiniz

    son derece ayik bir kafayla soyleyebilirim ki, dunyada yasayan insanlar icinde en cok saygi duydugum, hikayelerini en buyuk keyifle dinleyecegim kisidir. yapilmis en guzel belgesellerin cogunda parmagi var, 500 kusur doga programinda emegi gecmis ve bunca yildir hem gercekci hem de ilham verici olmayi basarmis. helal olsun, bbc de yatsin kalksin bu adam sukretsin.
  • jeremy clarkson bahsedip durur kendisinden.
  • şu sıralar yayınlanan life in cold blood belgeseliyle birlikte emekliye ayrılacağı söylentilerinin üzerine (http://www.guardian.co.uk/…r/03/television.wildlife) kendisi halihazırda evrimle ilgili yeni bir belgesel hazırlığında olduğunu söyleyerek sevenlerine duble mutluluk yaşatmış, güney amerika yağmur ormanlarında raslasam dedeee dedeciğiim diye boynuna sarılıp ağlayacağım naturalist insan.. ne var ki anladığım kadarıyla üstad bundan sonra gerçekten de saha çalışmalarını bırakıp sadece yapımcı rolüyle belgesellere katkıda bulunacakmış gibi duruyor. doğa sevgisiyle yetiştirdiği nesilleri, aşıladığı canlı hayat bilincini, keşfedilmesine ve anlaşılmasına katkıda bulunduğu onlarca hayvan türünü düşündükçe insan "buna da şükür" diyemiyor be sözlük. katiyen bırakmıyoruz sir david, daha dürtüklenecek çok karınca sürüsü, tüneline uzun ince kamera sokulup mahremine tecavüz edilecek çok kertenkele, zifiri karanlıkta avlanırken ilk defa görüntülenecek çok yılan, kanopisine makaralarla tırmanılacak çok orman, bir balon içinde heyecandan neredeyse titreyerek yükselerek incelenecek çok kuş, nispeten sıradan ve sık raslanan örnekleri izleyiciye tanıtıldıktan sonra, görünümünü ve uzmanlık alanını aşırı uçlara taşımış nadir üyelerinin hikayelerinin, ortamına göre kimi zaman çığlık çığlığa kimi zaman kendinden geçen bir fısıltıyla ama her zaman beş yaşındaki bir çocuğun heyecanı ve yüz ifadesiyle anlatılacağı onlarca tür ve bunları izleyerek benmerkezciliğinden acuk da olsa sıyrılacak milyonlarca homo sapiens var, katiyen bırakmıyoruz!

    "attenborough will never whisper from the bushes again."*
  • bu adamın torunu var mı bilmiyorum ama varsa dünyanın en şanslı veledidir herhalde. tamam adamın kıçı bi yerde sabit durmuyor paso gezip duruyor dünyayı ama bu sayede de dünyanın en kaliteli masalcı dedesi oluyor. çocuk her gördüğünde yatmadan önce "dede bana belgesel anlatsana" diyordur.. adam torun sahibi olmaya zaman bulduysa tabii.

    bi de adamın heyecanı ve şaşkınlığı yüz sene daha yaşasa geçmeyecek sanırım. süper bi extraordinary deyişi var, remarkable, formidable, brilliant ve benzeri sıfatları sürekli kullanıyor, çünkü aşık adam gördüklerine. hele life in cold blood'da çıngıraklı yılanın fare yakaladığı sahneyi görünce yaşadığı şaşkınlık görmeye değer. daha önce bu tip bi yılanın av yakaladığı hiç görüntülenmemiş, yerinden zıplıyor neredeyse adam..

    şu evrim konulu belgeselini heyecanla bekliyoruz. jübie falan istemiyoruz, daha çoook dinleyeceklerimiz var kendisinden.. david dede bize belgesel anlatsana.
hesabın var mı? giriş yap