• şiddet sahnelerinde klasik müzik kullanımı ekolünü takip eden, finaline doğru tırmanışında şık sahneleri ile göz dolduran güzel izlenesi bir film. açılış sekansı ve kapanışındaki büyük laflar da dikkate değer..
  • intikam duygusunun olaylarin atesleyici gucunu olusturdugu film..

    --- spoiler ---
    patron, esas ogluna sevgilisi kendisi aldatirsa intikamini almasini soyler.. fakat esas oglan bunu yapmaz.. patronun esas oglani oldurulmesini istemesi de kendisinin sozune uymamasinin intikamini almak istemesi.. sonrasinda kurtulan esas oglan da intikamini almak icin calisir.. bunun yani sira sapkali, gozluklu adam da kendisine yapilanin intikaminin pesindedir.. boyledir yani.. bir intikamlar yumagidir anlatilan.. intikam demisken (bkz: chan wook park)

    bir de su ozlu sozu de yazalim tam olsun: "hareket eden ruzgar ya da yapraklar degil... hareket eden aklin ve kalbin..."
    --- spoiler ---
  • kore yapımı başarılı filmler serisine katılan bir film.başarılı anlatım,etkili çekimler filmi seyredilir hale getiriyor.

    --- spoiler ---
    filmin başında anlatılan hoş bir hikaye...

    bir öğrenci, esen rüzgardaki birkaç dala baktı,ustasına sordu...
    "dallar mı hareket ediyor usta, yoksa hareket eden rüzgar mı?"
    öğrencisinin nereyi gösterdiğine|bile bakmayan usta gülümsedi ve cevap verdi.
    "hareket eden ne dallar ne de rüzgar..."
    "hareket eden kalbin ve aklındır."
    --- spoiler ---
  • çok çok vasat bir film. tabi "iki buçuk saatim var ama güzel birşey yapmak istemiyorum" diyen her insana şiddetle tavsiye ediyorum.
  • son 10 yılın en onemlı fılmlerınden bırısıdır kendısı. bıcım olarak buyuleyıcı olmasının yanısıra uzakdogu kulturunun kabusu otorıteye boyun egme ve bas kaldirma uzerine benzersiz bir yapimdir. filmin acilis ve kapanisinda anlatilan iki ufak oyku ozellikle de kapanistaki oyku filmin meselesine gercekten kulak kabarttıysanız sızı aglatabılır bıle.

    one late autumn night, the disciple awoke crying. so the master asked the disciple, “did you have a nightmare?"
    "no."
    "did you have a sad dream?"
    "no," said the disciple. "i had a sweet dream."
    "then why are you crying so sadly?"
    the disciple wiped his tears away and quietly answered, "because the dream i had never can come true."

    bir bahar gecesi genc bir budist rahip aglayarak uyanir. genc rahibin ustasi sorar "kabus mu gordun ?"
    "hayır"
    "uzuntu verıcı bır ruya mıydı?"
    "hayır" der genc rahip "guzel bir ruyaydı gordugum".
    "pekı neden boyle aglıyorsun ?"
    genc rahıp goz yaslarını sıler ve sessızce cevapler, "cunku gordugum ruya asla gercek olamaz"
  • if' te yayınlandığını sözlükten öğrendiğimiz, kaçırdığımıza bin pişman olduğumuz ama olsundur evde seyredip bir nebze olsun avunduğumuz nefis bir kore filmi. bizden önce, bir sürü uyuz film yapan avrupa sinemasının bakması gereken kaynak filmlerden üstelik...hem iktidar kavramına bakışına hem de bunu işleyişine şapka çıkartmak gerekiyor. aksiyona eşlik eden klasik müzik bize çok sevdiğimiz, türünün en iyilerinden old boy u hatırlattı.
    son söz, if' i seviyoruz, kore sinemasını seviyoruz, intikam filmlerini seviyoruz ama if' te gösterilen kore yapımı intikam filmlerini daha çok seviyoruz...
  • neden festival kapsamina girdigini anlamadigim bir film zira icinde kendinden onceki bir cok filmin izini tasimakta, kore sinemasi olsun diger sinemalar olsun benzerlikler vardi, belki bir cok filmde de vardir ama maharet goze batirmamakta.
  • birçok filmden esinlenmiş gibi görünen berbat olarak nitelenemeyecek ji-woon kim filmi. film evreninize göre değişebilecek farklı alıntıları hissetmek mümkün. oldboy'dan, carlito's way'a kadar gidebilirsiniz mesela. ancak bunun hissedilmesinin yanı sıra çok kötü olduğunu söylemekte filme büyük haksızlık edecektir.

    filmle ilgili dikkat çekici birkaç ayrıntı daha eklemek gerekirse;

    --- spoiler ---

    esas oğlanın elleri tersten bağlı asılıyken seslendiği ve cevap alamadığı hizmetçiyi bile sonradan unutmaması,
    kırmızı abajur'un ilk görüldüğü andan itibaren sonradan hediye olarak verilecek olmasının bayağılığı,
    yine esas oğlanımızın 300 (?) kişiyi dövdükten sonra arabayla kaçarken onun için mezar kazan bir elemanın diğerlerine "kazmayı bırakın, boku yedik" demesi güldürmüş, düşündürmüştür.

    --- spoiler ---
  • 2005 yılı mahsulu ji woon kim tarafından yönetilmiş olan güney kore yapımı film.

    güney kore filmlerinde sıkça rastladığımız en popüler temalardan biri olan intikam teması üzerine yeni bir çeşitleme. filmin iyi yönleri aksayan yönlerinden hayli fazla olduğu için filmi sevdiğimi gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

    neleri sevdim? abartılı dövüş ve survival sahnelerine bayıldım, john woo'nun hong kong dönemi filmlerini aratmayacak nitelikte sahnelerdi. gene klasikleşmiş hong kong ekşın filmlerindeki duygusallığın en basite indirgenmesi olgusu aynen bu filmde de uygulanmıştır. (nedense çiğ bir lezzet veriyor ekşın filmlerine, ben seviyorum.) müzik görüntü uyumu gerçekten kusursuzdu.

    neleri sevmedim? filmin bence en aksayan tarafı sürprize açık hiçbir sahne bırakmaması idi. herşey önceden tahmin edildiği gibi gelişip nihayetleniyor. ama buna kötü demek de yanlış olur. gayet yönetmenin bilinçli tercihi ile yapılmış gibi sanki. bir de sun-woo karakterini cool göstermek için bütün diyalogları özene bezene ağdalamışlar. işte birkaç örnek;

    --- spoiler ---

    president baek: life is pain. didn't you know that?
    --------------------------------------------------------------------------
    mu-sung: all you need to do is say three words, "i was wrong."
    sun-woo: fuck off, asshole.
    --------------------------------------------------------------------------
    sun-woo: send them away. i have no reason to talk with him.
    mun-suk: c'mon sun-woo, president baek is my guest, show some courtesy.
    sun-woo: no, i don't care about courtesy.
    mun-suk: don't do this to me, you may do this at your own club. show me some respect.
    sun-woo: to you? you're kidding.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap