• tam adı the 1st shop of coffee prince olan, kısaltılmış haliyle coffee prince olarak bilinen kore dizisi. yoon eun hye ve gong yoo başrollerdedir.

    eğlencelidir, çünkü samimidir çoğu kore dizisinde olduğu gibi. izlemeyenler izlemeli, izlettirmelidir.
  • my lovely sam soon tadında bir başka kore dizisi.
  • erkek kılığındaki kız klişesini çok eğlenceli bir şekilde işleyen bir kore dizisidir. kore dizileri ilk izlemeye başladığınızda eğlenceli gelse de zamanla kendini tekrarlamaya başlar, hepsi benzer şeyler anlatır. bu dizi ise ilk bölümden farklı olduğunu hissettirir. konusunu da özetleyelim tam olsun: eun chan babasını küçük yaşta kaybetmiş ve kız kardeşi ve annesinin sorumluluğunu almış erkeksi bir kızcağızdır. doğru dürüst okuyamamıştır ve günde bir kaç işte birden çalışmaktadır. işte bu esnada zengin ve çapkın han kyul ile tanışır. han kyul onu erkek zanneder ve büyükannesinin evlenmesi için tanıştırdığı kızlardan kaçmak için onu kullanır. ardından han kyul bir coffee shop açar ama sadece erkekleri çalıştıracaktır. eun chan da burda çalışmak için yalanına devam eder. tabii zamanla yakınlaşırlar, han kyul gay olduğunu zannederek bunalıma girer vs.
    konunun gidişatı tahmin edildiği gibi ilerlese de bunu sunuş biçimleri çok eğlenceli ve samimi. özellikle son 6-7 bölümde eun chan-han kyul ilişkisini çok güzel anlatmışlar. romantik komediden tiksinen ben bile bayıldım, yüzümde sürekli salak bir sırıtışla izledim. asya dramaları sevip de izlemeyen varsa izlesin derim ben.
  • uzak doğu denilince zihnimde canlanan imgelerden vardığım nokta, hep ‘az, çoktur // less is more’ felsefesi. bu durumunu daha çok filmlerden yakalayabilsem de, çeşitliliğini benzer yapımlarda da görebilmek, keyifli. hele hele, beni özellikle alıcısı olmadığım bir tür olan ‘romantik komedi’ye biraz daha sıcak baktırabilmeyi de başarıyorsa…
    uzun zamandır, ‘romantik komedi’ tarzında işler izlemedim. romantik olmakla ya da komediyle ilgili alıp veremediğim bir durum yok, sebebi sadece son yıllardır bunların farklı sebeplerle yapılıyor olduğunu düşünmem. malesef bu durum -özellikle ülkemizde- bir ‘sanayi’ye dönüşmüş durumda ve ister istemez arkasından gelenler de bir öncekine benzemekte; üzerine bir şey koyamayıp bir de daha da aşağıya çekerek.
    öne sürülen bu fabrikasyon yapımları -özellikle dizileri- ‘toplum psikolojisi,beğenisi’ altında bünyelere zerk eden zihniyetlere karşı ayrıca gıcığım, gaddarım. hele hele bunu ‘türk, örf ve adetleri’ gibi son derece yersiz bir kisveye sokarak farklı bir boyut kazandırmaya çalıstıklarında -ki artık bu klişe durum, malesef ‘genetiği değistirilmiş algı’ olarak her yerde karşımızda…
    eğer son derece gerekli ve altı doldurulmuş bir uslupla yapılıyorsa az’ın aslında çok olduğu gerçeğinin yanında, reyting uğruna ‘toplumun’ aklına hakaret eden yapımcılara örnek olması gereken yapımlardan sadece biri, ‘kahve prensi’.
    konu son derece basit. en net anlamda ‘aşk’ üzerinden ilerleyen bir kurgu. kadın-erkek ilişkilerinin farklı bir boyutta ele alınmasıyla iş hem farklılaşmış, hem katmanlaşmış.
    senaryonun genele dağılan başarısı, oyuncuların gerçekçi performansları ile de birleşince takdiri hak eden bir yapım çıkmış ortaya.
    kendi içinde yabancılaşmış, içi boşaltılıp özüne küstürülmüş yapımların dışında;
    az zamanda çok şey demeyi başaran, ‘samimi’ bir yapım,
    coffee prince.
  • biz 2. sezonu bekleyeduralım* daha resmen onaylanmasa da japon versiyonu yani doramasının çekilmesi muhtemel olan kdrama. kulislerde ichigo ten ismini alacağı söylentileri dolaşmakta*. ancak yayın tarihi şubat gibi gözükse de hatta oyuncu listesi dolaşsa da ortalıkta henüz doğrulanmamış. ilki kadar güzel olabileceğine inanmasam da hasretle beklemekteyim.
  • gece gece sürekli gülmeme neden olmuş çok keyifli bir güney kore dramasıdır, kötü hissedildiğinde açılıp izlenmelidir
  • samimiyetiyle, samimiyetsizliğini insanın yüzüne vuracak kadardır. bu yüzden hem çok sevdiğim hem de ölümüne nefret ettiğim dizi oldu.
  • müthiş eğlenceli bi dizi. o değil bidaha benzerini izleyememekten korkuyorum.
  • seul hongdae' de aynı isimle yer alan ve işlemeye devam eden kafe. aslında civarda aynı isme sahip iki adet kafe bulunmakta. tahmin edilebileceği gibi bir tanesi dizinin çekildiği diğeri ise sadece ismini kullanan mekan.

    burada bulunurken denk geldiğim tüm k-drama severlerin yakın konumda bulunmamdan ötürü git ve gör mutlaka dedikleri ilk üç yerden birisiydi. coffe prince' i dizi olarak sevmemden mütevellit soğuk bir akşam üstü önünden geçerken biraz da yer yön özürlüsü olmamdan dolayı hafiften kaybolmuşken sıcak bir şeyler içeyim diye daldım içine. gerçi bu biraz da şans sanırım yoksa başka türlü bulamazdım.

    içinde hala oyuncuların imzaları, notları, fotoğrafları yer almakta. hala dediğime bakmayın dizi üzerinden işlediğine eminim - mekanın esprisi bu zaten - zira benim gibi pek çok insan dizi hatırına oraya uğramıyorsa namerdim. biraz daha ucuza kahve içebileceğiniz pek çok mekan bulunmakta etrafta. neyse bu noktaya daha ileride değineceğim.

    tabii hafif hayal kırıklığı ister istemez. insan en azından tezgah arkasına bir tane güzel çocuk koyar iki tane kadın yerine. neyse aldığınız kahvenin üzerine yaprak falan çiziyorlar. yaprak desenli kahveyi yudumlar ve gong yoo'nun fotoğrafına bakarken insan kendi kendine gülümsüyor tabii ben napıyorum diye bir yandan da bu kadar soğuk olmasa girmezdim diyor.

    velhasıl, yalnız değilmişim, benim gibi pek çok kişi varmış bunu öğrendim. diyeceğim o ki güney kore bu diziler, idoller üzerinden inanılmaz bir pazarlama yaparak pek çok turisti bu ülkeye getiriyor. bu zaten bambaşka bir yazı konusu. şimdi idoller de idol ama... bir de bizim sözde yıldızlara bak, kıyaslanmaz bile.
  • yeni nesil kdramalardaki ikinci durağım. sıkmadan, gayet eğlendirerek akıp giden bir dizi. aslında alttan alta bir dram yok değil fakat gerçekten iyi işlenmiş bir kaç sahne dışında hiç gözyaşı damıtmaya çalışmıyorlar. üstelik mizahi yönleri de bir çok komedi dizisine nal toplatır.

    bir kere ekibin uyumu çok iyi. kahve çalışanları bir yana iki başrol eun chan ve han kyul süper. erkek erkeğeyken bile iyiler. aşamalar güzel işleniyor özellikle han kyul karakterinin kendisiyle savaşı. fakat dizinin kuzen ve çeşitli sansürlü sıfatlarla andığım karısı cephesi bana afakanlar geçirtti. bir eksi de neredeyse son beş dakikaya kadar güzelce işlenen dizinin finalinin hikayeyi bağlamaya yönelik değil de normal havada bir çırpıda bitmesi. ki bu sektörün genel bir sorunu.

    en takdir ettiğim nokta ise oyuncuların ben başrolüm şöyleyim böyleyim diye havalanıp cıvalanmadan, şekilden şekile girmesi. hiçbir rolden ve rolün getirdiği rezillikten kaçınmamaları.

    ve o kahveler... insan içmeye kıyamaz yav.

    kısaca karakterlere değinecek olursam;
    go eun chan: bu kadar başarılı bir erkek taklidi görmemiştim. hatta taklit de değil öyle yaşayıp gidiyordu zaten. ailesi için kendini paralamasını ve hayaline sahip çıkmasını takdir ettim. fakat bencilliğini kesinlikle hoş görmedim ve göremem. han kyul'a yaşattığı kimlik bunalımı yenilir yutulur şey değil. ve ilişkilerine kesinlikle karşı taraf kadar emek vermedi. ek olarak hatun normalde çok güzel olmasına karşı dizide tamamiyle sefil görünüyordu. şahsen kuzenle sergiye gittiği halinden ziyade finaldeki görünümünü beğendim, hele saçı harikaydı. koreli hatunlara kısa saç daha çok gidiyor.

    choi han kyul: başkan'ın yeri apayrı tabi ama bu abimiz de kıtasının yüzaklarından biriymiş hani. fotoğraf olarak çok birşey vaadetmiyor (ya da tam tersi, o ne bacaklardı beaa) ama yine karakter etkisi devreye giriyor. fazla girift değil aksine gayet net bir karakter. ve aşırı sevimli. ailesiyle başa çıkma yöntemleri süperdi. tatlı dil yılanı deliğinden çıkarıyor gerçekten. kendi ile mücadelesi dizinin en güzel sahnelerini oluşturuyordu. bir de şaşkın bakışları zoomluk.

    eun chan'ın validesi ve kızkardeşi: finale doğru biraz akıllansalar da sorumsuz gacılar. bütün yükü chan'a yüklemişler, şu taşın altına da ben elimi sokayım diyen yok. hele kızkardeşin saçını başını yolmak istedim. ayrıca goril ona fazlaydı bile.

    han kyul'un ailesi: annesi ve babaannesine bayıldım. hem kaynana-gelin olarak, hem anne-oğul olarak, en çok da büyükanne-torun olarak harikaydılar. babanın donukluğu üzerindeki yüktenmiş. ona da hak verdim sonradan.

    kahve elemanları: ha rim, yemelik. tatlı çekirge, vefalı dost. chan'ım chan'ım diye dolanmasına bittim.
    goril: yeop'lu bişiydi adı bakmayacağım, goril o. bu kadar isabetli bir lakap olamazdı. iddiaya girdikleri sahne tek başına kanıttır buna. o cadalozun elinden çok çekti ama sonunda mutlu olmasına sevindim. oyuncuya ise çok üzüldüm, toprağı bol olsun.
    japon: eee akılda kalıcı bi isim bulmuştum ben buna ama yazmasam daha iyi. bu arkadaş için sevgi emek değilmiş demek ki. taviz vermez halleri iyiydi.

    kuzen ve uzantısı: gıırhhhhh baştan o durgun görmüş geçirmiş hallerine bakınca aklı başında bir adam sandım. herif midesiz çıktı. kendisinden de karısından da hiç hazzetmedim, izlerken sürekli bir kaza belaya uğramalarını bekledim.

    hong: bu pisluğun başkanını sona bıraktım zira dizide cidden beni gözlerimi ellerimle siper edip aradan sahnesi geçmiş mi diye bakacak kadar tiksindirdi. iğrençlikte aşmış bir karakter. bununla birlikte böyle insanlıktan nasibini almamış bir adamın işi sözkonusu olduğunda hiç üşenmemesi ve chan konusunda atarın kralını yapması beni şoka soktu desem yeridir. çok ilginç bir yaşam formu. az güldürmedi beni cins adam.

    dizi sonrasında yapılan özel bölümü başarısız buldum. sadece röportaj ve kamera arkaları şeklindeydi, kesmedi beni. kendi özel bölümümü yapacak olursam;

    en sevdiğim karakterler: sırasıyla büyükanne, han, chan, ha rim.
    en aklımda kalan sahneler: chan ve han'ın arabada püfkürleşmeleri. kumsal sahnesi. han'ın chan'ı eve sokmamaya çalışması (ikinci raund, golle sonuçlanan) büyükanne torun sahnelerinin tamamı. ha rim'in aşk doktorluğu! basketbol kapışması. mutfaktaki tartışma. goril'in delirmesi. han'ın chan'ı sırtında taşıması.
    jüri özel ödülü: afili filintaların yürüyüşü. (kıyafet seçme aşamasındaki mükremin çıtır chan dahil)
    ustalara saygı kuşağı: büyükanne'nin gelinine çantayı hediye ettiği sahne.
hesabın var mı? giriş yap