• turkce adi "kızıl uçurum" olan 2008 cin yapimi sinema filmi. turkiye sinemalarinda 17 agustos 2009 tarihinde itibaren gosterilmeye baslanacak.

    film hakkinda detayli bilgi icin;
    (bkz: http://www.bidunyafilm.com/…id=5329&ad=kizil-ucurum)
  • nefes kesici bir savaş filmi.

    aslında savaş filmlerinde hiç hazzetmem. vurdulu kırdılı dövüş sahneleri, havada uçuşan kan damlaları çok itici gelir bana. ancak bu film, müthiş görselliğiyle cezbetti beni.

    gerçi bu filmde olduğu gibi tek kişilik ordu şeklindeki kahramanları görünce, üstelik bunları da övünce, sanki bizim battal gazi'ye, tarkan'a haksızlık yapıyormuşuz gibi geliyor. hani onların canı can da, bizimkilerinki patlıcan mı? resmen benzer sahneler var. mesela, battal gazi cüneyt arkın da mızrakları ile kendisine saldıran on kişiyi birden, üstelik de hepsi etrafında çember yapmış ve o da çemberin ortasında kalmış olmasına rağmen, bir anda füze gibi fırlayıp, düşmen askerlerini neye uğradığına şaşırtmıyor mu? cevap ver allasen.

    filme gelirsek, çin tarihindeki muazzam bir savaş, teknolojinin üstün özellikleri kullanılarak harika canlandırılmış. gerçi o kahramanlık gösterileri, bir elinde kundakta bebek, diğer eliyle savşmak; üzerine doğru gelen mızrağı havada kapmak falan, alaylı gülümsememe neden oluyor bunlar ama yine de filmin hakkını vermek lazım.
  • sikimsonik bir savaş filmine pek çok methiye düzülebilirken, eleştriler sayfalarca yer tutabilirken, asya'nın bağrından kopan; devasa prodüksiyonu ve çekim kalitesiyle öne çıkmış bu -müthiş- tarihi savaş filmine sadece altı tane entry girilmiş, ilginç..
  • sonunda tekrar ikisini üst üste izleyebilme fırsatına sahip olduğum filmlerin ilk bölümü. ilk izlediğimde çok gaza gelmiştim bu sefer daha vakur karşıladım. öncelikle iki filmi bir bütün olarak ele alarak nacizane söyleyebileceğim tek şey son 5 yılda çin/ hong kong ' dan çıkma en sağlam film(ler) olduğudur. hatta biraz daha abartıp öznelleştirerek son yıllarda asya kıtasından çıkan filmler arasında kendi ilk beşime kafadan oynabileceğidir.

    ilk film olarak değerlendirmek gerekirse zaten bir john woo filmi olması nedeniyle beklenti yaratırken kadrosu ile de büyük bir heyecan yaratıyordu. adamlar resmen dream team kurmuşlar bir nevi: tony leung (chiu wai olan), takeshi kaneshiro, vicki zhao, hu jun ve diğerleri derken bir de japon kontenjanından shido nakamura' yı eklemişler. aksiyon sahnelerinde de corey yuen imzası var ki daha ne olsun diyesi geliyor bünyenin.

    belirtildiği gibi the three kingdom vakası baz alınarak işlenen hikaye, görselliği, aksiyon koreografileri, savaş sahneleri, taktikleri,müziği, karakterleriyle insanı alıp götüren cinsten. özellikle karakterlerin sahnelere arz-ı endamları belki çok klişe ama oldukça etkileyici. oyunculuk performanslarının da filmin güzelliğine katkısı büyük. özellikle tony leung ve takeshi kaneshiro karşılıklı döktürüyorlar ki bir nevi şiir gibi. özellikle karşılıklı qin çaldıkları sahne hem görsellik ve estetik açısından doyurucu hem de belki bir anlatım tekniği olarak etkili.

    hikayede her ne kadar three kingdom hikayesi ve karakterleri ele alınmışsa da olay biraz daha john woo nun perspektifinden yansıtılmış gibi. öne çıkan temalar kendisinden beklenecek şekilde. özellikle karakterler, duruşları ( ki adamlar zaten tarihte kahraman olarak geçen karakterler ) - iyisi ve kötüsüyle- ve aralarındaki iletişimler, savaşa bakış açısı - politik anlamda değil - karakterler için anlamı ve geride bıraktıklarını çok yormadan, büyük bir estetik ve harika bir görsellik altında anlatan bir yapım. kendi içindeki güzelliğine rağmen aynı zamanda ikinci filme hazırlamak gibi bir misyonda taşıyor.

    bu arada lin chi-ling burada gerçekten çok güzel görünüyor. ayrıca ilk filmin kapanış parçası olarak alan' ın seslendirdiği parça müthiş.
  • üç hanedan konseptli filmler içerisinde izlediğim en muhteşemi.. zaten uzakdoğu savaş filmlerini severim, ama bu film klişe tabirle tam bir görsel şölen. üstüne üstlük, bizim az çok bildiğimiz -muhtemelen amerikalıların falan hiç bilmediği- uzak doğu felsefesine, dünya anlayışına göndermelerle dolu. neden? çünkü iyi bir savaşçı, müzikten anlamalı, doğayı dinlemeli ki hamhalat olmasın.. nitekim bu filmde de komutanların her biri ayrı bir üstad adeta...

    spoiler
    özellikle çay seramonisi sahneleri gerçekten müthişti. uzak doğu felsefesinin bir kısmını "çay yolu" denen özel bir görüş -böyle tarikat gibin bir şey- oluşturur ve gözümde burdaki abla da ona dahildir. çay hayatı yansıtır ve hayat çaydır, bir çay seramonisi hayatı özetleyebilir, ki ablanın verdiği ders, ayarın allahı olmuştur. pek de güzel olmuştur.

    ayrıca biliyoruz ki çinliler savaş sanatı denen şeyde yardırmışlardır ve fakat kaç filmde yok kaz taktiği yok kaplumbağa taktiği denen şeylerden bahsedilir? bu filmde özellikle kablumbağa taktiğinin uygulandığı anlarda kuşbakışı çekimler gerçekten çok iyiydi, olayı süper özetliyordu.

    ha bi de klasikler daima iyidir. çağ dışı deyip kaplumbağanın kalbini kırmayın, "kullanılmıyo lan bu artık" diye birileri bu tuzağı yemeye hazır olabilir.

    ayrıca tüm o kalkanla kapanma sahneleri bana romalı lejyonerlerin efendime söyleyeyim spartalıların falan taktiğini anımsatmıştır ki, acep aklın yolu bir olduğundan mı, yoksa esinlenme mi var?

    antik futbol sahneleri ise gerçekten çok eğlenceli, güldürüyor insanı.

    son olarak ise, güney hükümdarının cevval kızkardeşi bence filmin en manyak karakteridir, zerafette zhon yu'nun eşi ona beş bassa da...

    spoiler

    edit: zerafe timsali ablanın adı imdb kayıtlarına göre chiling lin imiş.
    http://www.imdb.com/name/nm2258705/
  • an itibariyle show tv'de yayınlanan, tony leung, takeshi kaneshiro ve herşeyden öte chang chen ile gözlere ziyafet çektiren film.
    evet yüzeysel baktım biraz, farkındayım.
  • filmde savaş tarihinden çeşitli alıntılar var:

    --- spoiler ---

    ittifak kurma görüşmelerinde kuzeyli danışmanın örülmemiş lifleri koparması ve örgülü liflerin kopmayışını göstermesi, bbc cengiz han belgeselinden öğrendiğime göre cengiz han öğretisidir. tabi bunu ondan önce kimse akıl etmemiştir diyemem ama dalların tek tek kırıldığını, bütün halinde kırılmadığını gösterdiği kayıtlıdır ve bu konuda bilinen ilk isim odur.

    bulaşıcı hastalık taşıyan ölülerin düşmana gönderilmesi suretiyle biyolojik savaş yürütmek de yine moğolların kırım'daki kefe şehrini kuşatırken uyguladıkları bir yöntemdir. çıkış yeri asya'daki bir fare türü olan ve asyalıların, özellikle moğolların bağışıklık geliştirmiş olduğu veba, bu surette yani bir ceneviz kolonisi, ticaret kenti olan kefe'den italya'ya kaçanlar tarafından avrupa'ya taşınmıştır.

    savaş sahnesinde valinin kendisine saplanan oku çıkarması sadece abartı değil imkansızdır çünkü oklar çekerek çıkarıldıkları takdirde organları da beraberinde götürürler. onun için ancak cerrahi müdahale ile çıkarılabilirler. hatta çok derine saplanan oklar arka taraftan çıkarılır. bunun önlemini de cengiz han bulmuştur (bir bbc belgeseli izledim, hala öğrendiklerimi satıyorum): zırhın altına ipek giymek. ipek okla yırtılmamakta, vücudun içine okla birlikte girmektedir. bu da o okun sonradan çıkarılmasını çok kolaylaştırmaktadır. lakin çinliler o tekniği 5 asır önce uyguluyor olsalar bile savaş meydanında oku o şekilde çekip çıkarmak sadece söz konusu kişinin 10 dakika içinde kan kaybından ölümüne yol açar. yok eğer çinliler kanayan yaraya tampon yapma tekniğini de ta o yıllarda bulmuşsa bir şey diyemeyeceğim.

    gemi savaşı sahnesinde de rüzgardan yararlanıp düşman gemilerini yakma taktiği vandallar tarafından bizans donanmasına uygulanmıştır. jüstinyen'in istanbul'dan yol çıkan donanması kuzey afrika sahillerine varmakta iken rüzgarı çok iyi hesaplayan vandal kralı donanmanın üzerine yanan gemiler yollamış ve bu şekilde muhtemelen 1 askerini bile kaybetmeden koca bizans donanmasını yok etmiştir. jüstinyen ekonominin belini doğrultup tekrar saldırana kadar yıllar geçecek, hıncını ancak kralın oğlundan alabilecektir çünkü kral çoktan eceliyle ölmüş olacaktır. duvarında "nasıl da koyduk bizans'a" diye atkı asılı mıydı bilmiyorum. bizanslılar yaklaşık bir nesil sonra esir ettikleri vandal kralını şimdiki sirkeci'den beyazıt meydanına kadar sürükleyerek götürmüşler, işkenceyi halka naklen izletmişlerdir. olaylar bir yerde istanbul'a bağlanıyor ya, onu da belirteyim dedim.

    tabi bir de futbol sahnesi var. evliya çelebi seyahatnamesinde türklerin tepük adıyla şimdiki futbola çok benzeyen bir oyunu 17. yüzyılda oynadığı kayıtlıdır. tabi "futbol türk oyunudur, çinliler sahiplenmiş" diyecek kadar enayi değilim. söz konusu ayaklı top oyunu anadolu'da kafkaslarda oynanıyor idiyse çin'de de pekala yüzyıllardır oynanıyor olabilir. yalnız top hakimiyetinin aynı 90'lardan sonra gelişen oyun tekniğine benzemesine edecek laf bulamıyorum. o zamanın seyyahları, tarihçileri ayakla oynanan top oyununun tekniğinin sınırlarını belirtmediği için hayal güçlerini alabildiğine kullanmışlar tabi.

    --- spoiler ---

    çin filmidir. çok da güzel filmdir. 10 kere daha izlerim.
  • romance of the three kingdoms oyuncuları için muhteşem bir ziyafet olmuştur,özellikle zhang fei ve guan yu'yu oynayan aktörler tip olarak oyundaki portrelerinin bire biri olarak seçilmişlerdir
  • şu an itibariyle show tv'de gösterilen, benim de 2 saattir izlediğim film. ama malesef kim düşman kim dost, kim kandırıyo, kim ihanete uğruyo hiç bir fikrim yok. 10binlerce insan öldü, onlarca gemi cayır cayır yandı...

    hayır izlemesi de zevkli, ama malesef olayları takip etmek, asyalı insan yüzüne aşina olmayan benim gibi bünyeler için mümkün değil.
  • az önce iki bölümünü de izleyip bitirdiğim film.

    çin işi bir filme göre gayet iyi sayılabilecek efektler vardı. hikaye sürükleyiciydi, bir yandan da geleneksel çay yapma törenleri gibi yöresel şeyler de serpiştirilmiş onlar da güzel gitti.

    ancak beni çok rahatsız eden bazı detaylar vardı.

    --- spoiler olabilir ---

    15-20 tane askerin içine tek başına 1 adam yollamak da nedir kardeşim? yani masal mı film mi bir karar verin.

    bir de sırıkla atlama yapar gibi uçmalar, street fighters'daki vega gibi yerden kaymalar vardı. mızraklar ve oklar havada yakalanıp sahiplerine iade edildi. havada uçan kadınlar yakalandı. 5 tane ok yiyen adam savaşmaya devam etti.
    --- spoiler olabilir ---

    he film bu yukarıda saydığım olumsuzluklar olmasa çok güzel olurmuş, bu haliyle de güzel ama benim gibileri pek memnun etmez saydığım sahneler.

    ben bir film ya gerçek dünyada geçsin, ya da alternatif kendi kuralları olan başka bir dünyada geçsin isterim. bu durumda doğa üstü hareketleri ve olayları realize edebilirim (örneğin yüzüklerin efendisi veya harry potter gibi diyelim) ama normal bir filmin içinde doğaüstü olaylar olduğu zaman hoşuma gitmiyor.

    her neyse, imdb puanı da 7,3 bence ayarında olmuş. 5 saatlik bir boş vaktiniz varsa ve savaş filmlerinden hoşlanıyorsanız izleyebilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap