*

  • çekirdekteki sabit ve rahat konumuyla adada saklanan mafya babasını andıran dna'nın sağ kolu ve sekreteri helikaz'ı çağırıp "don marinotti vurulacak" tarzı emirleri yazdırması, helikaz kişinin postadan yararlanmayıp mesajın kendini (mrna bu) adadan dışarı göndermesi ile başlayan olaylar zinciri...

    süzülür süzülür gider mrna sitoplazmada,
    helebir deysin ribozomlara,
    trna'ların gözleri parlar,
    koşar koşar aminoasit taşırlar...
    uzun uzun kavaklar,
    dökülüyor yapraklar,
    sıra sıra dizilmiş kodonlar,
    bir taraftan giren aminoasitler
    polipeptit oluyor çıkıyorlar.....
    (bkz: valla çok sarhoşum)
  • eski bir dogmadır bu zira retrovirus'lar bu dogmanın ağzına vermeyi başardılar. bu virüsler reverse transcriptase enzimi yardımıyla rna'dan dna sentezleyebilmekte ve bulundukları hücreyi cin çarpmışa çevirebilmektedirler.
  • "sincapların ağaca çıkmasına engel teşkil eden bir hayvan hastalığı" * benzeri için (bkz: skrotum)
  • *dna--(1)-->rna--(2)-->protein seklinde temsil edilebilir. (1=transkripsiyon, 2=translasyon)

    bu zincirin molekuler genetikteki en basit, bir o kadar en onemli olgulardan biri oldugu dusunulurse, adinin dogma olmasi gercekten oldukca ironiktir.
  • neon genesis evangelion isimli anime serisinde eva garajı.
  • moleküler biyolojinin en baba olayı olduğu için ismi sentral dogmadır
    içerikle isim arasındaki benzerlikler tesadüfidir
    (bkz: yamulmuyorsam)
  • (bkz: santral dogma)
  • sentral dogma hastası olduğum cafcaflı ismine rağmen moleküler biyoloji'nin gelişimiyle iki önemli modifikasyona uğramıştır ki bunlardan birincisi reverse transkriptazla dna->rna yolunun geri çevrildiğinin görülmesi, ikincisi de bir genin birden fazla proteine kaynaklık edebilmesidir. direkt dna'dan protein sentezlemenin de mümkün olduğu üzerinde hipotezler kurulmaktadır. sentral dogma adı gibi cafcaflı üç altbilime kaynaklık eder: genomics, transcriptomics, proteomics.
    not: proteinleri modifiye eden prionlar aminoasit sekansını değiştirmedikleri için sentral dogmaya aykırı sayılmazlar, putlara tapmayın.
  • dalinin bile kafayi bozdugu bir olaydir, olumsuzlugu buna baglamis bunu yamultup kendince tanri melek insan hierarsisine benzetmis (hierarsi degil de bilgi aktarimi) kutsallastirmis bunu. zaten bu isler sadece delileri cekiyor, peygamberi richard dawkinsdir maymunu birak siksan goremeyecegin rna molekulunden geldigimizi one surerler (bunlar daha bi sizo), diyo ki her sey komplementeri iki molekulle basladi, romantik sizofren misin? hepimizin atasi molekulmus lan olm hic molekulden adam olur mu? diyerek kafalarina kafalarina vurunca aglayarak gercege donuyorlar. asil richard i dovmek lazim ama neyseki adam yavas yavas yasaklanabildigi kadar yasaklaniyor bizim anaokulunda cocuklarin ulasamayacagi yerlere kaldiriliyor allahima sukur.
  • santral dogma (merkezî kabul), dna'daki yönergelerin işlevsel bir ürüne çevrilmesini sağlayan sürece ilişkin yapılmış bir kabuldür. ilk olarak 1958 yılında, dna'nın yapısının keşfedilmesinde rol oynayan bilimcilerden biri olan francis crick tarafından önerilmiştir. yapılan modern araştırmalar sonucunda ise santral dogmanın kesin bir doğruluğa sahip olmadığı açık hâle gelmiştir.

    -- moleküler biyolojinin santral dogması yani temel kabulü, işlevsel bir ürün olan bir proteinin yapımı için dna'dan rna'ya doğru gerçekleşen genetik bilgi akışı ile ilgilidir.

    -- santral dogma, proteinlerimizin hepsinin yapımı için gereken bilginin dna'da bulunduğunu ve bu bilgiyi ribozomlara taşıyan habercinin rna olduğunu söyler. ribozomlar, hücre içinde bilginin bir koddan, işlevsel bir ürüne "çevrildiği" fabrikalardır.

    -- dna yönergelerinin işlevsel ürüne çevrildiği sürece "gen ifadesi" denir. gen ifadesinin iki önemli aşaması vardır: yazım (transkripsiyon) ve çevrim (translasyon).

    -- yazım aşamasında, dna'da bulunan bilgi, küçük ve taşınabilir rna mesajlarına dönüştürülür. bu mesajlar, hücrede dna'nın bulunduğu yer olan çekirdekten, belirli proteinlerin yapılması için "okunacakları" ribozomlara götürülerek, çevrim yapılır.

    -- santral dogma, hücrelerimizde gerçekleşen bilgi akış şablonunun şöyle olduğunu belirtir:
    * var olan dna'dan yeni dna yapımı (dna eşlenmesi)
    * dna'dan yeni rna yapımı (yazım)
    * rna'dan yeni proteinlerin yapımı (çevrim)

    -- yakın zamanda, "ters yazım" adı verilen süreçlerin de gerçekleşebildiği, yani santral dogmanın her zaman geçerli olmadığı anlaşılmıştır. ters yazım (ters transkripsiyon), bilginin rna'dan dna'ya aktarılmasıdır. retrovirüsler söz konusu olduğunda, bu gerçekleşebilir. bu süreçte, rna'daki genetik bilgi, dna'ya aktarılır.
    -- bilginin dna’dan rna’ya, ondan da proteine aktığı şeklinde özetleyebileceğimiz santral dogma, 40 yıldan fazla bir süre moleküler biyolojinin merkezini oluşturdu. fakat artık biliyoruz ki, dna’dan rna’ya bilgi aktarımı süreci, retrovirüsler denen bir grup virüsçe tersten işletilebiliyor.

    -- bir retrovirüsün genetik maddesi, tek iplikli bir rna’dır. bu rna, taşıdığı genleri konak hücrede dna şeklinde kopyalar; bu, dna’dan rna yapan bildiğimiz yazılım işleminin tam tersidir. işlem sonunda bir rna-dna ikili sarmalı oluşur. sonra rna parçalanır ve kalan dna ipliği kopyalanır; tabi tüm bunlar enzimlerce yapılmaktadır. artık virüsün genleri, konak hücreninkilerle aynı formdadır (dna). konak, bu genleri hemen benimser ve bu dna’ya kendi dna’sı gibi davranır.
    -- yukarıda söz edilen üç basamağı da gerçekleştiren enzim “ters transkriptaz”dır. bu enzim, h. jemin ve d. baltimore tarafından, birbirlerinden bağımsız olarak 1970’de keşfedildi. keşif, nature dergisinde şu başlığı taşıyan bir yazıyla duyuruldu: “santral dogma tersine çevrildi.”

    -- geçtiğimiz yıllarda, bilginin bazı özel koşullarda, işin içine nükleik asitler hiç karışmadan, proteinden proteine geçebileceği iddiasıyla, santral dogma yeni bir sarsıntı geçirdi. insanların ve bazı hayvanların sinir sistemini etkileyen bazı hastalıklarda, bulaşan ajanın bir mikrop değil, proteinden oluşan bir parçacık olduğu gözlenmiştir. bu parçacıklara "prion" adı verilir. örneğin scrapie hastalığı ve deli dana hastalığı, prionlar sonucu olur. insanları etkileyen prion hastalıkları arasında kuru hastalığı ve creutzfeldt-jakob hastalığı sayılabilir.
hesabın var mı? giriş yap