• kisinin yakin iliskide oldugu kisilerin yerini ayni gorunumde olan ama sahtekar benzerlerinin aldigi ve kendisine bu sekilde bir komplo kuruldugu sanrisiyla karakterize psikotik bozukluk.
    "i' illusion des sosies" diye de bilinir. kadinlarda daha sik gorulur. tedaviye iyi cevap verir.
    esinlenme icin (bkz: the truman show)
  • ona benziyorsun,cok benziyorsun,hatta belki akrabasiniz-aranizdaki tek fark onun parlak bir sahin ve bir prens,seninse bir baykus ve tezgahtar olman-
    ecinniler/f.dostoyevski
  • capgras sendromu adiyla bilinen psikotik bozukluk, ilk kez fransız psikiyatrları capgras ve reboul-lachaux tarafından 1923’te detaylı bir şekilde tanımlanmıştır. bu iki psikiyatr, mirasına konabilmek ve mülkünü elinden alabilmek amacıyla önce kocasının ve sonra kızının yerini alan sahtekarlardan – ya da gerçeğin tamamıyla benzeri olan kopyalardan – söz eden bir kadının vakasını kayda geçirmişlerdir. bu saplantılı fikir, kendinden başka bir psikolojik rahatsızlık ya da zihinsel bozukluk ile birlikte ortaya çıkmadığı için daha da ilginç bir hal almaktadır.

    sir henry head - isminin isaret ettigi gibi kafa meselelerine bas koymus bir ingiliz nörologu - i. dünya savaşı’nda beyninin ön lobundan derin bir yara almış bir hastayı anlatır. hasta, fransa’da iki bolonya olduğuna inanmaktadır: ilki savaşa giderken geçtiği ve gerçek olan bolonya, diğeri ise ingiltere’ye dönerken yolunun üzerine çıkan ve gerçeğin tam bir kopyası olan sahte bolonya. sir henry, bu hastanın, uzun seneler evvel ölmüş olan annesine hala mektuplar yazıyor olması dışında, diğer açılardan tamamen rasyonel göründüğünü söyler. öyle görünüyor ki, head, bu mektup yazma işini ingiliz egzantrikliğinin bir parçası olarak kabul etmiş ve pek de ciddiye almamıştır.

    capgras sanrisinin baslangic asamasini iceren ilginc bir örnek asagidaki sekilde kaydedilmistir:

    "her şey bana biraz garip görünmeye başlıyor, biraz yapay gibi mesela. kimi zaman, etrafımdaki hiçbir şeyin gerçek olmadığı duygusuna kapılıyorum. sanki her şey bir sahne ve herkes bir rol oynuyor. kime gerçekten güvenebilirim? sonunda cesaretimi toplayıp bu durumdan karıma söz ettim. bana garip bir şekilde baktı ve bir doktora görünmem gerektiğini söyledi. bu davranış pek onun yapacağı şey değil. aslında, kulağa delice geliyor biliyorum ama, gitgide daha sıklıkla, bu kadını gerçekten tanıyıp tanımadığımı düşünmeye başladım. son zamanlarda çok sinirli ve rahatsız görünüyor; eskiden hiç böyle değildi. aslında tam olarak neyin değiştiğini söyleyemiyorum ama bütün bu ufak tefek değişiklikler, bana bazan onun aslında benim karım olmadığını düşündürüyor. evlendiğimiz sıralarda çekilmiş eski bir takım fotograflarla, yakın zamanlarda çekilmiş olanları karşılaştırdığınızda, bu değişikliklerden bazılarını gerçekten görebilirsiniz. parmak izlerini karşılaştırmak bir şeyleri kanıtlayabilir mi diye merak ediyorum. "
  • meshur norolog vilayanur s. ramachandran'in ortaya attigi bir hipoteze gore bu sendromun sebebi, yuzleri tanimaya yarayan temporal lob ile taninan yuzlere duygusal tepki vermeyi saglayan limbik sistem arasindaki baglantinin bir sekilde hasar gormesidir. bu hasar yuzunden hasta, karsisinda gordugu yakininin yuzunu tanimakta, fakat o yuz hastada alisildik duygusal tepkiyi tetiklememektedir. boylece hasta, mesela annesinin yuzune baktiginda o yuzu annesinin yuzu olarak tanir, ama bilincaltinda o yuzle ilintilendirdigi duygusal tepkiyi, yani "bu benim annem" hissini duyamaz. beyin de bu durumu aciklamak icin "karsimdaki insan anneme benzeyen ama annem olmayan birisi" sanrisini yaratir. hasta yakinlari icin basetmesi oldukca zor bir sendromdur, allah dusmanimin basina vermesindir.
  • kişinin genelde başkalarına yönelik kabul edemediği, bu yüzden 'kopyalarına' atfettiği olumsuz duyguların gelişmesiyle ortaya çıkan rahatsızlık. kopyanın olumsuz duyguların hedefi olmasının, kendisini (örneğin anneyi veya babayı) reddetmek gibi bilinçsiz bir hedefi olduğuna inanılır. genelde, paranoid şizofreninin bir semptomu olarak değerlendirilir.
  • bu sendrom, "görsel algı" yani kabaca "görme" ile ilintili olduğundan, işitsel olarak kurulan bir iletişimde -mesela telefon görüşmesi vs... - hasta karşısındakinden herhangi bir şekilde kıllanmamaktadır. daha uç bir örnek olarak, bu sendromun mağdurları ikinci bir benden bahsedebilmekte ve oturdukları evin aslında kendi evleri olmadığını iddia edebilmektedirler.
    (bkz: phantoms in the brain)
  • bi nevi çakralarını açmış paralel evren organizmalarına dönüşen nefes alırken akcigerlerine şüpheyle bakan sorunsallılar . bi hayli septik bi durum
  • capgras sendromu hakkinda, hastalarla yapilan akil almaz roportajlar ve deneyler iceren bilgilendirici doyurucu bir yazi icin bkz:

    http://www.prensesemektuplar.com/…bir-sahtekar.html
  • new york yanılsamaları adlı filmde tanımış olduğumuz senaryo ve yönetmenliğini charlie kaufman'ın yapmış olduğu filmde rastladığım şizofrenik bir durum
  • bir kaza geçiriyorsunuz, komaya giriyorsunuz, çıkıyorsunuz, her şey normal, bir tek anneniz olduğunu iddia eden kadını bir türlü tanıyamıyorsunuz. evet, bu kadın annenizin tıpkısının aynısı, ama o değil gayet eminsiniz. nasıl mı?

    capgras yanılsaması denilen bu durum uzun süre bilim adamlarının ve psikologların zihinlerini meşgul etti. ünlü nörolog ramachandran, ted konuşmasında bu yanılsamayı en sonunda nasıl çözdüğünü anlatıyor: belki de bu insanlarda bir şekilde görsel duyuyla duygusal işlemlerden sorumlu amigdala arasındaki bağlantı kopmuştur. dolayısıyla annelerine baktıklarında annelerine tıpatıp benzeyen ama ona hissedecekleri yakınlığı, sıcaklığı hissetmedikleri tamamen yabancı bir kadını görüyorlar.

    normal şartlarda bir şeyi görünce bu bilgi duygu merkezimize yani amigdalaya uğrar. orada gördüğümüz şeye bağlı olarak ya bir duygu (mutluluk, sevgi, rahatlık veya korku, tiksinme, stres) geliştiririz ya da hiçbir şey hissetmeyiz ki bu genelde bize bir şey ifade etmeyen nesneler karşısında olur. bir duygu geliştirdiğimiz zaman bu parmak uçlarımızdaki terlemenin ölçülmesi yoluyla tespit edilebilir. ve ramachandran gösterdi ki capgras yanılsaması’na sahip insanlar ne görürlerse görsünler hiçbir duygu üretmiyorlar. böyle olunca da iki dakika önce telefonda konuştukları anneleri yanlarına geldiğinde tanıyamıyorlar.

    aslında oliver sacks’in karısını şapka sanan adam kitabında bu ve bunun gibi pek çok garip vaka ele alınıyor. bu konular ilginizi çekiyorsa mutlaka okuyun derim. özeti burada. bu garip vakalar beynin hangi bölgesinin hangi işlemden sorumlu olduğunu anlamak açısından çok büyük öneme sahipler.

    -tuğçe bilgin / bilim.org
hesabın var mı? giriş yap