• muzigi ennio morricone tarafindan yapilmistir. muhtesem mizika melodileriyle susludur. hatta bu muzik tom hanks in belali tatil adiyla star ekranlarinda yayinlanan the burbs adli korku-komedi turundeki filminde de kullanilmistir.
  • sergio leone'nin üçlemesinin ilk filmidir. seri once upon a time in america ile sona ermiştir.
  • filmin basinda ki tren bekleme sahnesi kanımca sinema tarihinin en güzel sahne'lerinden birisidir. çekimler, fondaki müzik, sahnedeki seslerin müzikle bütünleşmesi muhteşemdir. sergio leone'nin sahneleri nasıl eksiksiz kurguladığının bir örneğidir bu bölüm.
  • filmin başında jack elam'ın oynadığı pörtlek gözlü katil silahının namlusuna bir sinek hapseder. böyle bir adamı harmonica'nın nasıl temizlediği aklıma yatmasa da harmonica'yı takdir ederim.

    --- spoiler ---
    ayrıca türk filmlerinde sık sık yer alan omuzların tepesine çıkmış arkadaşın, akrabanın asılması sahnesi de kanımca buradan yürütülmüş.
    --- spoiler ---
  • sergio leone, filmin ünlü açılış sahnesinde istasyonda ^harmonica^ yı bekleyen üç kişiyi ilk olarak ^the good, the bad and the ugly^ deki üçlüye oynatmak istemiştir. haliyle üçlü kabul etmemiştir. lakin tüm zamanların en iyi açılışına sahip eşsiz bir filmdir...tekrar tekrar izlenir...
  • sergio leone'nin, dolar üçlemesinden farklı olarak, sosyo-ekonomik imgeler de içeren sanatsal yönü kuvvetli insana klasik bir western filminin verdiğinden çok daha fazlasını veren bittiğinde vay anasını dedirten en sevdiğim ikinci western filmi.
  • sergio leone'nin yine destansı bir anlatım sunduğu, olay ve karakterlerin çok ince işlenmiş olduğu, hatta filmde 2 dakika gözüküp ölen birinin bile o iki dakika içinde nasıl biri olduğunun anlaşıldığı, senaryoda leone dışında bernardo bertoluccive dario argento gibi iki devin daha bulunduğu, başrol oyuncularının performanslarına değinmenin bile gereksiz olduğu, destansı bir yapıt.
  • leone nin en iyi filmi olduğu savunula gelmiştir. halt yiyen olarak iyi kötü çirkinden daha ayağı yere basan bir western olduğuna kabulum ama ben the good, the bad, the ugly de ısrarcıyım. herkesin mutabık olduğu istasyondaki açılış sahnesi leone' nin ne kadar western sevdalısı biri olduğunu göstermekle kalmaz görsellikte, sahneleri kareleştirmede, unutulmaz sinemasal anlar yakalamakta bir uzman olduğunu her daim kanıtlamanında ötesinde bir cömertlik bocaeder. biletçinin yanına dadanan, biri yakın diğeri uzak olan iki ayrı kapıda iki uzun boylu parkalı adam karaltı şeklinde belirir ve esen rüzgarla savurulan parka etekleri ile çizgiroman karelerini aşan bir görsellik arz-ı endam eder. diyaloğun sıfırı tükettiği bu sahnelerde has sinema kendini bulur. hareketlere odaklı çekimlerle western temaları destansı bir biçimde sinemasallaştırılarak, ayrıca müzikleride morricane tarafından pan flüt ve elektro gitarla desteklenerek kutsanır. film saklı bir intikam hikayesi üzre kurulu olup arkasına yine fon olarak amerikan tarihinin kurulum-modernize olma-aşamalarının önemli olayı demir yolu ağının inşası serpiştirilmiştir. kadın karekterin benimsenememesiyle birlikte-çünkü hikayeye pek bir yararı dokunamamaktadır- neden vardır bilinmez ama şunuda ekleyelim: filmin sonunda cardinale' yle birlikte demiryolu, bir dönem ipsiz sapsız adamların-jason robards' ın değindiği gibi- kaçış noktası olan batıyı- erkeğin medeni nizamdan yani evin ve ailenin temsilcisi olan kadından ve sorumluluktan kaçıp, özürlüğüne mekan yaptığı yer olan- her yandan kuşatmıştır. her neyse asıl odak, bronson un ölümcül intikamı ve bu eksenin uç noktasındaki fonda'dır. zemberek adam rolünde dillere destan peter fonda parmak ısırtır. herkesin hafızasında trt nin pazar günkü klasik western filmlerinden kalma bir görüntü vardır. o dillere destan ünlü eziyet sahnesi-fonda nın geçmiş günahlarından birinde, omuzları üstünde boynu yağlı ilmikte abisi olan elleri bağlı çaresiz bir çocuk. kardeşini mutle et diyerekten çocuğun ağzına bir harmonika tutuşturup öc duygularını doruğa taşıyarak intikam ateşini yakıverir. intikam soğuk yenen bir tatlıdır uslamlamasıyla kendini geliştirerek, yıllar boyu yemini olmuş harmonika çalışı ile kıvama gelen, düzgün fiziği, yanık teni ve keskin bakışıyla bronson, cult bir karaktere dönüşür. gevelemeleriyle ayrı bir köşe tutan yaşlı kurt robards' ın kendine has babacan tutumu ve bronson' a arka çıkışı filmin dengeye gelmesiniı sağlamış. ihtilaf noktalarına gelince karakterlerin konumlanmaları gereği akla dolar üçlemesinin 4. ayağı olduğunu düşündürüyo. bronson' ın kötü giyimi ve inch cihetiyle fonda' nın karşısında küçük kalması, hafızalarda van cleef-eastwood denkliğini pekiştiriyo. yaşlı fonda' nın(frank) ölümden korkuyormuş gibi ezik bir hali var, oysa alev gibi yaktığı, dinmeyen fırtına döneminde densizlikte eline su dökülemezken, çakmak çakmak bakan gözlerle bir gülümsemesi var ki yaveri olsan fayda etmez, malesef bu yansıma sınırlıdır. morricane' in sound düzenlemeleri ise önceki epik iyi kötü çirkin çalışmasının adeta kopyasıdır. bu gibi küçük çıkıntılara karşın bronson' ın yarasının deşildiği kısımda frank in ağır çekimde bir siluet şeklinden berraklaşarak ceketini sırtına atmış, harmonika eşliğinde çölden ağır çekimde geldiği sahne için bile film baştacı edilip, unutulmazlar listesinde kendine yüksekçe bir balkon edinir. bu sahnenin filmin içine yedirilme biçimi, gladiator filminde benzer biçimde kullanılır tabiki ridley scott farkıyla.
hesabın var mı? giriş yap