*

  • the english patient ve cold mountain gibi oscarlık i$ler çıkaran yönetmen anthony minghella'nın 2006 yılında gösterime girecek filmi. juliette binoche, martin freeman, jude law gibi oyunculardan olu$an geni$ bir oyuncu kadrosu vardır.
  • evinize hirsiz girdigi zaman hirsizin ingilizce'de isledigi suc; duz ceviri ile "kirmak ve girmek".
  • 1981 senesinin 28 mart'ından ve 18 nisan'ına kadar olan sürede tam 4 hafta 'hot dance music'/'club play' billboard listelerinde 1 numarada kalmış dee dee sharp gamble eseri. uzun versiyonu takdire daha şayan, o perküsyonlar nedir öyle diye soruyor insan, yaşasın philly funk.*
  • 9 şubat 2007'de "hırsız" adıyla vizyona girecek bir anthony minghella filmi. başrollerinde jude law ve juliette binoche oynuyor. heyecanla bekliyoruz.

    http://www.imdb.com/title/tt0443456/
    http://www.film.gen.tr/film.cfm?fid=2210
  • çekimleri londra'da yapilan filmin galasi da geçen hafta leicester square de yapildi
  • hakkında "chabrol'e selam çakmış" diyenlerin çıkacağını şimdiden hissediyorum. halbuki bence chabrol'ün çok daha ötesine geçmiş, onun anlatmak istediği şeyleri ve daha fazlasını çok daha sakin ve kendini önemseme hastalığına kapılmadan anlatabilmiş bir film breaking and entering.

    --- spoiler ---

    metaforlar sadece bir-iki deyimden ibaret değil filmde. en basitinden, adı da bir metafor aslında.

    --- spoiler ---
  • “uzun süre önce ‘breaking and entering’ adlı bir sahne oyunu yazmayı denemiştim” diyen anthony minghella, bunu şu sözlerle anlatıyor: “o oyundaki ana fikir, davetli oldukları bir partiden eve dönen bir çiftin, evin soyulduğunu fark etmeleriydi. nelerin çalındığının envanterini çıkardıklarında ilginç bir durumla karşılaşıyorlardı. evden hiçbir şey çalınmadığı gibi bazı şeyler eklenmişti. üstelik eklenen bu şeyler, çiftin evliliğindeki problemleri işaret ediyordu. bu fikri çok sevdiğim halde oturup yazma fırsatı bulamadım.” minghella sözlerine şöyle devam ediyor: “birkaç yıl sonra stüdyo olarak kullanmak üzere londra’nın kuzeyinde eski bir kilise odası satın almıştık. o günlerde oğlum max’in memnuniyetsiz bir ses tonuyla, ‘ofis için kötü bir semt’ dediğini hatırlıyorum. okulu o bölgedeydi ve yöreyi iyi tanıyordu. ancak ben mekanı çok sevmiştim. tadilat işlemleri sırasında romanya’da ‘cold mountain’ için mekan taraması yapıyordum. ofisten sürekli olarak, ‘merhaba, hırsız girdi’, ‘merhaba, yine hırsız girdi’ şeklinde telefonlar geliyordu. sekiz hafta içerisinde 13 kez soyulmuştuk. kısaca ‘hırsızlıkla imtihan’ adını verdiğim bu olaylar, 15 yıl önce aklıma gelen fikri hatırlattı. aynı şeyi söylemenin farklı bir yolu olduğunu düşünmeye başladım. bir suç meydana gelince ardından tamiri gerekebilirdi. bir hırsızlık olayı birşeylerin düzene girmesine / sabitlenmesine sebep olabilirdi. bir hasar meydana gelince o hasarı tamir etmek için gösterilen çabanın herkesi daha güçlü kıldığı şeklinde bir düşünce vardı aklımda… ayrıca başka insanlardan birşeyleri ‘çalmanın’ farklı yöntemleri olduğu düşüncesi de şekillenmişti. çok çeşitli hırsızlıklar vardı. bu filmde bunlar anlatılıyor.”

    görüntü yönetmenliğini (the scent of green papaya ve merchant of venice 'den tanıdığımız) benoit delhomme ’un üstlendiği filmin özgün müziklerini gabriel yared bestelemiş. juliette binoche'nin oyunculuğuna dikkat!

    yapımcı tim bricknell, amira rolü için neden juliette binoche ’nin seçildiğini şu sözlerle açıklıyor: “bu rol için önceleri uzun süre bosnalı veya doğu avrupalı bir kadın oyuncu aradık. ancak sonuçta böyle bir rolü hiç kimsenin juliette’den daha iyi oynayamayacağını hissettik. doğu avrupalı kadınları oynama konusunda belli bir birikimi vardı. bütün dünya onu ilk kez ‘the unbearable lightness of being – varolmanın dayanılmaz hafifliği’ adlı filmde görmüştü. kieslowski ile çalışmıştı. ayrıca bu rolü teklif ettiğimiz zaman kendisinin bosnalı olmadığını bildiği halde kabul etti. bosna dili ve aksanını öğrenmek için olağanüstü sıkı çalıştı. karakteri geliştirmek için elinden geleni yaptı. juliette binoche olağanüstü bir oyuncudur, belki de dünyanın en iyi film oyuncusudur.”
    jude law’ın, rol arkadaşı juliette binoche ile ilgili yorumu şöyle: “juliette kesinlikle bugüne kadar izlediğim en ilham verici oyunculardan birisi. ruhunda özgürleştirici ve korkusuz bir hava vardır. aynı zamanda üstlendiği rolü en gerçek şekilde oynayacak kadar ayakları yere sağlam basar. oyunculuk öyle bir spordur ki, karşınızda iyi bir oyuncu varsa sizin de kalitenizi yükseltici etki yapar. juliette binoche ile karşılıklı oynarken bu kalitenin hemen farkına varıyorsunuz.”
    yönetmen anthony minghella ise yazdığı senaryolarda kadın karakterleri nasıl kaleme aldığını şu sözlerle açıklıyor: “yazarken aklımdan oyuncular geçmez. aslında yazım sürecinin bir tür kendi kendini keşfetme süreci olduğunu düşünüyorum. bosnalı göçmen amira karakterini yazarken ben amira gibi oldum. başka bir deyişle kendimi düşündüm. başka insanları hayal etmek o kadar da mekanik bir süreç değildir. olağandışı ve ilginç bir süreçtir diyebiliriz. yazarken yapmaya çalıştığım şey, kendi acılarımın, düşüncelerimin, sevinç ve üzüntülerimin derinliğine inmek, bunları bir şekilde açığa çıkartmaya çalışmaktan ibarettir. böyle bir süreçten çıktığınızda iki farklı kadın yarattığınızın farkına varıyorsunuz. bence asıl ilginç olan budur. sonrasında daha mekanik bir süreç başlar. filminizin merkezinde iki kadın karakter vardır ve bu iki role uygun oyuncuların kimler olabileceğini düşünmeye geçersiniz. amira ve liv adını verdiğim bu iki tutkulu kadın rolleri için oyuncu belirleme sürecinde çok az isim ön plana çıkabildi. bunlardan birisi amira rolünü verdiğim juliette binoche, diğeri ise liv rolünü verdiğim robin wright penn oldu.”

    göçmen bir aileden gelmesi nedeniyle bu insanları çok iyi tanıdığını belirten juliette binoche, ise filmin senaryosunun kendisinde uyandırdığı etkiyi şu sözlerle tanımlıyor:
    “büyükannem polonya göçmeniydi. fransa’da terzilik yapıyordu. fransızca konuşurken araya polonya dili aksanı karıştırırdı. bu yüzden senaryoyu okurken derinden sarsıldığımı hissettim. çünkü bana bu kadar yakın olacağını hiç beklemiyordum. ancak aynı zamanda bir o kadar da uzaktı. bu filmi yapmak isteyişimin sebeplerinden birisi, büyükanneme ve kökenlerime olan bağlılığımdır. karşıma ona teşekkür etmek için eşsiz bir fırsat çıkmıştı. bizden önceki kuşaklar, bizlere daha iyi bir yaşam sağlamak uğruna çok zor günler yaşadılar. bu film sayesinde büyükannemin ve diğer büyüklerimin çektiği zorluklara teşekkür etmiş oldum. o insanlarla konuşabilmek bile harikaydı.”

    http://www.vatanim.com/root.vatan?exec=sinema_ana
    http://www.sadibey.com/…in_bultenleri/hirsiz_01.doc
  • herşey bittikten sonra da beni oturduğum koltuğa mıhlamış bir filmdir.

    "nasıl dürüst olunur bilmiyorum. belki bu yüzden metaforları seviyorum."
  • insanı faketmeden çarpan,ne olduğunu anlamadan filmin sürekli beyninizde devam ettiğini hissettiren filmlerden biri,bir şaheser gerçekten...

    metaforlarınızı sorgulamaya itecek bu film sizi...
hesabın var mı? giriş yap