• new york sağlık örgütüne bağlı 1977 yılında kurulmuş kar gütmeyen ve latin amerika'daki zor durumda ve yardıma ihtiyaç duyan kadınlara yardım etmeyi kendine görev bilmiş kurum
  • ayni adli 2000 yapimi bir ken loach filmi de mevcut ki los angeles'ta cogunlugu meksikali gocmen olan ve bir kismi da kacak calisan temizlik iscilerinin sendikalasma surecini anlatir. karnimiz doysun ve biraz guzellik de gorelim tarzi bir mesaji vardir bu basligin.
  • "karnimiz doysun ve biraz guzellik de gorelim tarzi bir mesaj"dan öte, "ekmek ama insanca ekmek" mesajlı, insan ilişkilerini insanca sorgulayarak sendikalaşma hakkını işleyen * ingiltere yapımı sade bir ken loach filmi.

    yapım:

    parallax (bread and roses) ltd,
    road movies filmproduktion gmbh, tornasol films s.a.
    alta films s.a. vd.

    senaryo: paul laverty
    görüntü yönetmeni: barry ackroyd
    müzik: george fenton
    montaj: jonathan morris
    ses: ray beckett
    dekor: martin johnson
    kostüm: michelle michel
    yardımcı yönetmen: ricardo mendez

    oyuncular:

    pilar padilla (maya)
    adrien bondy (sam)
    elpidia carrillo (rosa)
    jack mcgee (bert)
    monica rivas (simona)
    franck davila (luis)

    birçok ayrıntı için:

    www.marsfilms.com/site/bread/
  • her dinlediğimde tüylerimi diken diken eden bir şarkı. 1912'de, lawrence tekstil grevi'nde kadınların taşıdığı bir pankarttan (we want bread and roses too) esinlenilmiş, "evet, geçinmek istiyoruz ama sadece geçinecek para değil istediğimiz, insan gibi yaşamak istiyoruz, sevgi, saygı istiyoruz"u anlatır.

    sözleri şöyledir:

    as we go marching, marching, in the beauty of the day,
    a million darkened kitchens, a thousand mill lofts gray,
    are touched with all the radiance that a sudden sun discloses,
    for the people hear us singing: bread and roses! bread and roses!

    as we go marching, marching, we battle too for men,
    for they are women's children, and we mother them again.
    our lives shall not be sweated from birth until life closes;
    hearts starve as well as bodies; give us bread, but give us roses.

    as we go marching, marching, unnumbered women dead
    go crying through our singing their ancient call for bread.
    small art and love and beauty their drudging spirits knew.
    yes, it is bread we fight for, but we fight for roses too.

    as we go marching, marching, we bring the greater days,
    the rising of the women means the rising of the race.
    no more the drudge and idler, ten that toil where one reposes,
    but a sharing of life's glories: bread and roses, bread and roses.

    (our lives shall not be sweated from birth until life closes;
    hearts starve as well as bodies; bread and roses, bread and roses.)
  • toplumcu gerçekçi bir film. oldukça etkileyici, sürükleyici ve aynı zamanda öteki amerika nın yüzü...
  • ''düzgün maaş ve düzgün çalışma koşulları'' isteyen işçilerin greve gittiklerinde kullandıkları slogandır bu amerika kıtasında.
  • hakkında bu kadar az entry girilmiş olmasına şaşırdığım film. ken loach, filmseverler ve film sevmese de entelektüeller arasında yaygın bir isim.. demek ki land and freedom daha çok dikkat çekmiş, ne de olsa daha "çekici" bir konusu var, aykırı filan... oysa bu film de cnbc-e'de bile kaç kere gösterilmişti... ama, kime ne abd'deki kaçak göçmenlerden, onların hayatlarından, çektikleri sıkıntılardan; bizim yeterince derdimiz var..

    oysa ne güzel anlatır bu film, zaman ve mekanın ötesine çıkarak, birlik olmanın, kararlı şekilde ilerlemenin başarı getirdiğini.. üstelik bunu hiç ucuz politik sloganlar savurmadan yapar, önemli olan hangi görüşten olduğunuz değil, hayatınız ve başkalarının hayatları için neleri göze alabildiğinizdir.. ne maya haksızdır, ne de rosa, ikisi de kendince davalarına inanmış, uğraşan kadınlardır.. ne de olsa maya, bakacak bir kocası ve çocukları olmadığı için belki de maya'dır..

    ve bu hikaye çok tanıdıktır, kazandığı üç kuruştan da olmamak için işverenine karşı sesini çıkaramayan, ssk isterse işten atılacağını bilen, her türlü aşağılamaya, tehdide kraldan kralcı şefleri tarafından maruz bırakılan işçilerin milyonlarla olduğu türkiye'de.. o yüzden bu film, zamandan mekandan azadedir, bu tüm işçilerin, işveren olmadıkları sürece, aynı safta olduğunu en güzelinden anlatır, o yüzden bu film sadece ispanyol, meksikalı, çinli göçmenlerin değil, aynı zamanda kendi ülkesinde kaçak ayarında itibar ve saygı gören türk, kürt, rus ve daha sayamadığım milyonlarca işçinin hakkını kazanma hikayesidir...

    ve "kurmaca işte, anca filmlerde öyle oluyor" diyenlere, bu film, tamamen gerçek bir olayı anlatmaktadır, abd'de los angeles'ta başlayıp, daha pek çok yere yayılan "justice for janitors" hareketidir anlatılan ki, işçilerin sadece daha yüksek maaşa değil, ayrıca sağlık haklarına, ailelerinin de sağlık sigortası kapsamına alınmasına ve insanca muameleye kavuşmalarına öncü olmuştur..
  • ziyadesiyle güzel, anlatmak istediğini çatır çatır anlatan bir film bu. verdiği mesajın vuruculuğu isminden bile anlaşılabiliyor hatta. adrien brody'nin pek güzel oyunculuğu da cabası.

    fakat bu filmin germinal ve the great dictator ile birlikte solcularımızdan çektiğini çiğ tavuk bile çekmemiştir herhalde. niye bu kadar üstüne gidiyorsunuz bu filmin ey canlar? bir sene olsun göstermeyin bu filmi, senede bir gün olsun bahsetmeyin bakalım ne olacak!

    bir buna yanarım bir de if these walls could talk'a yanarım zaten. bir sinema yapıtı olmanın ötesine çoktan geçtiler de geri dönüyorlar bile.
  • gerçek hayatta çoğu kimsenin umursamadığı bir konuya çok gerçekçi bi şekilde dikkat çekmeyi başaran film.abartma yok,acıtasyon yok.istediklerini kendi tırnaklarıyla elde ediyor insanlar.bir mucize yok.o yüzden çok gerçekçi.izlerken sıkmıyor.
  • başlarken de biterken de izlerken de canını yakar.. adrien brody'yi bi daha seversin.. güzel film..
hesabın var mı? giriş yap