*

  • le corbusier'in marsilya'daki konut birimi ve chandigarh'daki eserlerinin tarzi ve daha sonradan bu tarza yakin insa edilen yapilar icin 1954 yılında ingiltere'de ortaya atılan terim.
  • malzemeyi mümkün mertebe doğal haliyle kullanan; kaplama, süs, boya gibi eklere yüz vermeyen; strüktürü saklamayan, bilakis vurgulayan; binanın organizasyon şemasının, iç mekanlarının ve taşıyıcısının dışardan da rahatça okunabildiği bir mimari yaklaşım; doğal ve minimum müdahale edilmiş görüntüsü sebebiyle kamuoyunda minimalizm ile karıştırılır. brüt beton favori malzemelerdendir, sıvanmaz, boyanmaz; yerlere şaptan gayrı kaplama kaplanmaz, tavanda havalandırma boruları, kablo taşıyıcılar, çelik kirişler vs. açıktadır. mekan anlayışı olarak örneğin binada yer alan amfi tiyatronun zeminindeki eğim dışarda da yerden yükselen bir görüntüye sahiptir, mekanın amfi tiyatro olduğu şıp diye anlaşılır. behruz çinici'nin odtü kampüsü'ne tasarladığı binalarda, özellikle mimarlık fakültesinde* bu yaklaşim rahatça görülür.
  • le corbusier'in marsilya'daki konut birimi ve chandigarh'daki yapıların tarzındaki yapılar ile bunlardan esinlenerek yapılan yapıları nitelendirmek üzere 1954 yılında ingiltere'de ortaya atılan terim. bu terimi ünlü ingiliz mimarları alison ve peter smithson ortaya atmışlardır.
    yapı öğelerinin kendilerine özgü nitelikleriyle belirtilmeleri yanında, çeşitli hacimlerin de karakterlerini plastik öğeler halinde iyice ortaya koymaları ve dıştan okunabilmeleri brütalizmin özellikleridir. brütalizm mimariyi meydana getiren çeşitli bileşenlerin hakkını yeterince vermek amacını güder. yapıda teknik mükemmellik yerine doğallık, kendi kendine oluşmuşluk, hatta biraz da hamlık, kabalık aranmıştır. alüminyum veya öteki madenler yerine beton, tuğla; cilalı, kaplı yüzeyler yerine genellikle örtüsüz yüzeylerle malzemenin gerçek yüzü ortaya konmaya çalışılmıştır. "biçim"i bazı işlevlere dayandırmak, işlevleri gizlemeden ortaya çıkararak bunlardan bilinçli olarak estetik yaratmak brütalizmin ilkesidir. genelde iki tür brütalist uygulama söz konusudur: içerideki işlevleri dışarıya yansıtmak ve/veya strüktürü dışarıdan okunabilir şekilde ele almak. renzo piano ile richard rogers'in gerçekleştirdikleri pompidou merkezi'nde (paris, 1977) bütün strüktür ile tesisat öğeleri ve kimi işlevler bu anlamda dışa vurmuştur.
    italya'da vittoriano vigano (istituto marchiondi , milano, 1957), ingiltere'de james stirling ve gowan, amerika'da paul rudolph,(yale mimarlık ve sanat okulu), louis kahn (pennsylvania üniversitesi laboratuvarı), philip johnson (yale üniversitesi biyoloji bölümü, 1965-66 ve crystal cathedral), japonya'da kenzo tange, maekawa günümüzde plastik mimarinin en tutarlısı, en rasyoneli olarak kabul edilen bu akımın izleyicileri olarak görülürler. akımın son yıllardaki en çarpıcı örnekleri paris'teki pompidou kültür merkezi (rogers ve piano, 1977) ile londra'daki llyod's binası (rogers, 1986) dır. bir petrol rafinerisini andırmakla eleştirilen bu yapılarda tesisat ve merdivenler açık seçik algılanacak şekilde cepheye alınmıştır.
  • (bkz: brutal)
  • halk arasinda "peri kalibin ustasiyim brut betonun hastasiyim" olarak da bilinen mimarlik akimi.
  • dandik orneklerinin yillar icinde avrupa'da tek tek yikildigi ve sadece basarili orneklerinin hayatta kaldigi bir akim olarak turkiye gibi yapilmis binanin yikilmasinin soz konusu bile olamayacagi ulkelerde kotu orneklerle anilan ve bu yuzden bazi avant-garde yaklasimlardaki yeri anlasilamayan onemli bir tarihsel olgu.

    bir miktar konuya yaklasabilmek icin;
    (bkz: einsturzende neubauten)
  • mimari acıdan direk; (bkz: centre pompidou)
    ve aslen ne alaka lakin; (bkz: brutality)
  • yapıların fallik unsurlarında gizlidir.
    (ara: rohan)
  • türkiye'deki modern mimarlığın, en çok etkisi altında kalmış akım denebilir. genel anlamıyla işlevin tasarıma yansıması diyebiliriz. örneğin mydonose showland brutalizm'e iyi bir örnektir. iyi kullanıldığında çok modern, çok şık eserler ortaya çıkmaktadır. severim.
  • (bkz: louis kahn)
hesabın var mı? giriş yap