• finlandiyalı yönetmen aki kaurismäki'nin 1992 yılında çektiği siyah-beyaz filmin adıdır. film, fransız- italyan-fin ortak yapımıdır. fransız bir oyun yazarı, arnavut* bir ressam ve irlandalı bir besteci paris'tedir. olaylar gelişir.
  • aki kaurismaki'nin klasik filmlerinden biridir. müzik ve sadelik...

    not: boheemielämää gibi bir kelimeyle fince yine beni kalbimden vurmuştur. anlamı "bohem" hayattır.
  • ilk bakışta çok başarılı bir uyarlama ve kendi üslubunu kattığı bir film olmuş kaurismaki'nin ve fakat gustav kolin karakterini es geçmiş olması, hele de aki'nin, beni resmen içerletti. oysa çift başlı balık sahnesinde güstav, tam akinin tarzına layık, uzun bir bilimsel açıklama yapar ve sonra konu oradan oraya atlar ve çok keyiflidir, romanda. henri murger'nin mezarına çiçek koyma da yerinde görülmüştür.
  • louis malle'in de ufak çaplı bir rolle arz-ı endam ettiği yapım.
  • - sizi dünyanın en küçük içki kadehi ile tanıştırıyor.
    - "bu kadehler, bir sarhoşun hayallerinden bile kısa."
    - henri murger'i de unutmuyor.
    - evinize gelen kız arkadaşınız için güzel bir yemek tarifi veriyor.
  • 1992 yılında yayınlanan aki kaurismäki filmidir. trajikomik, siyah beyaz ortalama filmlerdendir.

    --- spoiler ---

    filmde güldüğüm tek yer vardı. marcel, filmin başlarındaki bar sahnesinde, yara bandını taktıktan sonra barın önüne geldiğinde editörlere faşist vari şeyler söylerken, yara bandının git gide hitler bıyığına dönüşmesi güldürmüştür.

    --- spoiler ---
  • izlediğim filmleri içinde en fazla diyalog olan filmdi.

    --- spoiler ---

    film boyunca aklımdan "iyi ki doğuştan gelen ve mükemmel seviyede olduğuma inandığım bir sanat becerim yok" dedim keza bohem hayatına attığımız kısacık bakışta bu herifler gibi olabilirdim ben de diye düşündüm.

    yönetmenin izlediğim tüm filmleri kaybedenler ve işçi sınıfı üstüneydi bu sefer işçi sınıfı işin içinde değil, çakma burjuvaların "az emek çok zevk" şeklinde yaşadığı daha doğrusu yaşamaya çalıştığı hayatı izliyoruz. nasıl bir hayat yaşarsanız yaşayın onu güzelleştiren bir kadın olmadıkça da eksiktir mesajı da filmde gizli.

    film tersine bir deus ex machina örneği ile yeşilçamvari şekilde noktalanıyor. hayatın gerçekleri ile karşılaşan bohemlerimiz ders alıyor ama her şey için çok geç oluyor.

    son sahnede adam çiçek toplamaya gitmeden önce kadına attığı bakışın son olduğunu biliyor, kısacık bir sekansta oyuncu abimiz oyunculuk dersi veriyor.

    kaurismäki finlandiya sınırlarından çıktığı anda bildiğimiz "avrupa sineması" örneklerinin de başarılı hallerini çekebildiğini göstermiş, sadece bu film özelinde söylemiyorum, ingiltere'de ve fransa'da geçen filmlerinde bu yönünü ispat ediyor.

    yine de benim favorilerim helsinki sınırlarında geçenler.
    --- spoiler ---

    şans eseri tanıdığım ve incelemeye değer bulduğum bir yönetmenin bu kadar kaliteli çıkması da benim şansım olsa gerek. çok uzun yıllardır ilk defa bir yönetmenin tüm filmlerini izleyeceğim kararı aldım ve uygulamaktan da ziyadesiyle keyif alıyorum.
hesabın var mı? giriş yap