• hacettepe üniversitesi öğrencisiyken 10 ocak 1991de yasadışı örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan birtan altunbaş, 16 ocak 1991 tarihinde gülhane askeri tıp akademisinde öldü. gözaltında ölümüyle ilgili açılan davada ankara 2. ağır ceza mahkemesi ibrahim dedeoğlu, sadi çaylı, hasan cavit orhan and süleyman sinkıl isimli polis memurlarını kastın aşılması suretiyle adam öldürme suçuyla 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırdı. karar yargıtayda bozuldu. dava sanırım devam ediyor
  • yaşasaydı büyük olasılıkla bilgisayar mühendisi olacaktı. defnedilirken mezarının başucunda anasıyla babası bir de jandarma vardı kimse slogan atmasın, kimsenin sesi çıkmasın diye.
  • devleti tanımak, demokrasinin sınırlarını ve niteliğini öğrenmek için iyi bir yoldur birtan altunbaş'ı ve davasını bilmek. defalarca gözaltına alınıp, bir türlü devletin istediği şeyleri söylemediği için kolluk kuvvetleri aracılığıyla işkencede katledilen birtan altunbaş, demokrasi süsü vermek için açılan davalarda, yıllarca süründürülüp/sündürülüp kökü dışarıda dayatmalarla formaliteden verilen bir cezayla; ab eşiğindeki ülkemizin son durumunun göstergesi olmuştur bir kez daha. "bu ülkede izin verilen sınırların dışında bir solculuk yaparsanız, sonunuz bu olur ve hakettiğiniz bu cezayı verenleri korumak için elimizden geleni yaparız" şeklinde bir gözdağı verilmiştir hepimize. (bkz: eyvallah), (bkz: eyvah)
  • iskence sonucu öldürülmesi ile ilgili acilan davada, bugün verilen kararin faillerin aleyhine de olsa yargitayca bozulmasi sonucu, tekrar zamanasimi süreci baslamistir. yerel mahkeme ocak 2006'ya kadar failleri yeniden yargilayip yargitayin görüsü dogrultusunda hüküm vermezse, bu dava da türk yargisinin ayiplari arasinda baskösede yerini alacaktir.

    aradan 13 yil gecmesine ragmen, yargi bunca hassas bir konuda karar alma yetisinden yoksun ise, kendi mesruiyetiyle oynamaktadir. gec gelmis adalet, adalet degildir; eger bir ülkenin yargisi adalet dagitamiyorsa, adaleti o zaman kimin dagitacagini ve bir türlü karar cikmayan bu tip davalarda en üst merci olarak, kendi kendimize hakaret edip, amerikan disisleri bakanligina basvurup mektup mu beklememiz gerektigini sormak da her yurttasin hakkidir.

    mahkemece de sabit görüldügü üzere iskence sonucu öldürülen hacettepe üniversitesi bilgisayar bilimleri son sinif ögrencisi birtan altunbas türk halkinin emek verip yetistirdigi bir evladi idi; öldürülmeseydi, belki burada, aramizda olacak, sadece bilgisayar ve iletisim alaninda degil ülkesinin sorunlari ile ilgili yazdiklariyla da adindan söz ettirecek, yani bizi güldürecek, bizi kizdiracak, ama sonucta bu ortamda yada disarida aramizda bizimle olacak, gülecek, aglayacak, sevecek, kizacak; kisaca, her insanin hakki oldugu üzere, yasayacakti.

    bakin komünist olur, ülkücü olur, islamci olur, beni ilgilendirmiyor, bir ülke daha üniversiteye giden, kendisini daha ileriye tasiyacak gencecik evlatlarinin iskenceyle öldürülmesine sessiz kalip unutuyor, üstünü örtmeye calisiyorsa, onun vicdani tükenmistir, bitmistir. ayni seyin basina gelmeyecegini hickimse iddia edemez ve ismiyle internette arama yapildiginda iki üc eski gazete haberi ve yürekleri kor olmus acili bir aile birakir arkasinda.
  • sanik polislerden süleyman sinkil; "her ikimiz de( diger sanigi kastederek) zaman zaman polis vazife ve selahiyet kanunu'nun bize verdigi yetki icinde kalarak zor kullandik, maktule karsi darp ve cebirde bulunduk. maktuldeki darp ve cebir isaretlerinin bir kismi bu sirada olusmustur." ifadesini son görülen davaya mektupla yollamis, vicdan azabi duydugu gerekcesiyle. polis vazife ve selahiyet kanunu'nun verdigi yetki bir insan hayatini söndürecek kadar genis demek ki bu ülkede. nasil bir pismislikse, cekilen sözde vicdan azabi bile kanuna dayandiriliyor, "biz öyle etmek istemedik, kanun emretti" bahanesiyle gencecik bir insanin ölümünden aklanilmaya calisiliyor. sonuc asikar, ölüm aci, ölüm yokluk...
  • yildirim türker sayesinde iskencecilerin avukatlarinin müthis savunmalarini ögrenmis bulunmaktayiz:

    "maktul de türkiye cumhuriyeti'nin evladı. o yüzden elbette hak gaspı söz konusuysa, bunun ortaya çıkarılması gerekir. diğer tarafta suçlanan polis memurları var. bu kişiler, kendi nefisleri için değil, ne yapmışlarsa devletin çıkarları için yapmışlardır. yapılanlar, hukuka aykırı olarak değil, türkiye cumhuriyeti'nin varlığı için yapılmıştır."
    (bkz:
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=167143)

    oldukca görkemli bir argümantasyonla devletin varligi icin yapilan hic bir seyin hukuka aykiri olamayacagini, hukuk kuraminda devrim yaparak kafalara hic cikmayacak bir bicimde kaziyan ve tüm hukukculara kiskaclikla parmak isirtan bu dahiyane gerekcelendirmeyi haddim olmayarak biraz zayif buldum. bu derin teorinin dibinin biraz daha esilmesi ve de tüm dünyaya tokat gibi bir hukuk dersi vermemiz acisindan, bu aziz milletin vatan sevgisiyle yanip tutusan bir ferdi olarak cansiparene bir bicimde hayatlarini tehlikeye atarak devletlerini koruyan bu kahraman avukatlarin savunmalarina yardimci olmak adeta vatan borcu oldu:

    bilindigi üzere, terör ve anarsi yuvasi hacettepe üniversitesi'nde modern terör silahlarinin vurucu gücü en yüksek olanlarindan bilgisayar bilimleri okuyan altunbas, 32 bit 386 koduyla taninmis cok tehlikeli ve bilinen en gelismis nükleer bilgisayar silahiyla türkiye cumhuriyeti'ni yikmak üzere iken sucüstü yakalanmis, mesru müdafaa durumuna gecen devlet görevlileri, elinde böylesine tehlikeli bir terör silahi bulunan maktülün yasamasi halinde cumhuriyet rejiminin yikilacagi, devletin bölünecegi, ekonomi ve borsanin cökecegi, anarsi ve terör ortaminin hüküm sürecegini görerek, devletin varliginin devami icin, iskence yapmak suretiyle hukuka uygun bir bicimde maktülü öldürerek devletin önündeki bu en önemli tehlikeyi bertaraf etmislerdir. gene bilindigi üzere, bu ölümcül tehlikenin ortadan kaldirilmasindan sonra terör olaylari bicakla kesilmiscesine durmus, 386 bitli 32 ismindeki diskaynakli terör silahiyla yaratilmis olan kardes kavgasi sona ermis ve kisi basina milli gelirimiz artarak enflasyon durma noktasina gelmistir. kaldi ki, maktul devlet görevlileri tarafindan hukuka uygun bir bicimde safdisi edilmeseydi, gün gectikce milli suura daha da vakif olan kimi aziz vatan evlatlari tarafindan er ya da gec sokakta, gene hukuka aykiri bir bicimde degil, aksine devletin varligi icin hukuka uygun olarak bertaraf edilmis olacakti. cünkü, yüce yargi takdir edecektir ki, devletin varligi icin islenmis her fiil sirf bu sebepten ötürü hukuka uygundur. bu fiilerin cezalandirilmasi dahi düsünülemez. dolayisiyla, kendilerini milleti icin kurban etmis bu kahraman polislerimizin, türkiye cumhuriyeti'nin varligi icin iskenceyle müdahale yoluyla hukuka uygun bir bicimde adam öldürme haklarinin cezalandirilmasi hem bu aziz milletin devletine ve hukuka güven duygusunda derin bir yara acacak, hem de kahraman polisimizin, terörle mücadelede henüz iskenceden baska bilimsel bir metod bilinmediginden ve son alinan istihbaratlara göre teröristler 33 pireli 486 kodunu tasiyan cok daha gelismis bir terörik bilgisayar gelistirdiklerinden, ellerini kollarini baglayacaktir. bu sebepten saniklarin beraatini...
  • işkencede öldürülmesiyle ilgili dava büyük olasılıkla (ve thrax'ın karanlık öngörülerini gerçekleyerek) zamanaşımına uğrayacak ve bu kadar açık bir cinayetten kimse ceza almayacaktır.

    bu sonuç da, susurluk kazasında sadece kamyon şoförüne ceza kesen, hrant dink'i yangından mal kaçırırcasına cezalandırıp yasin hayal'e dokunmayan, kimine şahin kimine serçe olacağını çok iyi bildiğini devlet katında onlarca kez ispatlamış yargımıza pek yakışacaktır. bazı saf ve iyi niyetli arkadaşlar bu davanın türk yargısının ayıpları arasında başköşede yerini alacağını düşünedursunlar, korkarım bu durum o yargıyı enterese dahi etmeyecektir, zira yargı mensupları arasında bundan utanç duyacak herhangi bir kişinin kaldığını sanmıyorum. birtan öldüğüyle kalacak, biz de yüce devletimizin işkenceci polisi ve onlara şefkatte sınır tanımayan, 16 yıl -dile kolay, 16 yıl- boyunca abuk subuk gerekçelerle kendisini oyalamasına, bırakın bozulmayı, açıkça çanak tutan yargısıyla yekvücut, gözümüze soktuğu gözdağı ile yaşamaya devam edeceğiz.

    sonrasını bilemiyorum ama sanırsam bundan sonrası aihm'de devam edecek, aihm, tarihinin en kısa oturumlarından birini yaparak türkiye'yi haksız bulacak, sonra da dostane çözümdü, şuydu, buydu, devlet birtan'ın ailesine yüklü bir meblağ ödemek durumunda kalacak, o meblağ da, halkın, yani, senin, benim vergilerimizden karşılanacak, böylece neticede hepimiz bu utanca bir şekilde ortak olacağız. bu ülkede devletin milletiyle bölünmez bütünlüğü tam da budur işte.
  • (bkz: recep onaran)
hesabın var mı? giriş yap