• yavuz ozkan in yonetmis oldugu zuhal olcay,can togay ve kaan girgin in basrollerde gozuktugu,cok odullu turk filmi.
    abuk bir sekilde tanisan iktisatci adam ve universite de ogretmenlik yapan kadin evlenirler.evlilikleri tatsiz bir hal alir.birbirlerine uyum saglayamaz ve anlasamazlar.adam karisini
    aldatir kadinda kendisine yakinlik duyan ogrencisinin duygularini ogrenir.
    meltem cumbul unda kucuk bir rolu vardir.
  • finalde, zuhal olcay la eşi arasında geçen konuşma, hatta son cümle, izleyiciyi ufak çaplı bir dumura uğratma potansiyeli taşır*. biraz ağır aksak ilerler filan ama benim tesadüfen * rastlayıp, sıkılmadan, hatta merakla ve büyük keyifle izlediğim bir film olmuştur**. yanyana yaşayan insanlar arasındaki kimi uçurumların***** oldukça başarılı bir şekilde ve ilginç psikolojik açılarla ifade edilmesi, kanımca, insanı, boşluk, umtutsuzluk, yalnızlık vb * kavramlar arasında biraz hüzünlü* bir yolculuğa çıkarıyor..
  • 12 eylül dönemi ve sonrasındaki özal dönemi esnasında, sol görüşlü bir öğretim görevlisi ile gözünü para hırsı bürümüş bir yuppie'nin evliliğinin, döneme de göndermeler yapılarak irdelendiği film. filmin sonunda eleman*, karısına *onu neden aldatığını " onla çok tutkulu bir sekilde sevişiyorduk, beni tahrik edici konuşuyordu. orospu çocuğu falan diyordu" diye açıklar. tabii asıl kopartan, zuhal olcay'ın bu açıklamadan sonra affedici bir şekilde gülerek "gel buraya orospu çocuğu` diye cevap vermesi idi.
  • bir pazar ak$amüstü bana nazim hikmetin super bir $iirini hatirlatan film.(bkz: yine sana dair)
  • cok eskiden izleyip daha sonra izini kaybettigim bir filmdi, buldum ve tekrar izledigimde hayal kirikligina ugradigim film. cok zorlama replikler barindirmasinin disinda hep bir seyler eksik izlenimi veriyordu.
  • hüzünlü bir hikaye, o kesin!

    zira,
    sonbaharda hikayeler ayrılıkla biter.
  • sonunda ciddi bir anafikir içeren film, hem de söze bile gerek duyulmamış.
  • "sende ben imkansizligi sevdim ama asla umutsuzlugu degil" sozunu beynime kazimis olan..
  • konusu falan artık aşmış bitirmiştir bir filmdir. orası ayrı da, arabanın içinde hareket halindeyken kadının adamın üzerine çıkıp sevişmeye başladığı ve bu esnada bir yandan soyunurken bir yandan da ''baz gaza! bas!'' diye adamı gaza getirdiği bir sahne vardır ki; on dakikadır kendime gelemedim. şaşkınım. kaza falan da olmadı tuhaftır ki, araba kullanırken çatır çatır sevişti adam. nasıl bir türk filmiyse artık?
  • bir karı koca ilişkisini merkeze alarak aslında darbeden sonraya ortaya çıkmış 2 temel insan türünün çatışma hikayesi anlatılmaktadır. zaten çiftin aralarındaki ilk tartışma da 12 eylül gecesi meydana gelir.

    erkek özal'ın prenslerini andırır şekilde amerika'da iktisat eğitimi almış, aşırı bencillik ve engel tanımayan başarma hırsı gibi kapitalist bireyin özelliklerine sahip birisidir. cinsel azgınlığı da bu minvalde değerlendirilebilir.

    kadın ise edebiyat başta olmak üzere sanattan epey beslenen ve toplumda kendisini aydın olarak nitelendiren birisidir. ani değişimlere uyum sağlayamamakta, kocası tarafından temsil eden kapitalist bireyi yadırgamaktadır. gittikçe içine kapanan 12 eylül sonrası aydın kesimi gibi.

    cinselliğin de yoğun olarak işlendiği normalin üstünde bir türk filmidir. erkeğin amerikan etkililiğini vurgulamak adına ikide bir "olrayt olrayt" "şiiiit" falan demesine de sinir olduğumu belirtmek isterim.
hesabın var mı? giriş yap